Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum. Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte. Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor. Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...
Ankara ve anason kokulu bir roman Meyname. Sevip kavuşamayanlar, aşık olup karşılık göremeyenler, unutmaya çalışıp beceremeyenlerin romanı. Etkileyici bir konuyu iyi bir kurgu ile anlatmış Can Gazalcı. Romanı okumayanları düşünerek 283 sayfalık eserin sürprizinden bahsetmeyeceğim elbette.
Aşk, sevgi ve huzurlu bir hayat... İlkinin, yani aşkın sevgiye oradan da karşılıklı güvene dayalı bir ilişkiye dönüşmesi... Belki de herkesin istediği, ancak Ataol Behramoğlu'nun da yazdığı gibi; Ölümdür yaşanan tek başına / Aşk, iki kişiliktir.
Romandan bir alıntı ile;
"Bazen önce seversin, sonra kendini âşık olmuş bulursun. Bazen önce âşık olursun, sonra aşk huzurlu bir sevgiye evrilir. Hiç bir duygu hep aynı kalmaz. Bazen de huzurlu bir liman olarak başlar ilişki, öyle devam edip gider. İlle aşk olması gerekmiyor. Olursa harika olur. Çünkü sevgiye dönüşen aşk bambaşkadır, kalıcıdır çoğu zaman. ama her şeyden önce sevmek gerekiyor, bir de özenmek..." s.274-275
Romanın çatısı sağlam kurulmuş olsa bile bölümler arası gidip gelmeler biraz eklektik kalmış. Sebebini tam çözemedim ancak okurken hissettiğim bu oldu. Bir tiyatro oyunu metni haline dönüşse tüm roman, sanki çok başarılı olacak ya da herşey yerli yerine oturacak. Belki bu yazım vesile olur, romanı tiyatroya uyarlar birileri :)
Bu notları hazırladığım 30 Aralık 2019 günü öğrendiğime göre Ankara'nın eski mekânlarından Sakarya'daki NET Piknik de kapanmış. Kapanışı duyurdukları afişte, 32 senedir hizmet verdikleri yazılı. Sevelim sevmeyelim, şehirlerin hafızaları bu tür mekânlar. Kızılay'da Akman Pastanesi bunlardan birisiydi. Selanik caddesinde vişneli çikolatalı pastası ve talaş böreği ama en çok her mevsim bozası ile gönüllerimize taht kurmuştu. Tenedos, Kavaklıdere sineması ve daha nice yer zaman içerisinde kapandı birbiri ardına. Can Gazalcı'nın romanında Ankara'nın bir dönemine ilişkin çokça bilgi var. Sanatçıların müdavimi olduğu meyhaneler kadar, 1960ların başkentinin sanat kültür ortamının izlerine de yer verilmiş.
Son olarak, romanın merkezinde yer alan günlükler, belki ileride ayrı bir roman olarak yazılır dedim, romanı okurken. Gazalcı'nın kaleminden o günlükleri okumak çok keyifli olacaktır eminim ki.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.