Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
2109'un ilk yarısını geride bırakalı bir kaç ay oldu. Bu yılı, yeni yazarları keşif senesi olarak hatırlayacağım. Kitap üzerine sohbet edebilecek arkadaşlarım olduğu için çok şanslıyım.
Bu kısa ve fazlasıyla gerekli girişten sonra, gelelim Coetzee'nin Yavaş Adam adlı romanına. Can Yayınları'nca Temmuz 2006 yılında ilk baskısı yapılan romanı, Dost Körpe tercüme etmiş. 232 sayfalık romanın İngilizce baskısı ise 2005 senesinde yapılmış. Coetzee, 2003 yılında Nobel Edebiyat ödülünü kazanmış.
Barbarları Beklerken adlı etkileyici romanını bir kaç ay önce okumuş ve blogumda kitap ile ilgili düşündüklerimi paylaşmıştım. Yavaş Adam romanında, eşinden boşanmış, çocuksuz, yalnız yaşayan, altmış yaşındaki Paul Rayment, bir bisiklet kazasında sağ bacağını kaybediyor. O yaşa kadar, kendince tutarlı, bir hayat kurup yaşayan Rayment, kazanın ardından yaşadıklarıyla, bu yalnız hayatın doğruluğunu sorgulamaya başlıyor. Özbakımına yardımcı olmak için tutulan Marijana, hem Rayment'ın hayatının hem de romanın yardımcı kahramanı. Bir kız bir erkek çocuğu ve kocası ile birlikte Hırvatistan'dan Avusturalya'ya göçmen olarak gelen Marijana üzerinden, Coetzee, "öteki" olmayı da sorgulatıyor okuyucusuna.
"Daha iyi bir hayat" isteği ile sonradan öğrenmeye çalıştığı bir dilde kendini ifade etmenin güçlüğünden, göçmenlik öncesi oluşturduğu "kendisini" anavatanında bırakarak sil baştan bir hayat kurmak, hayal edilenden çok daha zor. Kısa sayılabilecek (hepi topu 8 ay) Paris deneyiminin bana öğrettiği en temel şey, her horozun kendi çöplüğünde ötmesi gerektiği.
Coetzee'nin Yavaş Adam'ında, Barbarları Beklerken'de de olduğu gibi, cinsel iktidar üzerine tespitler yapılıyor. Altmış yaşında ve kaza sonrası tek bacağını yitirmiş Rayment'ın Marijana ile ilişkisini bu açıdan da okumak gerekiyor. Cinselliğe kadın ve erkeğin yaklaşımındaki farklılar, Marijana ve Rayment ilişkisi ile çarpıcı şekilde ortaya konulmuş. Erkeğin çocuksu ve gerçeklikten uzak romantikliği karikatürize edilmeden aktarılmış.
Son derece etkileyici buldum Yavaş Adam'ı. Buradan dizi yapımcılarına da seslenmiş olayım, gerçi blogu okuyan olmadığı için bu seslenişimi de duyan olmayacak, Yavaş Adam'ın dizi uyarlaması çok başarılı olur ve ülkemizde tutar.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.