Bir daha arasam, acaba gelmiş midir eve? Gene annesi çıkarsa ne diyeceğim? Konuşmadan kapatsam ayıp, onu sorsam, evladım daha bir saat önce de aramadın mı dese ne cevap vereceğim? Kartta kaç kontür kaldı onu da bilmiyorum. Kartı takınca gösterirdi eskiden, bozulmuş bu galiba, arama başlamadan göremiyorum kaç kontürün kaldığını. Öylece kalakaldım pastanede. Birden hışımla kalkıp gitti. Oysa daha yeni oturmuştuk. Çaylarımızı söyleyip pasta sipariş etmiştik. Çayın gelmesini bile beklemedi. Bu soğukta eve dönmüştür diye düşünüyorum ama kim bilir belki siniri yatışsın diye dolaşıyordur. Ne kadar da aptalım. Öyle pat diye sorunca afalladım. Lafı ağzımda geveledim. Sonra o da kalkıp gitti. Neyse, bir saatten fazla geçti. Bir daha çevireyim numarayı. Belki dönmüştür.
Ahmet Ümit'in Ekim 2013'te Everest Yayınları'ndan çıkan polisiye romanı Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'nin aynı tarihli ikinci baskısını okudum. Eser 412 sayfalık olmasına karşın, Ahmet Ümit'ten daha önce okuduğum kitaplar gibi, kısa sürede bitti. Geride hayranlık ile birlikte aşağıdaki satırları bıraktı...
Haziran 2013'te yaşanan Gezi Parkı süreci, romanın ana gövdesini oluşturuyor bence. Ahmet Ümit polisiyelerinde cinayetleri çözen Başkomiser Nevzat'ın ağzından, özelde Tarlabaşı ve Beyoğlu bölgesinin genelde ise İstanbul'un hatta ülkenin durumunu analiz eden tespitler yapılıyor. Yaşanılan sorunlarda suçu, fiili işleyen toplumun unuttuklarında bulan yardımcısı Ali'yi uyarırken şöyle diyor Başkomiser Nevzat:
"Yani şunu demek istiyorum, nasıl ki çiftçi buğday yetiştirmek için toprağı bilmek zorundaysa, biz de suçla mücadele etmek için bu yoksul insanları çok iyi tanımak zorundayız. Ama daha aştan onları suçlu sayarsan, yanlış yapmış olursun. Üstelik biz de onlar gibiyiz. Evet, öyle şaşkın bakma suratıma. Arasından geçtiğimiz şu kalabalıkta hali vakti yerinde kaç kişi var zannediyorsun? Peki bizim polislerin arasında kaç zengin insan var? Aslında babamın milyonları var, ama merakımdan katillerin peşinden koşuyorum diyen kaç arkadaşımız var? Yahu aldığımız maaş ne kadar? Hadi bizden geçtim en üst kademedeki emniyet müdürü ne kadar para alıyor? Şehit olan arkadaşlarımızın ailelerine ödenen tazminatın tutarı ne? Yok evladım, yanlış yerden bakıyorsun. Bu insanlar suçlu filan değil, suçlu arıyorsan bakışlarını derinlere çevirmelisin."s.97
Romanın ilk sayfalarında işlenen ve kurbanın anlatımıyla şahit olduğumuz cinayeti kimin işlediği sorusu ile roman sonuna kadar uğraşırken, Tarlabaşı ve Beyoğlu'nun değişen yüzü, göç etmek zorunda kalan gayrimüslim vatandaşlarımız, yargılayıcı bakış açıları da bize eşlik ediyor. Ali ve Zeynep arasındaki ilişki, romanın irdelediği sorunların sertliğini yumuşatıyor. Sonuçta ortaya dört başı mahmur bir polisiye roman çıkıyor.
Özellikle polisiye sevenlere hararetle öneririm...
Yazılarınızı takip ediyorum oldukça bilgilendirici devamını diliyorum. “Hararetle önermek” deyimi kulağa enteresan geliyor.
YanıtlaSilHaklısınız, biraz kulak tırmalıyor. Açıkçası daha iyi bir ifade önerisine hayır demem. Şiddetle tavsiye ederim diye yazayım demiştim. Şiddet, pek doğru gelmedi.
YanıtlaSilYorumunuz için çok teşekkürler.
Saygılarımla