Ana içeriğe atla

Sayısal karasal televizyon yayıncılığı - güncel durum

Eğer doğrudan bu yazıya ulaştıysanız ve sayısal karasal televizyon da neymiş diyorsanız, öncelikle bu yazımı okumanızı öneririm.
Sayısal karasal televizyon yayıncılığını düzenleyen mevzuat, Radyo ve Televizyon Yayıncılığı Üst Kurulu'nun 6112 sayılı kanunu ve bu kanuna uyumlu olacak şekilde düzenlenmiş yönetmelikler ile tanımlanmıştır. 6112 sayılı kanun, 3 Mart 2011 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunun bu ilk hali, sayısal karasal radyo ve televizyon yayıncılığına geçiş sürecini bir takvime bağlamıştı. Ayrıca, sayısal karasal radyo ve televizyon şebekesinin (verici ağı) nasıl bir şirket tarafından kurulup işletileceği de belirlenmişti. 6112 sayılı kanunun bu ilk haline göre düzenlendiği düşünülen multipleks kapasitesi tahsis ihalesi, ihaleye giren ve multipleks kapasitesi tahsisine hak kazanan medya hizmet sağlayıcı şirketlerce iptal ettirildi. Öncelikle yürütmeyi durdurma kararları geldi mahkemelerden. Ardından esastan iptaller başladı ve RTÜK, ihalenin iptal edildiğini açıkladı. 

@Eymir
2014 senesinin ortalarına doğru tamamlandı, yukarıdaki paragrafta açıklamaya çalıştığım süreç. O tarihlerde blogda yayınladığım yazımda belirttiğim gibi, 6112 sayılı kanun, ihalenin yenilenmesine olanak tanımıyordu. İhale ve sonrasındaki işlemler için ilan edilen takvime uyulmaması durumunda nasıl bir yol izleneceği belirtilmemişti. 6112 sayılı kanunda değişikliğe gidilmediği durumda, süreç tıkanmıştı. 
6112 sayılı yasada, 2 Ocak 2017 tarihinde yayınlanan 687 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişiklik yapıldı. 11 Haziran 2018 tarihli yazımda bu değişiklik ve sonrasındaki gelişmeleri özetlemeye çalışmıştım. PTT ile EPT Ticaret ve Sanal Mağazacılık Anonim Şirketi'nin yarı yarıya ortaklığı ile kurulan Kule Verici Tesisleri İşletim ve Teknolojileri Anonim Şirketi adlı kuruluş, 31 Mayıs 2017 tarihli RTÜK toplantısında alınan karara göre, 6112 sayılı kanunda tanımlanan verici tesis ve işletim şirketi olarak belirlenmiş. İlerleyen tarihlerde, Kule A.Ş.'nin tüm hisselerinin PTT'ye geçmiş olduğunu öğrendik
Tüm bu gelişmeler olurken, Avrupa'da, "sayısal karasal yayıncılık için kurulan şebekeler 5G ile gereksiz hale mi gelecek?" tartışmaları sürüyor. Bu tartışmaları ilgi ile takip etmeyi sürdürürken, kendi yorumumu ilave edeyim: Ülkenin büyüklüğü, ekonomik durumu, halkının TV yayınlarını alma alışkanlığı, sayısal karasal televizyon şebekesinin özellikleri gibi bir çok kritere göre, ülkeden ülkeye değişecek bir karar. Belki yakın gelecekte olmayacak, ancak uzun vadede 5G, tüm sektörlerde olduğu gibi, yayıncılıkta da önemli dönüşümlere yol açacak. 
Güncel mevzuatımızdaki son gelişme, 23 Aralık 2018 tarihinde yayınlanan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Karasal Yayın Lisansı ve Sıralama İhalesi Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik ile süreç bir kez daha başlayacak gibi görünüyor. Ancak, 3 Mart 2011 tarihli 6112 sayılı kanundaki gibi bir takvim yok bu yönetmelikte. Sayısal karasal televizyon ve radyo yayınları ve FM radyo yayınları için ihaleler düzenleneceği belli ancak bu ihalelerinin tarihleri belli değil. Yönetmeliği dikkatle incelediğinizde, belirsizliklerin tarih ile sınırlı olmadığını göreceksiniz. Teknik ayrıntıların büyük bölümünün de sonradan belirleneceği yazılı yönetmelikte. 
Tüm bunlar olurken, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği ITU'nun web sayfasında yer alan bir grafik son derece düşündürücü. Grafik, sayısal karasal yayıncılık sürecine henüz başlamamış ülkeleri, dünya haritası üzerine işaretlemiş. Ülkemiz, Avrupa kıtasının temsilcisi durumunda. Bu arada, ITU'nun sayfasında bir de No Information yazılı grafik olduğu bilgisini ekleyeyim. Güney komşumuz Suriye, "no information" yazılı bu grafikte yer alıyor. 
"Tüm bunların anlamı ya da benim hayatıma etkisi ne?" derseniz, onu da başka bir yazıda anlatmaya çalışayım. Bir ipucu olsun diye baştan yazayım: tahmin ettiğinizden fazla...

Yorumlar

Son ayın en çok okunan 10 yazısı

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gençlik, Mareş

bir kez daha, nedir bu sayısal karasal televizyon?

Blog sayfamda DTT etiketiyle yayınlanmış 100'e yakın içerik bulunsa da, geçenlerde buluştuğumuz lise arkadaşlarımın sorusu üzerine, bir kez daha yazmaya karar verdim. Bilenler, okumadan geçebilir. Bilmeyenler ve sektörün uzağındaki kişiler düşünülerek hazırlanmış bir yazıdır.  Soru - yanıt şeklinde kurgulanmış yazılarımın daha çok okunduğu gözlemi üzerine, buyurun sık sorulan sorularla Sayısal Karasal Televizyon: Şimdi tam olarak neden bahsediyoruz? Çanak ile izlediğimiz televizyon mu?

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor.  Fi

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş

Pazr günü eğlencesi: Eymir gölü etrafında bisiklet sürmek

Sadece ODTÜ öğrenci ve çalışanlarının bir de göl kartı sahiplerinin girebildiği düşünülür Eymir gölüne. Oysa, eskiden olduğu gibi bugün de arabasız girdiğiniz sürece, kimse kimlik sormaz kapısında. Birisi TRT'nin Oran yerleşkesinin yanından inen yolun sonunda, diğeri Gölbaşı'ndaki TEİAŞ tesislerini geçince olmak üzere iki kapısı bulunur bu küçük göl ve çevresinin. ODTÜ arazisidir ve içerisinde piknik yapmak yasaktır. Son düzenlemeler sonrası üniversite arazisi olduğu için içeride alkol satışı yasaklanmıştır. Yakın zamanda üniversite yönetiminin aldığı bir karar ile Eymir gölü çevresine haftasonları araç girişi tamamen yasaklandı. Her iki kapının yakınında, ODTÜ'de görev yapan güvenliklerin kontrol ettiği park alanları oluşturuldu. Ücretsiz olan bu alanlara aracınızı bırakıp yürüyerek göl çevresine girebiliyorsunuz. İçeride her 10 - 15 dakikada bir hareket eden ring servisleri bekliyor. Lokantaların olduğu yerlerde durakları var. Dönüş için de aynı araçları kullanabili

29 Ekim 2024

Cumhuriyetimizin 101. yılı kutlu olsun. 20 senedir, neredeyse kesintisiz devam eden Türkçe blog sayısı fazla değildir muhtemelen.  Videolar, internette geçirilen zamanın büyük bölümünü işgal etmezken daha çok okunurdu yazdıklarım. Son dönemde yazılarımın sıklığı azalsa bile blogu açık tutmayı sürdüreceğim. Eskiden izlediğim filmler ile ilgili bir şeyler de yazardım. MUBİ platformunda  izlediğim Faruk'u önererek bitireyim.  Nice 101 senelere...

Emeklilik

Emeklilik başlıklı yazımı hazırlamanın kolay olacağını düşünmüştüm. Yazıp sildikçe, tahminimin doğru olmadığını gördüm. 1995'te üniversiteden mezun oldum ve çalışmaya başladım. Bu sene Mart'ın son günü emekli olana dek neredeyse kesintisiz çalıştım.  "Emeklilik" kavramı üzerine yazmak istiyorum ancak söz dönüp dolaşıp neden emekli oldum, emekli olduktan sonra büyük bir heyecanla başladığım ve kelimenin gerçek anlamıyla gecemi gündüze katıp çalıştığım yeni işimden 3 ay sonunda neden ayrıldığım gibi konulara geliyor. Aynı tuzağa bu kez düşmeyeceğim ve emeklilik kavramı üzerine kalem oynatacağım. Osmanlıca'da tekaüt ya da takaüt kelimesi kullanılırmış, ki oturmak kökeninden gelirmiş . Emekli olana ise mütekaid denilirmiş. Emek sahibi, emek vermiş anlamına gelsin diye mi emekli kullanılıyor günümüzde emin değilim. 18-20'li yaşlarda başlayan çalışma hayatı, ömrün sonuna kadar sürmüyor. Çalışma hayatı boyunca, hafta içi günlerin gündüzlerini kapsayan vakitlerimi

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe

Civitas - Suadiye / İstanbul

Sadeceözgür, 2004 doğumlu bir blog. Başlangıç senelerinde, "mekân" etiketli bir çok yazı yayınladım. O tarihlerde Google Haritalar hizmeti yoktu hayatımızda. Artık, ben de bir çok kişi gibi, Google Haritalar'a yazdığım yorumlar ile gittiğim mekânları değerlendiriyorum. Bu yüzden "mekân" etiketli son yazım 2019 tarihli ve o yazı film yıkatıp negatiften baskı alabileceğiniz mekânlarla ilgili .  Bu giriş paragrafının ardından gelelim bu yazıyı neden hazırladığıma. Malûmunuz, İstanbul sokakları ve kafelerini keşfetmeye devam ediyorum. Bu keşifleri, zaman zaman blogda da paylaşmaya karar verdim. Civitas , bu serinin ilk yazısına konu oldu.  İstanbul'un Anadolu Yakası'nda, Marmara kıyılarına yakın, güzide semtlerinden Suadiye'deki bir kafe Civitas . Mekâna ilk ziyaretimde sadece kahve içmiş, vitrindeki tatlıların görüntülerine hayran kalıp, bir daha gelmeliyim diyerek, ayrılmıştım. İstanbul gibi devasa bir şehirde yaşayınca, bir daha, bir sene sonraya den