Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Cengiz Özakıncı'dan okuduğum ilk kitap oldu Dünden Bugüne Türklerde Dil ve Din. Dil ve din arasındaki ilişkiyi derinlemesine irdeleyen, özellikle Türklerin müslüman olmasının ardından zaman içerisinde dilde yaşanan değişime odaklanan bir çalışma. İlk baskısı Kasım 1994'te Bellek Yayınları'nca yapılmış. Benim okuduğum Kasım 2007 tarihli Otopsi Yayınları'ndan çıkan 8.baskıydı.
İnceleme, araştırma türündeki kitapların yenilenen baskılarında, daha önceki baskılarda yer verilmeyen ek bilgilerin olması son derece doğal. Bu ek bilgiler ile sayfa sayısının artması da yadırganacak bir şey değil. Ancak ilk baskısı 250 sayfa civarında olan bir eserin 8. baskısının 600 sayfayı geçmesi bana pek normal gelmedi. Okudukça gördüm ki bu son baskıya, seneler içerisinde kitap ile ilgili yayınlanan gazete yazıları, televizyon programları deşifreleri de ek olarak konulmuş. Muhtemelen kitap boyu savunulan görüşleri pekiştirmek amacıyla konulmuş bu eklerin ne kadar gerekli olduğuna emin olamadım.
Dil konusuna ilginiz varsa ilginizi çekecektir Cengiz Özakıncı'nın çalışması.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.