Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Her insanda vardır sanırım, inişler - çıkışlar. Kimi daha sert, kimi daha yumuşak geçişler halinde yaşar.
Yaratıcı drama kursuna gider gibi, sabah uyanıp yataktan kalkmadan taktığı maskeyi, gece uyurken çıkartanların iniş ve çıkışları dışarıdan fark edilmez belki.
Maske ile yaşamak, gerçekten uzaklaşmak ya da eşyayı adıyla çağırırsak, yalan içinde yaşamak...
Bana göre değil.
Bence, size göre de olmasın. Her zaman mutlu olmak zorunda değil insan. Mümkün de değil zaten böylesi bir şey.
Huzuru, dışarıda aramak yerine içinde aramak...
Onu önemsemek...
Sahip olmak yanılsamasından sıyrılıp parçası olabilmeye çabalamak...
ve son olarak, belki de son baharımız olan sonbaharın tadını çıkartmak...
Hava güzel,
doğa güzel,
hayat güzel!
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.