Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
En sık duyduğum yanıttır, ne var ne yok diye sorduğumda. Her duyduğumda aynı şeyi düşünürüm: Nereye koşuyorsun ve neden koşuyorsun?
Günleri, yapılması gerekenler listesine artılar koyduğumuz bir mecburiyet haline çevirmek zorunda mıyız?
Geçen sene bir yazı yayınlamıştım, hayatın dengesi - üçlü sac ayağı diye. Orada da bahsettiğim gibi hayat, en azından bildiğimiz dünya hayatı, kısıtlı süreli ve hiç bir anının tekrarı olmayan bir macera. Bu maceranın anlamına odaklanmadan, günü, yapmamız gerektiğini düşündüklerimizin peşinde "koşturarak" geçirebiliriz.
Hatta çocuklarımızı da benzer şekilde yetiştirebiliriz. Haftasonu kurstan kursa taşırken, arada kalan bir saatlik "slot"u en iyi nasıl değerlendirebileceğimizi düşünürüz meselâ.
Oysa, koştururken etrafta olanların farkına varamaz insan.
Yaprakların çıkardığı sesleri duyamaz, kendi ayak sesinin yüksekliğinden.
Rüzgârın sesi, telefon konuşmasını bölen bir gürültüye dönüşür, koşturan insan için.
Doğadaki dönüşümleri fark etmek yerine, "bu aralar hastalıklara dikkat" haberiyle alması gereken vitaminler olarak algılar, mevsim geçişlerini.
Kısacası, yürümek, attığı her adımın idrakine vararak yürümek, iyidir....
Koşturmadan da yaşanıyor, kaybınız değil kazancınız oluyor...
Bizzat denedim, oradan biliyorum :)
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.