Ana içeriğe atla

Dorian Gray'in Portresi / Oscar Wilde

Remzi Kitabevi'nin Ağustos 1968 tarihli ikinci baskısından okudum bu klasik romanı. Dilimize Ferhunde ve Orhan Şaik Gökyay çevirmiş. Günümüzde yapılan çeviriler daha özenli oluyor. Bu baskıda, romanda Fransızca olarak geçen kimi bölümlerin çevirisi yapılmamış. Oysa dip not şeklinde bu ifadelerin Türkçesi verilmeliydi. Dizgiye dair de sorunlar var. Sanırım yeni tarihli baskılarda bu sorunlar giderilmiştir.  Alt metinlerle, göndermelerle dolu bir roman Dorian Gray'in Portresi. Bunları bilmeden, fark etmeden de okunabilir elbette. Yayınlandığı dönem tartışmalara sebep olmuş, kimi bölümleri sansürlenmiş. Yakın tarihli baskıları, "sansürsüz" ibaresiyle okuyucuya sunulmuş.

Sayısal karasal televizyon yayıncılığı - güncel durum

Eğer doğrudan bu yazıya ulaştıysanız ve sayısal karasal televizyon da neymiş diyorsanız, öncelikle bu yazımı okumanızı öneririm.
Sayısal karasal televizyon yayıncılığını düzenleyen mevzuat, Radyo ve Televizyon Yayıncılığı Üst Kurulu'nun 6112 sayılı kanunu ve bu kanuna uyumlu olacak şekilde düzenlenmiş yönetmelikler ile tanımlanmıştır. 6112 sayılı kanun, 3 Mart 2011 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunun bu ilk hali, sayısal karasal radyo ve televizyon yayıncılığına geçiş sürecini bir takvime bağlamıştı. Ayrıca, sayısal karasal radyo ve televizyon şebekesinin (verici ağı) nasıl bir şirket tarafından kurulup işletileceği de belirlenmişti. 6112 sayılı kanunun bu ilk haline göre düzenlendiği düşünülen multipleks kapasitesi tahsis ihalesi, ihaleye giren ve multipleks kapasitesi tahsisine hak kazanan medya hizmet sağlayıcı şirketlerce iptal ettirildi. Öncelikle yürütmeyi durdurma kararları geldi mahkemelerden. Ardından esastan iptaller başladı ve RTÜK, ihalenin iptal edildiğini açıkladı. 

@Eymir
2014 senesinin ortalarına doğru tamamlandı, yukarıdaki paragrafta açıklamaya çalıştığım süreç. O tarihlerde blogda yayınladığım yazımda belirttiğim gibi, 6112 sayılı kanun, ihalenin yenilenmesine olanak tanımıyordu. İhale ve sonrasındaki işlemler için ilan edilen takvime uyulmaması durumunda nasıl bir yol izleneceği belirtilmemişti. 6112 sayılı kanunda değişikliğe gidilmediği durumda, süreç tıkanmıştı. 
6112 sayılı yasada, 2 Ocak 2017 tarihinde yayınlanan 687 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişiklik yapıldı. 11 Haziran 2018 tarihli yazımda bu değişiklik ve sonrasındaki gelişmeleri özetlemeye çalışmıştım. PTT ile EPT Ticaret ve Sanal Mağazacılık Anonim Şirketi'nin yarı yarıya ortaklığı ile kurulan Kule Verici Tesisleri İşletim ve Teknolojileri Anonim Şirketi adlı kuruluş, 31 Mayıs 2017 tarihli RTÜK toplantısında alınan karara göre, 6112 sayılı kanunda tanımlanan verici tesis ve işletim şirketi olarak belirlenmiş. İlerleyen tarihlerde, Kule A.Ş.'nin tüm hisselerinin PTT'ye geçmiş olduğunu öğrendik
Tüm bu gelişmeler olurken, Avrupa'da, "sayısal karasal yayıncılık için kurulan şebekeler 5G ile gereksiz hale mi gelecek?" tartışmaları sürüyor. Bu tartışmaları ilgi ile takip etmeyi sürdürürken, kendi yorumumu ilave edeyim: Ülkenin büyüklüğü, ekonomik durumu, halkının TV yayınlarını alma alışkanlığı, sayısal karasal televizyon şebekesinin özellikleri gibi bir çok kritere göre, ülkeden ülkeye değişecek bir karar. Belki yakın gelecekte olmayacak, ancak uzun vadede 5G, tüm sektörlerde olduğu gibi, yayıncılıkta da önemli dönüşümlere yol açacak. 
Güncel mevzuatımızdaki son gelişme, 23 Aralık 2018 tarihinde yayınlanan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Karasal Yayın Lisansı ve Sıralama İhalesi Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik ile süreç bir kez daha başlayacak gibi görünüyor. Ancak, 3 Mart 2011 tarihli 6112 sayılı kanundaki gibi bir takvim yok bu yönetmelikte. Sayısal karasal televizyon ve radyo yayınları ve FM radyo yayınları için ihaleler düzenleneceği belli ancak bu ihalelerinin tarihleri belli değil. Yönetmeliği dikkatle incelediğinizde, belirsizliklerin tarih ile sınırlı olmadığını göreceksiniz. Teknik ayrıntıların büyük bölümünün de sonradan belirleneceği yazılı yönetmelikte. 
Tüm bunlar olurken, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği ITU'nun web sayfasında yer alan bir grafik son derece düşündürücü. Grafik, sayısal karasal yayıncılık sürecine henüz başlamamış ülkeleri, dünya haritası üzerine işaretlemiş. Ülkemiz, Avrupa kıtasının temsilcisi durumunda. Bu arada, ITU'nun sayfasında bir de No Information yazılı grafik olduğu bilgisini ekleyeyim. Güney komşumuz Suriye, "no information" yazılı bu grafikte yer alıyor. 
"Tüm bunların anlamı ya da benim hayatıma etkisi ne?" derseniz, onu da başka bir yazıda anlatmaya çalışayım. Bir ipucu olsun diye baştan yazayım: tahmin ettiğinizden fazla...

Yorumlar

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Pazr günü eğlencesi: Eymir gölü etrafında bisiklet sürmek

Sadece ODTÜ öğrenci ve çalışanlarının bir de göl kartı sahiplerinin girebildiği düşünülür Eymir gölüne. Oysa, eskiden olduğu gibi bugün de arabasız girdiğiniz sürece, kimse kimlik sormaz kapısında. Birisi TRT'nin Oran yerleşkesinin yanından inen yolun sonunda, diğeri Gölbaşı'ndaki TEİAŞ tesislerini geçince olmak üzere iki kapısı bulunur bu küçük göl ve çevresinin. ODTÜ arazisidir ve içerisinde piknik yapmak yasaktır. Son düzenlemeler sonrası üniversite arazisi olduğu için içeride alkol satışı yasaklanmıştır. Yakın zamanda üniversite yönetiminin aldığı bir karar ile Eymir gölü çevresine haftasonları araç girişi tamamen yasaklandı. Her iki kapının yakınında, ODTÜ'de görev yapan güvenliklerin kontrol ettiği park alanları oluşturuldu. Ücretsiz olan bu alanlara aracınızı bırakıp yürüyerek göl çevresine girebiliyorsunuz. İçeride her 10 - 15 dakikada bir hareket eden ring servisleri bekliyor. Lokantaların olduğu yerlerde durakları var. Dönüş için de aynı araçları kullanabili...

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gen...

Dorian Gray'in Portresi / Oscar Wilde

Remzi Kitabevi'nin Ağustos 1968 tarihli ikinci baskısından okudum bu klasik romanı. Dilimize Ferhunde ve Orhan Şaik Gökyay çevirmiş. Günümüzde yapılan çeviriler daha özenli oluyor. Bu baskıda, romanda Fransızca olarak geçen kimi bölümlerin çevirisi yapılmamış. Oysa dip not şeklinde bu ifadelerin Türkçesi verilmeliydi. Dizgiye dair de sorunlar var. Sanırım yeni tarihli baskılarda bu sorunlar giderilmiştir.  Alt metinlerle, göndermelerle dolu bir roman Dorian Gray'in Portresi. Bunları bilmeden, fark etmeden de okunabilir elbette. Yayınlandığı dönem tartışmalara sebep olmuş, kimi bölümleri sansürlenmiş. Yakın tarihli baskıları, "sansürsüz" ibaresiyle okuyucuya sunulmuş.

Hüküm Gecesi / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Seneler önce okuduğum Yaban'ı saymazsam Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuduğum ikinci roman oldu Hüküm Gecesi. 1926'da yazılmaya başlanılan eser, 1927'de yayınlanmış. Roman Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden Ahmet Kerim adlı kurgu karakterin gözünden anlatılıyor. İttihat ve Terakki'nin kabinenin içinde yer almadığı hükümet, sopalı seçim, Hürriyet ve İtilâf'ın kurduğu hükümet, Trablusgarp bozgunu, Uşi Anlaşması, Balkan bozgunu, Bab-ı Ali baskını... Anlatılsa roman olur denilen bir dönem, Hüküm Gecesi'nin tarihsel arka planı.  Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet ...

Bir başka Paris Rehberi: Faruk Uraz söyleşisi

1. Öncelikle söyleşi teklifime bu kadar kısa sürede yanıt verdiğiniz için çok teşekkür ederim. İlk soru biraz klasik olacak ne yazık ki. Faruk Uraz 'ı ben Paris'te yaşayan, Türkiye'de doğup okumuş birisi olarak biliyorum. Siz bu kısacık bilgiye neler eklemek istersiniz. Aslında kendinizi ve yaptığınız işi kısaca tanıtmanızı istesem. Dilerseniz, uzun uzun da anlatabilirsiniz elbette. Sayfa sınırımız yok :) Faruk URAZ, Paris, Meclis Binası önü, Seine nehri kıyısı Sizin tabirinizle Türkiye'de doğup okumuş birisi olarak Fransa’ya gelmiş olmak önemli mi bilmiyorum ama galiba bir şans. Diğer olasılıkta  iki ülke arasında sıkışıp kalma riskiniz  birazcık daha fazla. Bu anlamda bir dönem Normandiya’da öğrenci olarak yaşamış birisi olarak Fransa’nın başka bir bölgesinde değil de Paris’te yaşıyor olmaktan dolayı ayrıca memnunum. Paris, İstanbul gibi metropoller ait oldukları ülkelerin kimliklerini ikinci plana itebilen güçlü karakterli şehirler. Ben bir de Paris’in ...

Psikopati / Saul Black

Polisiye romanların klişeleriyle dolu, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz "kahretsin", "aman tanrım", "kahrolası" kalıplarının bolca kullanıldığı çevirisiyle mısır patlağı tadı veren bir kitap Psikopati. Saul Black'ten okuduğum ilk ve büyük olasılıkla son eser. Vaktinizi daha iyi eserleri okumak için kullanmanızı öneririm.