Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

yürüyen merdiven

Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu.  Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı.  Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu.  Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı.  Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim.  Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...

Tango, fazla maço

Teknik etiketli yazıların o sıkıcı gündeminden kurtulunca, adına ve özüne döneceğini biliyordum blogumun. Belki bu dönüşümün ilk yazısını okuyorsunuz an itibariyle.  Aslında sadece dört dersten oluşan bir aylık tango maceramın sonunda başlıktaki fikre ulaşmış olmamı yadırgayanlar çıkacaktır belki. Ancak, yazıyı hazırlamadan önce kısa bir internet araması yapınca, bu fikrimde yalnız olmadığımı gördüm.  Konumuz, Arjantin'de doğan ve dünyaya yayılan tangonun, temelde erkek tarafından yönlendirilen bir dans oluşu ve bu özelliği nedeniyle de fazlasıyla maço oluşu. Tango yapanların bir bölümü bu tespite karşı çıkacaktır eminim. Ancak onlar karşı çıksa bile sonuç değişmiyor... Bu konu üzerine kafa yormadan, hatta yönlendirici olmanın mutluluğu ile dans etmeye devam edebilir insan. Çoğunluk böyle yapıyor belki ama bana göre değil.  İnternette bulduğum ve benim anlatmaya çalıştığım durumu çok daha iyi anlatan hem tangonun anavatanından bir kadının yazdıklarını paylaşara...

Anarşist / Tristan Hawkins

Sanırım yirmi seneden fazla olmuştur, Anarşist adlı romanı okuyalı. Blogda yazmadığıma göre, ilk okuyuşumun üzerinden en az 15 sene geçmiş. Hayal meyal hatırladım, bu ikinci okuyuşum sırasında. Sheridan Entwhistle adlı orta yaşlı, ergen bir kız çocuğu babası, beyaz yakalı bir İngiliz'in hayatından bir kesit okuyoruz. Banliyö ahlakının sorgulanmasından orta yaş bunalımlarına sağlam tespitleri olan, akıcı bir dile sahip roman 275 sayfa. Romanın yazarı Tristan Hawkins, çevirmen Elif Özsayar. Benim okuduğum Ayrıntı yayınları tarafından  1999 yılında yapılan ilk baskısıydı. Roman içerisine gizlenmiş ayrıntılar, son sayfada ilginç bir şeklide bir araya geliyor. Dikkatli okuyucuların fark edeceği sürprizler var. Daha fazla ipucu verip, okuma keyfinizi kaçırmak istemem. Sheridan'ın hayatı, birçoklarına tanıdık gelecektir. Orta yaş bunalımının sonuçları, çoğunlukla roman kahramanının yaşadığından çok daha ağır oluyor. Hormonal değişikliklerin farkında olmak önemli. Aksi durumda, ...

Yeliz Selvi Nötr Korelasyon Hikayeleri(m) / Cer Modern - Ankara

Ankara'ya nefes aldıran mekânların başında geliyor Cer Modern. Sıhhıye'de Ankara Adliye Sarayı ile senelerdir bitirilemeyen senfoni orkestrası konser salonu arasında yer alıyor. Farklı türde sanat etkinliklerine ev sahipliği yapıyor Cer Modern. Geçen hafta açılan ve sene sonuna kadar açık kalacak Göbeklitepe sergisi ile bu sezona merhaba dedi. Dün açılışı yapılan ve bu yazının konusu ise Yeliz Selvi'nin Nötr Korelasyon Hikayeleri(m) adlı sergisi. Epey zamandır hiç bir sergi beni bu kadar fazla etkilememişti. Eserlerdeki ayrıntılar, içerdiği mesajlar, her bir eser önünde uzun dakikalar geçirmeme neden oldu. Eserlerde beni etkileyen şey ise serginin tanıtım yazısında da vurgulanan ve çalışmaların ruhuna işlemiş konu:   "İnsanın biyolojik, dinsel ve  mistik varlığı, tarih ve siyaset bilinci, sanat ile ilgili teşebbüsleri genel anlamda bir neden-sonuç ilişkisi üzerine kuruludur. İki şey birbirine bağlıysa beraber artar beraber azalırlar ya da biri artarken diğeri a...

ev yapımı çikolata

Şubat 2016'da yazmıştım blogda, hammaddesinden çikolata yapımı diye. Bugün dönüp okuduğumda, gereksiz uzun ve artık geçerli olmayan bilgilerle dolu olduğunu gördüm. Son dönem yaptığım çikolataları tattırdığım arkadaşların beğenileri üzerine, güncel bir tarif yayınlayayım dedim. Üşenmediğim bir gün, tarifin aşamalarını fotoğraflayıp bu yazıya ekleyeceğim. Aşamaların fotograflarını ekledim, ölçü soran da çok oldu. Ona da yanıt vereyim hemen.  Ev yapımı çikolatamızın, aşağıda ayrıntılarını vereceğim, malzemeleri basit: Kakao yağı, toz kakao ve fındık. Son olarak tatlandırıcı niyetine kullanacağımız bal/pudra şekeri. Üç ana malzemenin ağırlığı aynı. Erimiş haldeki kakao yağı (aşağıda anlatıyorum nasıl eritileceğini), toz kakao ve çekilmiş fındık... Hepsi aynı ağırlıkta. Son yaptığım tarifte 75'er gram olarak tarttım. Şeker, biraz keyfe kalmış. Gene son yaptığım tarifte, 100 grama yakın olarak ölçtüm, eklediğim sıvı hale getirdiğim balı.  Şimdi malzemeleri sıralayarak başla...

Kilo verme projesi takibi - 8 ve son

8 ay süren projemin, bu son yazı ile, neticelendiğini cümle aleme duyuruyorum. Ne cümlenin ne de alemin bu bilgiye zerre kadar ihtiyacı olmasa da :) 8 ay önce, 76'lara doğru tırmanmış bir rakamı aşağıya indirebilmek için çıktığım yol, 72'lerde tıkandı. Doğruyu söylemem gerekirse, tıkanıklığı aşmak için çaba harcamadım. Hayatta küçük keyifler de olmayınca, daha zor geçiyor günler. Kilo verebilmek için ise bu keyiflerden uzak durmak şart.  Neyse, uzun lafın kısası bu yolda bana eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim...

Talât Paşa / Hüseyin Cahit Yalçın

Yakın tarihimizi öğrenmek için okumaya devam ediyorum. İkinci meşrutiyet ve sonrasında yaşanılanların ayrıntıları, ne yazık ki gerektiği kadar anlatılmıyor okullarımızdaki tarih derslerinde. Hüseyin Cahit Yalçın, çok yönlü bir kişi. Tek kelime ile Hüseyin Cahit Yalçın'ı tanımla deseler, bugüne kadar okuduklarımdan hareketle, hiç düşünmeden: muhalif derim.  Talât Paşa adlı kitabı, aslında Siyasi Hatıralarım adlı çalışmasının içinde bir bölüm olabilecek kadar kısa. Talât Paşa'nın biyografisi ya da siyasi hayatının ayrıntılarını merak ederek okuyacaksanız, beklentilerinizi karşılamayacak bir eser. Toplam 120 sayfa. Benim okuduğum Ötüken Yayınları'nca 2018 yılında yapılan ikinci baskısıydı. İlk baskısı 1943 yılında Yedigün Neşriyat tarafından yapılmış. Dr. Mustafa Çalık'ın yazdığı önsöz çok kıymetli.  İttihat ve Terakki cemiyeti, fırkası, liderleri... Bu konuda her okuduğumda, okumam gerekenler listesi uzuyor. Bildiğim noktaysa, bilmediğim çevresi kadar... Nokta b...

Fırında köfteli patlıcan yemeği

Yemek tarifi veren onlarca youtube kanalı ve blog varken sadeceozgur'de tarif yayınlamak abesle iştigal belki. Gene de ilk kez denediğim ve tadanların da beğendiği bu yemeğin tarifini, siz kıymetli okuyucularım ile paylaşmak istiyorum. Malzemelerimizi sıralayayım öncelikle: Orta yağlı kıyma, Soğan, Sarmısak, Ekmek içi, Yumurta, Tuz, karabiber, kimyon, yeni bahar Patlıcan Salça Su Köftemizi hazırlıyoruz. Bu ifade sizin için yeterli gelmediyse üzülmeyin :) Soğanları rendeliyoruz. İncecik kıyarım, rendeden de küçük olur parçalar diyorsanız , bence daha iyi olur. İncecik yapılmış soğanları kıyma, ezilmiş sarmısak ve biraz ıslatılıp suyu sıkılmış ekmek içi ile derince bir kapta karıştırıyoruz. Bu karışıma bir adet yumurta kırıp baharatlarını ilave ediyoruz. Hazırladığımız köftelik karışımı iyice alt-üst edip, tüm malzemelerin homojen dağıldığından emin oluyoruz. Burası çok önemli, karışımı köfte formuna getirmiyoruz.  Patlıcanları alacalı soyup, yani şeritler halin...

Yeni eğitim öğretim dönemi başlarken

Eskiden sıkışan trafik dışında bir etkisi olmazdı bu yeni eğitim öğretim dönemi başlangıcının. Yaklaşık 10 senedir durum değişti, hâliyle, insanın çocuğu olunca düşünmeden olmuyor; ne olacak bu çocukların eğitimi... Bizler onların yaşlarındayken, yani 1980lerin başlarında formül netti ve hatta bir yerde tekti. En azından bizler gibi "memur çocukları" için: iyi okuyup, kendimizi "kurtarmak". Her sınıfı, aslında o büyük sınava, üniversite sınavına hazırlık olarak görüyorduk.  Bugün ise resim o kadar net değil. Gene üniversitede istediği bölümü kazanabilmek uğruna gecesini gündüzüne katarak çalışıyor milyonlar. Ancak, acaba onca zorluk ile kazanılan o muhteşem üniversitenin çok istenilen bölümü bitirildiğinde öyle bir işi yapacak insana ihtiyaç sürüyor olacak mı?  IBM, Watson adlı yapay zekâ platformu ile birçok endüstriye özel çözümler üretiyor. İnternette kısa bir arama ile Watson hekimleri işinden edecek mi sorusunu tartışan onlarca makale bulabilirsiniz...

Fransızca öğrenmek üzerine uçuşan fikirler

Sanırım yakında UF diye bir etiket oluşturmam gerekecek. U F  : U çuşan F ikirler, hatta oluşturdum bile :). Sayısal radyo , sayısal televizyon derken bu kez Fransızca öğrenmek üzerine uçuşan fikirlerimi paylaşacağım siz kıymetli okuyucularımla.... Öncelikle, Fransızca öğrenmek için 4 senedir uğraştığımı belirteyim. Uğraşıyorum yerine, belki aklımın bir köşesinde tutuyorum demem daha doğru olur. Bir kez Ankara'da Fransız Kültür'de bir kez de Paris'te Alliance Française'de başlangıç düzeyinde birer aylık kurs aldım. Paris'teki kursun ardından bir süreliğine Paris'te kaldım. Temel konuşma kalıplarını kullanabileceğim ortama sahiptim. Sonrasında ülkemize dönünce, Fransızca'nın peşini bırakmadım. Bu kez Fransız Kültür'den kiraladığım Fransız sinemasının güzide örneklerini Fransızca altyazı ile izlemeye başladım. Bu şekilde, öğrendiklerimi unutmayacağımı umdum. Ancak, hayat beklediğimiz gibi ilerlemiyor çoğunlukla.  Lafı uzattım belki, işte bu mücad...

Utanç / J. M. Coetzee

Barbarları Beklerken ve Yavaş Adam 'ın ardından Coetzee'den okuduğum üçüncü roman, Utanç oldu. Yazarın 1999 senesinde yayınladığı kitap, 2001 yılında Can Yayınları'nca İlknur Özdemir çevirisi ile Türkiye'de okuyucu ile buluşmuş. Benim okuduğum, kütüphaneden aldığım, 253 sayfalık bu ilk baskıydı.  Güney Afrika Cumhuriyeti doğumlu bir beyaz olan Coetzee, yaşadığı coğrafyadaki büyük değişimi, ırk ayrımı politikasının, ya da literatürdeki ifadesiyle Apartheid'in, sonrasını yazıyor Utanç'ta. Kitabın konusunu anlatmayacağım bu yazıda. Merak edenler basit bir internet araması ile onlarca sayfa bulabilir. Konuyu anlatmadan romanın düşündürdüklerinden bahsetmek istiyorum. Öncelikle, Coetzee'nin daha önce okuduğum iki romanında da ana konu olmasa bile ele alınan cinsel iktidar, cinselliğe yaklaşımdaki kadın/erkek arasındaki farklılıklar, bu romanın temel meselelerinden birisi. Özellikle Utanç'ın ilk yarısı diyebileceğimiz kısmı, tam olarak buna odaklanmış...

yaz bitti - geçmiş ay değerlendirmeleri - 8

ODTÜ Ağustos 2019 Kişisel günlüğe dönüşme tehlikesi yaşıyor, 14+ senelik blogum. Özellikle bu "geçmiş ay değerlendirmeleri" başlıklı içerikler, fazlasıyla kişisel ve muhtemelen bir o kadar gereksiz.  Neyse, bu kısa, kısa olsa da lüzumsuz girişin ardından bakalım Ağustos ayı nasıl geçmiş? Öncelikle, sene başındaki hedeflerin durumuna göz atalım. Aradan sekiz koca ay geçince, haliyle unutuluyor hedefler. Öyleyse, buyurun 2019 hedefleri diye yazdığım başlıklara: Çok çok uzun senelerdir istediğim ama bir türlü denk getiremediğim bir "öğrenme süreci" yaşamak istiyorum. Pek çoklarından farklı düşünüyorum eski alfabemiz hakkında. En azından harf devriminin üzerinden bir kuşak geçtikten sonra, eski alfabemizi de öğrenmeliydik. Bu sene eski alfabemizi ve dil ile ilgili bir kaç şeyi daha öğrenmek istiyorum. Evde, okumak isteyerek satın aldığım ve bir kısmına başlayıp yarım bekleyen tüm kitapları bitirmek istiyorum. Yarım bırakılanlar bile ondan fazla, satın alıp o...