Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
2019'un sonlarında belirlediğim 12 yazarın kitaplarından okumaya devam ediyorum. Fena Halde Leman'ın ardından, okumakta çok geç kaldığım Kurt Kanunu'nu bitirdim. Yakın tarihe merakıma karşın bugüne kadar Kemal Tahir okumamış olmak büyük bir eksiklikti.
Asıl adı İsmail Kemalettin Demir olan yazarın hayatına dair merak ettiklerinizi, uzunca bir aranın ardından yeniden kavuştuğumuz, Wikipedia'dan öğrenebilirsiniz.
Tekin Yayınevi'nin 2004 yılında yaptığı 9. baskısından okuduğum Kurt Kanunu, 1926 yılında Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya düzenlenmesi planlanan ve planlanma aşamasındayken ortaya çıkartılan suikast girişimi sonrası Kara Kemal Bey ve Abdülkadir Bey'lerin yaşadıklarından yola çıkarak İttihat ve Terakki Cemiyeti, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş dönemlerine dair tespitler içeren bir tarihi roman. Kolay okunan, bol diyaloglu ve üç anlatıcılı bir kurgusu var. Kara Kemal Bey, nam-ı diğer Küçük Efendi, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin önemli isimlerinden birisi. Blog yazısına wikipedia'dan kopyala yapıştır yapmak pek doğru gelmiyor, bu yüzden Küçük Efendi ile ilgili ansiklopedik bilgiler için Wikipedia'ya bakabileceğinizi hatırlatıp devam edeyim.
Yakın tarih olarak adlandırdığım 1876 - 1946 dönemini okudukça, bizlere okullarda ne kadar az anlatıldığını hatırlayıp üzülüyorum. Bu konuya bu yazımda da değinmiştim. Kurt Kanunu'nu okurken bu düşüncelerimi bir kez daha hatırladım. Bence bu eksik bilgilendirmenin basit ve o dönem için anlaşılır bir nedeni var: İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC).
Konunun ilgililerinin benden çok daha iyi bildiği gibi İTC, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde iktidarın fiili sahibi. Cumhuriyet'in kurucu kadrolarının büyük bölümü de İTC üyesi. 1926'daki suikast girişimi sonrası yapılan yargılamalar ile bir devrin sonu geliyor.
Kurt Kanunu'nda Kemal Tahir, Kara Kemal'in ağzından hem İTC dönemini hem de Cumhuriyet'in ilk senelerine dair eleştirilerini yazıyor. Romanın ilk baskı tarihinin 1969 olduğunu düşününce, 1960 sonrasının getirdiği ortamın böylesi eleştirileri yazabilecek ortamı oluşturduğunu düşünebiliriz, belki. Sonuçta elimizdeki elbette bir roman, inceleme-araştırma metni değil.
Uzun yazının özeti, yakın tarihe meraklıysanız ve farklı bakış açılarına ihtiyaç duyuyorsanız, önünüzde yeni pencereler açacak bir eser Kurt Kanunu.
Konunun ilgililerinin benden çok daha iyi bildiği gibi İTC, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde iktidarın fiili sahibi. Cumhuriyet'in kurucu kadrolarının büyük bölümü de İTC üyesi. 1926'daki suikast girişimi sonrası yapılan yargılamalar ile bir devrin sonu geliyor.
Kurt Kanunu'nda Kemal Tahir, Kara Kemal'in ağzından hem İTC dönemini hem de Cumhuriyet'in ilk senelerine dair eleştirilerini yazıyor. Romanın ilk baskı tarihinin 1969 olduğunu düşününce, 1960 sonrasının getirdiği ortamın böylesi eleştirileri yazabilecek ortamı oluşturduğunu düşünebiliriz, belki. Sonuçta elimizdeki elbette bir roman, inceleme-araştırma metni değil.
Uzun yazının özeti, yakın tarihe meraklıysanız ve farklı bakış açılarına ihtiyaç duyuyorsanız, önünüzde yeni pencereler açacak bir eser Kurt Kanunu.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.