Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Ankara ve anason kokulu bir roman Meyname. Sevip kavuşamayanlar, aşık olup karşılık göremeyenler, unutmaya çalışıp beceremeyenlerin romanı. Etkileyici bir konuyu iyi bir kurgu ile anlatmış Can Gazalcı. Romanı okumayanları düşünerek 283 sayfalık eserin sürprizinden bahsetmeyeceğim elbette.
Aşk, sevgi ve huzurlu bir hayat... İlkinin, yani aşkın sevgiye oradan da karşılıklı güvene dayalı bir ilişkiye dönüşmesi... Belki de herkesin istediği, ancak Ataol Behramoğlu'nun da yazdığı gibi; Ölümdür yaşanan tek başına / Aşk, iki kişiliktir.
Romandan bir alıntı ile;
"Bazen önce seversin, sonra kendini âşık olmuş bulursun. Bazen önce âşık olursun, sonra aşk huzurlu bir sevgiye evrilir. Hiç bir duygu hep aynı kalmaz. Bazen de huzurlu bir liman olarak başlar ilişki, öyle devam edip gider. İlle aşk olması gerekmiyor. Olursa harika olur. Çünkü sevgiye dönüşen aşk bambaşkadır, kalıcıdır çoğu zaman. ama her şeyden önce sevmek gerekiyor, bir de özenmek..." s.274-275
Romanın çatısı sağlam kurulmuş olsa bile bölümler arası gidip gelmeler biraz eklektik kalmış. Sebebini tam çözemedim ancak okurken hissettiğim bu oldu. Bir tiyatro oyunu metni haline dönüşse tüm roman, sanki çok başarılı olacak ya da herşey yerli yerine oturacak. Belki bu yazım vesile olur, romanı tiyatroya uyarlar birileri :)
Bu notları hazırladığım 30 Aralık 2019 günü öğrendiğime göre Ankara'nın eski mekânlarından Sakarya'daki NET Piknik de kapanmış. Kapanışı duyurdukları afişte, 32 senedir hizmet verdikleri yazılı. Sevelim sevmeyelim, şehirlerin hafızaları bu tür mekânlar. Kızılay'da Akman Pastanesi bunlardan birisiydi. Selanik caddesinde vişneli çikolatalı pastası ve talaş böreği ama en çok her mevsim bozası ile gönüllerimize taht kurmuştu. Tenedos, Kavaklıdere sineması ve daha nice yer zaman içerisinde kapandı birbiri ardına. Can Gazalcı'nın romanında Ankara'nın bir dönemine ilişkin çokça bilgi var. Sanatçıların müdavimi olduğu meyhaneler kadar, 1960ların başkentinin sanat kültür ortamının izlerine de yer verilmiş.
Son olarak, romanın merkezinde yer alan günlükler, belki ileride ayrı bir roman olarak yazılır dedim, romanı okurken. Gazalcı'nın kaleminden o günlükleri okumak çok keyifli olacaktır eminim ki.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.