Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Bu başlığı kullanmadan önce emin olmam gerekiyordu. Koşuyorum diyebilmek için kendime "enaz" kriterleri koymuştum. Kimseyi ilgilendirmese bile neydi bu enazlar, okuyalım:
- 10.000 metrelik parkuru ENAZ 5 kez bitirmek,
- ENAZ üç hafta boyunca, haftanın ENAZından bir günü koşmak
Bu uzun ve kesinlikle gereksiz girişinin ardından gelelim konuya. Yaş 45+ olunca, koşmak, hele ki 10K (böyle yazmak ve söylemek daha havalı oluyor, K, kilo yerine geçiyor ve 10K, 10 bin metre anlamında) koşmaya kalkışmak, kesinlikle kardiyoloji kontrolünden geçmeden yapılacak iş değil. Endişeniz olmasın, aslında neden endişe edeceksiniz, muhtemelen hiç tanışmadık çoğunuzla, ben kardiyoloji kontrolü yaptırdım. Eforlu EKG, EKO ve kan tahlilleri herhangi bir sorun göstermiyordu.
Haftanın 3 - 4 günü 11 kilometrelik, çoğunlukla düz ve trafiksiz bir parkurda koşuyorum. İtiraf ediyorum ki ilk seferlerin sonunda, bacaklarımın çeşitli kaslarında ciddi hamlalar oldu. Bunun sebebi hem bu kasların eskiye oranla çok daha yoğun kullanılmasından hem de koşu sonrası germe hareketlerine yeterli zaman ayırmamamdandı.
Koşmak yerine tempolu yürümeyi doğru bulanlara diyecek sözüm yok elbette. Ne koşarım ne yürürüm de diyebilirsiniz. Bunlar hep tercih. Ancak, koşmak, özellikle sessizlik içerisinde ve tek başına koşmak, bir nevi meditasyon benim için. Daha önce hiç düşünmediğim konular geliyor aklıma koşarken. Fiziksel zorlanmanın getirdiği bir bilinç açılmasıdır belki. Bir de koşu ilerledikçe artan başarmanın mutluluğu, belki de salgılanan hormonlar...
Arada koşmak etiketi altında yazılar yayınlamaya çalışacağım...
Hayatınızda hareket eksik olmasın...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.