Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Teknik etiketli yazıları ayrı bir bloga taşıdıktan sonra, sadeceozgur, gerçekten özgürleşti. Artık aman bilgiler doğru olsun, aman eksik bir şey kalmasın endişesi olmadan, birçoğu kimseyi bilgilendirmeyen ve hatta muhtemelen ilgilendirmeyen, suya sabuna temas dahi etmeyen yazılar yayınlıyorum. İşin ilginç, belki de ilginç olmayan, yanı bu yazıların düzenli okuyucusu var :)
Bu uzun ve kesinlikle gereksiz girişin ardından gelelim konumuza. Aslında ortada konu yok, fark etmişsinizdir.
Böyle bir başlıklı yazı olur mu?
Yazarımız sonbaharı seviyormuş. Hatta, en sevdiği mevsim sarı sonbaharmış, ki bu cümleyi bir şarkıdan hatırladığımız da kesin.
Haklısın sayın okuyan. Gerçekten de Candan Erçetin'in söylediği şarkının sözleri, yazının başlığına epey benziyor. Ancak, görünen o ki şarkıyı dikkatli dinlememişsiniz. Şarkıda en sevdiğim mevsimDİ sarı sonbahar diyor. Ben ise en sevdiğim mevsimDİR sarı sonbahar diyorum.
E yani, derdin nedir? Bize ne senin sevdiğin mevsimden?
Yavaş yavaş sinirleniyorum ama sayın okur. Dikkat ettiyseniz sizin sözlerinizi bordo mavi renkli olarak yayınlıyorum. Yani demem o ki, yazar burada Trabzonspor taraftarı olduğunu söylemek istiyor.
Sonbaharı neden severim?
Hah şöyle, sonunda anlayacağız sanırım. Ara başlığa bakılırsa. Hadi yaz, söz okuyacağız.
Ankara'nın en cıvıl cıvıl olduğu mevsimdir sonbahar.
Tiyatrolar sezon açılışı yapar.
Cer Modern edebiyat söyleşileri, sergi açılışları, etkinlikler ile şenlenir.
Hava, ne bunaltır ne üşütür.
Tam yürüyüş havası, hatta artık tam koşu havası haline gelir.
Dökülen yapraklar, doğanın bir sonraki bahara (yani ilkbahara) kadar dinlenmeye çekildiğini gösterir.
Gündüzler kısalmaya başlar, evde demli çayın tadına doyum olmaz.
Yakın çevreye kısa geziler için de en doğru mevsimdir sonbahar.
Sonuna kadar okudum ve bir daha da gelmem bu bloga
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.