Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
İlk kez okuduğum yazarların arasına girdi Yiğit Bener. Soyadını görünce aklıma Erhan Bener ve Vüs'at O. Bener gelmişti aklıma. Erhan Bener babası, Vüs'at O, Bener ise amcasıymış Yiğit Bener'in.
Öteki Kâbuslar'ın ilk baskısını 2009 yılında Yapı Kredi Yayınları yapmış. Ben, Can Yayınları'ndaki ikinci baskısını okudum, Mart 2012 tarihli. 123 sayfalık eserde 16 öykü/deneme var. Yiğit Bener'in öykülerindeki tarzı çok seviyorum. Kurmaca ile gerçeğin birbirine karıştığı, konuşanın kim olduğunu anlamak için bir kaç satır okumanız gerektiği, sözün tümünü söylemek yerine sembollere başvurulduğu öyküler.
İnsanların içinde gizli faşisti sergileyen öykülerini özellikle etkileyici buldum. Çoğunun farkında bile olmadan içinde yaşattığı ve bulduğu ilk fırsatta ortaya dökülen sözcükler... Böceklerin kitabın geneline vurduğu damga, Kafka'ya göndermeler... Kısa ancak etkili bir eser ortaya çıkartıyor.
Yiğit Bener'in öykü kitabını okuyunca, Louis-Ferdinand Celine'in Gecenin Sonuna Yolculuk adlı kitabını aldım kütüphaneden. Yiğit Bener'in iki yıllık çalışma ile çevirdiği kitabı, gerçekte varolmayan okuma listemin başına, eşanlı okuduğum diğer kitapların arasına aldım...
Kısa bir alıntı ile bitireyim:
"Başı sonu olmayan, kırpık kırpık kâbuslar görüşorum. Zincirinden boşanmış... Tekinsiz... Eklembacaklı kâbuslar... Öteki kâbuslar: sonsuz bir devinim... Ölüm yuvası... Kımıl kımıl... Gücü gücü yetene... Herkes katil, herkes yem... Sevgi yoksunu acımasız bir çark: Kimsenin gözünün yaşına bakmıyor... Her yerde leş oburluğu... Marazi öfkeler... Öteki nefretler... Tekil yalnızlıklar, çoğul bağnazlıklar... Toplu katliamlar... Temel içgüdü bile "meta"ya dönüşmüş, indirimde! Yok mu onurlu bir çıkış yolu? Bir umut? İnsan olarak uyanabilmek, sonra da insan olmaktan utanmadan, vicdan kanaması geçirmeden yeniden uykuya dalabilmek... Kâbustan kurtuluş..." s.120
Kısa bir alıntı ile bitireyim:
"Başı sonu olmayan, kırpık kırpık kâbuslar görüşorum. Zincirinden boşanmış... Tekinsiz... Eklembacaklı kâbuslar... Öteki kâbuslar: sonsuz bir devinim... Ölüm yuvası... Kımıl kımıl... Gücü gücü yetene... Herkes katil, herkes yem... Sevgi yoksunu acımasız bir çark: Kimsenin gözünün yaşına bakmıyor... Her yerde leş oburluğu... Marazi öfkeler... Öteki nefretler... Tekil yalnızlıklar, çoğul bağnazlıklar... Toplu katliamlar... Temel içgüdü bile "meta"ya dönüşmüş, indirimde! Yok mu onurlu bir çıkış yolu? Bir umut? İnsan olarak uyanabilmek, sonra da insan olmaktan utanmadan, vicdan kanaması geçirmeden yeniden uykuya dalabilmek... Kâbustan kurtuluş..." s.120
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.