Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Teknik etiketli yazıları ayrı bir bloga taşıdıktan sonra, sadeceozgur, gerçekten özgürleşti. Artık aman bilgiler doğru olsun, aman eksik bir şey kalmasın endişesi olmadan, birçoğu kimseyi bilgilendirmeyen ve hatta muhtemelen ilgilendirmeyen, suya sabuna temas dahi etmeyen yazılar yayınlıyorum. İşin ilginç, belki de ilginç olmayan, yanı bu yazıların düzenli okuyucusu var :)
Bu uzun ve kesinlikle gereksiz girişin ardından gelelim konumuza. Aslında ortada konu yok, fark etmişsinizdir.
Böyle bir başlıklı yazı olur mu?
Yazarımız sonbaharı seviyormuş. Hatta, en sevdiği mevsim sarı sonbaharmış, ki bu cümleyi bir şarkıdan hatırladığımız da kesin.
Haklısın sayın okuyan. Gerçekten de Candan Erçetin'in söylediği şarkının sözleri, yazının başlığına epey benziyor. Ancak, görünen o ki şarkıyı dikkatli dinlememişsiniz. Şarkıda en sevdiğim mevsimDİ sarı sonbahar diyor. Ben ise en sevdiğim mevsimDİR sarı sonbahar diyorum.
E yani, derdin nedir? Bize ne senin sevdiğin mevsimden?
Yavaş yavaş sinirleniyorum ama sayın okur. Dikkat ettiyseniz sizin sözlerinizi bordo mavi renkli olarak yayınlıyorum. Yani demem o ki, yazar burada Trabzonspor taraftarı olduğunu söylemek istiyor.
Sonbaharı neden severim?
Hah şöyle, sonunda anlayacağız sanırım. Ara başlığa bakılırsa. Hadi yaz, söz okuyacağız.
Ankara'nın en cıvıl cıvıl olduğu mevsimdir sonbahar.
Tiyatrolar sezon açılışı yapar.
Cer Modern edebiyat söyleşileri, sergi açılışları, etkinlikler ile şenlenir.
Hava, ne bunaltır ne üşütür.
Tam yürüyüş havası, hatta artık tam koşu havası haline gelir.
Dökülen yapraklar, doğanın bir sonraki bahara (yani ilkbahara) kadar dinlenmeye çekildiğini gösterir.
Gündüzler kısalmaya başlar, evde demli çayın tadına doyum olmaz.
Yakın çevreye kısa geziler için de en doğru mevsimdir sonbahar.
Sonuna kadar okudum ve bir daha da gelmem bu bloga
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.