Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
İlk kez okuduğum yazarların listesinin uzadığı bir sene oluyor 2019. Barbarları Beklerken eseri ile tanıştığım J.M.Coetzee, Güney Afrika Cumhuriyeti'nde 1940 yılında doğmuş. 2003 senesinin Nobel Edebiyat Ödülü, Coetzee'ye verilmiş. Barbarları Beklerken, 1980 yılında yayınlanmış. 200 sayfalık eserin Türkçe çevirisini Dost Körpe yapmış, Can Yayınları basmış. İlk baskısı 2006 yılında yapılmış. Benim okuduğum ikinci baskı ise 2010 yılının Nisan ayında yapılmış.
Üzerinde güneş batmayan imparatorluk olarak da adlandırılan Birleşik Krallık'ın Güney Afrika politikasına göndermeler yaptığı yazılı, kitabın arka kapağında. Romanda ne bölgenin adı geçiyor ne imparatorluğun, ne de düşman olarak görülen topluluğun. Bir sınır yerleşkesinde, sınırın öte yanında yaşayan göçebe topluluğu ile sınırın içinde kalan imparatorluk toprakları sakinlerinin "huzur ve sükûnet" içinde akan hayatı ile başlıyor eser. Sınır yerleşkesinin yargıcı, romanın kahramanı ve tek anlatıcısı. Tüm yaşanılanları onun dilinden ve penceresinden okuyoruz. İmparatorluk merkezinin gönderdiği askerler, onların yaptıkları, yargıcın bu yapılanlara karşı tutunduğu tavır...
Coetzee'nin romanında yer adlarının anonim bırakılması, anlattıklarının her dönem ve coğrafyada yaşanılabileceğine dair bir vurgu mu? Roman, bir yanıyla "düşman", "iktidar", "sessiz çoğunluk" üzerine güçlü sözler söylerken; orta yaşı geçmiş erkek kahramanı üzerinden, pek konuşulmayan, "cinsel iktidar" ile ilgili de tespitler yapıyor.
Altı çizilecek çok söz var romanda. Can Yayınları, tanıtım için yapılacak kısa alıntılara izin verdiği için birini paylaşıyorum:
Bazı insanlar haksız yere acı çektiğinde, acılara tanık olanların kaderi bunun utancını hissetmektir. s.180
Son olarak, romanı okuyanlar ve okumayı düşünenler için güzel bir haber; Ciro Guerra'nın yönettiği ve başrollerini Johnny Depp, Robert Pattinson ve Harry Melling'in oynadığı Waiting for the Barbarians adlı, 2019 yılı yapımı bir roman uyarlaması var. Ne zaman vizyona girer, ülkemizde de gösterilir mi bilemiyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.