Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
2019'un sonlarında belirlediğim 12 yazarın kitaplarından okumaya devam ediyorum. Fena Halde Leman'ın ardından, okumakta çok geç kaldığım Kurt Kanunu'nu ve Venüs, Bir Aile Tarihçesi, Bir Yaşamöyküsü okudum. Orhan Pamuk'un Beyaz Kale adlı romanını okuyunca, 12 yazarlık listemden geriye 8 isim kaldı.
Beyaz Kale'yi Can Yayınları'ndan çıkan Mart 1993 tarihli 11. baskısından okudum. Romanın ilk baskısı Ekim 1985 tarihli, gene Can Yayınları'ndan. Benim okuduğum baskısında 180. sayfada sonlanan romanın ardına, "Beyaz Kale üzerine Orhan Pamuk" başlığı ile Temmuz 1986 tarihli bir sonsöz bulunuyor. Yazarının kaleminden romanı açıklayan bir metin gibi, bu son söz. Eğer sonsözdeki tarih doğru ise bu metin, romanın ilk baskılarında yer almamış. Belki ilk baskılara dair yapılan yorumlar üzerine kaleme alınıp sonraki baskılarda eklenmiştir.
Sağlam kurgulu, anlattığı öykünün dışında farklı şeyleri de düşündüren, inandırıcı karakterlere sahip bir roman, Beyaz Kale. Kahramanların hiç birisinin sadece iyi ya da sadece kötü olmaması, birbirlerinin yerine geçtiklerinde yaptıkları ya da yapmadıkları, doğu - batı kültürleri gibi konuları sorgulatan iyi yazılmış bir roman.
Veba salgını ve ona karşı alınan önlemlere dair Beyaz Kale'de anlatılanları, Korona virüsünün neden olduğu salgının yaşandığı bugünlerde okumak ilginç oldu.
Orhan Pamuk'tan okuduğum ilk eser oldu Beyaz Kale. Seneler seneler önce Kara Kitap'ı okumaya çalışmış ancak sonunu getirememiştim. Beyaz Kale'den sonra Sessiz Ev'i okumayı düşünüyorum. Beyaz Kale'nin başındaki sunuş yazısında imzası olan Faruk Darvınoğlu'nun öyküsünü merak ettim.
Beyaz Kale'yi Can Yayınları'ndan çıkan Mart 1993 tarihli 11. baskısından okudum. Romanın ilk baskısı Ekim 1985 tarihli, gene Can Yayınları'ndan. Benim okuduğum baskısında 180. sayfada sonlanan romanın ardına, "Beyaz Kale üzerine Orhan Pamuk" başlığı ile Temmuz 1986 tarihli bir sonsöz bulunuyor. Yazarının kaleminden romanı açıklayan bir metin gibi, bu son söz. Eğer sonsözdeki tarih doğru ise bu metin, romanın ilk baskılarında yer almamış. Belki ilk baskılara dair yapılan yorumlar üzerine kaleme alınıp sonraki baskılarda eklenmiştir.
Sağlam kurgulu, anlattığı öykünün dışında farklı şeyleri de düşündüren, inandırıcı karakterlere sahip bir roman, Beyaz Kale. Kahramanların hiç birisinin sadece iyi ya da sadece kötü olmaması, birbirlerinin yerine geçtiklerinde yaptıkları ya da yapmadıkları, doğu - batı kültürleri gibi konuları sorgulatan iyi yazılmış bir roman.
Veba salgını ve ona karşı alınan önlemlere dair Beyaz Kale'de anlatılanları, Korona virüsünün neden olduğu salgının yaşandığı bugünlerde okumak ilginç oldu.
Orhan Pamuk'tan okuduğum ilk eser oldu Beyaz Kale. Seneler seneler önce Kara Kitap'ı okumaya çalışmış ancak sonunu getirememiştim. Beyaz Kale'den sonra Sessiz Ev'i okumayı düşünüyorum. Beyaz Kale'nin başındaki sunuş yazısında imzası olan Faruk Darvınoğlu'nun öyküsünü merak ettim.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.