Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

filmli makine

Cep telefonları ile her gördüğünü kaydetmeye ve eş anlı olarak bu kaydın nasıl olduğuna bakmaya alışmış birisine, 36 pozluk film ile fotograf çekip, ne çektiğini ancak tüm karelerin bitmesinin ardından filmi çıkartıp, fotografın yıkanması, ardından karta basılması için fotografçıya götürüp sonucu beklemenin daha keyifli olduğuna ikna edemem.  Yukarıdaki cümleyi okuyup bir şey anlamadıysanız kendinizi kötü hissetmeyin :) Demem o ki, filmli makine ile fotograf çekmek çok keyifli... Siz de eski makinelerinizi çıkartın ortaya. Çocuklarınızın, basılı fotograflarının olduğu albümleri olsun. Merak etmeyin, pahalı değil baskı almak. 36 pozluk film 25 TL, kart baskısı ise banyo dahil 50 TL civarında tutuyor.  Yaşayacağınız en büyük sorun filmi banyo ettirmek. Kart baskısı almak dert değil, malûm az da olsa dijital çekenler de karta bastırıyor. Ancak film banyosu yapan fotografçı gerçekten çok az sayıda kaldı. Sizin için önereceğim iki yer var. Her ikisi de Kızılay'da...

payTV pazar verileri 2018 Q4

Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu tarafından, üçer aylık dönemler için yayınlanan pazar verilerinde payTV'ye dair bilgiler de bulunuyor. Son yayınlanan veri 2018'in 4.çeyreğine ilişkin. Bu verileri derleyip toparladığımda aşağıdaki iki grafiği elde ettim. Ne yazık ki raporda, Over The TOP TV (OTT) için abone sayısı bilgisi yok. Bu yüzden bir miktar hatalı oldu, aşağıdaki grafikler.  Rapordaki verilere göre ülkemizde yaklaşık 6,7 milyon payTV abonesi bulunuyor. Toplam hane sayısını 20 milyon olarak kabul ettiğimizde, ki bu kabul ne kadar doğru emin değilim, payTV oranı %34 oluyor. Elbette her hanede tek payTV aboneliği olduğu varsayımı ile.   %34 payTV aboneliği oranına bakıldığında payTV pazarında daha yapılabilecek çok şey varmış gibi görünüyor. Bu %34'ün erişim yöntemi dağılımına bakılınca ise daha farklı bir tablo ortaya çıkıyor. Uydunun ağırlığı son sene içerisinde daha da artmış. Bir kaç paragraf yukarıda yazdığım gibi, OTT verilerinin yer almıyor oluşu res...

Bambino Fırın

Doğa gibi doğal ekmekler Mekân etiketli yazı eklemeyeli epey zaman olmuş. Hem bu eksikliği gidermek hem de Ankara'nın en özenli fırınlarından birisini tanıtmak için oturdum klavyenin başına. Rize Çamlıhemşin kökenli ustaların açtığı ve günümüzde üçüncü kuşak tarafından işletilen Bambino Fırın , Çankaya Yıldız'da Kumru adlı rezidansın hemen yanındaki 713. sokakta yer alıyor.  Biraz daha ayrıntılı konum tarifi isterseniz onu da vermeye çalışayım. Çankaya Yıldız'daki Adana Sofrası adlı mekânı biliyorsanız, Bambino hemen hemen onun karşısında.  Bir başka tarif ise şöyle: Turan Güneş Bulvarı'nın alt tarafındaki Garanti Bankası'nın yanından giren sokakta ilerlediğinizde sol tarafınızda göreceksiniz. Zaten aşağıya kopyaladığım Bambino Fırın web sayfasında Google Haritalar üzerinde konumu işaretlenmiş. Bambino Fırın'da neler var derseniz, öncelikle ve hâliyle ekmekler var. Benim favorilerim ekşi mayalı ve cevizli tam buğday ile ekşi mayalı ve cevizli çavdar....

İntibah / Namık Kemal

Eserin tam adı İntibah: Sergüzeşt-i Ali Bey. Namık Kemal'in ilk Türkçe edebi roman olarak bilinen eserini günümüz Türkçesine uyarlayan ise Refik Durbaş. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından Ocak 2019 tarihli 4. baskısını okudum.  İstanbul'un İmparatorluk başkenti zamanlarındaki günlük hayatına dair bir çok bilgiyi içeren bir aşk hikayesi İntibah. Etkileyici Çamlıca tasvirleri ve karakter çözümlemeleri ile sürükleyici bir roman.  Edebiyat eleştirmeni değilim, tarzlar konusunda da bilgim sınırlı ancak şimdiye dek okuduklarımdan hareketle İntibah'ın, varoluşçu bir roman olduğunu düşünüyorum. Bir fırsat bulduğumda bu tespitimin doğruluğunu araştıracağım.

1500. yazı...

Dile kolay, 15 sene... 300'den fazlası kitap notu olan, toplam 1500 yazı...  İki kez uzun süreyle kapalı kalmasına karşın, aylık ortalama 3000 ziyaretçi... 2000li yılların başında açılıp, hâlen güncellenen, az sayıdaki blogdan birisi... Blogun ilk yazısı 17 Kasım 2004 tarihli. Futbol konulu ilk ve tek yazım. Kitap etiketli ilk yazım ise Vedat Türkali'nin Kayıp Romanlar isimli eseriyle ilgili, 24 Kasım 2004 tarihinde yayınlamışım. 2004 senesinde yayınladığım iki mekân etiketli yazıya konu olan iki mekânın da artık kapandığını hatırlamak üzüntü verici. Beyaz ve Beyaz, zaten çok uzun ömürlü bir yer olmadı ancak Tenedos, eminim ben yaştakilerin Ankara'ya dair anılarında önemli bir yer tutuyordur. 2004'te yayınladığım yazıda Tenedos'un 10 yaşında olduğundan bahsetmişim. Korunması gereken bir mekândı, ne yazık ki zamanın ruhuna yenildi. Üç kez, uzun süreliğine kapandı blogum. Kapandı, yerine kapattım diye yazsam daha doğru aslında. Doğa gibi benim de ilkbahar ve ...

İki Gözüm Galibem / Fethi Okyar

Yakın tarihe dair yazılanları okumaya devam ediyorum. Bu kapsamda kimi zaman roman, kimi zaman inceleme, kimi zaman anı kitabı okudum. Fethi Okyar'ın Malta esareti döneminde başlayan ve Ankara'da nihayetlenen, eşi Galibe Hanım'a yazdığı mektuplar, mektup türünden okuduğum ilk eser.  İki Gözüm Galibem eserinin, Kasım 2014 tarihli İş Bankası Kültür Yayınları etiketli ilk baskısı, 256 sayfa. Mektuplarda adı geçenlere dair kısa açıklamalar dipnotlarda verilmiş. Mektupların aralarına aile albümünden fotograflar, kimi mektupların görüntüleri eklenmiş.  Fethi Okyar'ın yazdıklarını okurken, o dönemin yetiştirdiği insanların koşullar ne olursa olsun, günü en verimli değerlendirmeye odaklandığını gördüm. Okyar, esaret günlerini İngilizce öğrenmeyle geçirmiş. Hatta Keynes'in yazdığı bir inceleme kitabını tercüme etmiş. İngilizce'nin ardından İtalyanca'nın Fransızca'ya benzerliğini fark edip İtalyanca gazete okuyacak düzeyde, bu dili de öğrenmiş. Almanca bilgi...

Ankara sokakları - 1

Ankara sokakları ile ilgili yazayım istiyordum, uzunca zamandır. Kısmet bugüneymiş. Bir dizi yazı olsun niyetindeyim, bakalım, ne zaman ikincisi gelir bilemiyorum. Hazır vakit ve enerji bulmuşken, dizinin ilk yazısına başlıyorum: Atakule civarında, Yukarı Ayrancı'daki sokak isimlerini aşağıda sıraladım: Abidin Daver (1886 - 1954)  Ahmet Rasim (1864 - 1932) Ahmet Mithad Efendi (1844 - 1912) Sedat Semavi (1896 - 1953) Mahmut Yesari (1895 - 1945) Cemal Nadir (1902 - 1947)  Ebu Ziya Tevfik (1849 - 1912) Yunus Nadi (1879 - 1945) Süleyman Nazif (1870 - 1927) Halide Nusret Zorlutuna (1901 - 1984) Halit Ziya (1866 - 1945) Hüseyin Rahmi (1864 - 1944) Prof. Dr. Aziz Sancar [eski adı Abdullah Cevdet (1869 - 1932)] Prof. Dr. Aziz Sancar, Nobel ödüllü akademisyenimizin adı verilen sokağın eski adının Abdullah Cevdet olduğunu hatırlarsak, tüm bu isimlerin ortak özelliği gazeteci / yazar - çizer / edebiyatçı olmaları. 

5G konusunda ufuk açıcı sunumlar

@Hacıbaba Yazının başlığını okuyup, demek ki Avrupa Yayın Birliği  (EBU)  ile IRT  tarafından düzenlenen 5G Media Road 2019 etkinliğine katıldın diye düşünmeyin :) Ne yazık ki bütçem öyle her istediğim etkinliğe katılmama izin vermiyor. Ancak, katılımı ücretli de olsa, etkinlik sonrası sunumların yansıları (slaytları) internetten ücretsiz olarak paylaşılıyor. İki gün süren etkinlikte toplam 11 oturum düzenlenmiş. Oturumlar boyunca gerçekleşen 20 sunumun yansılarına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.  https://www.irt.de/en/news/symposia-and-workshops/review/5g-mediaroad2019/ Kısaca sunumlarda konuşulanlara değinmek isterim. Ancak bunu yapabilmem için öncelikle bu 20 sunumu incelemem ve ardından genel bir yazı hazırlamam gerekiyor. İşlerin yoğunluğunu ve benim üşengeçliğimi birlikte düşününce, böylesi bir değerlendirme yazısının, eğer yazabilirsem, bir kaç aydan evvel hazırlanamayacağı aşikar.  Sizden ricam, gene de arada bu yazıya tıklayın. Değerlen...

Abdülmecit / Hıfzı Topuz

Saray Kapısı - İstanbul Hem tarihe hem biyografi okumaya meraklı olunca Hıfzı Topuz'un Abdülmecit - İmparatorluk Çökerken Sarayda 22 Yıl adlı kitabını, deyim yerindeyse, bir solukta okudum. 205 sayfalık kitap, Remzi Kitabevi'nce Ağustos 2009 tarihinde basılmış. Benim okuduğum aynı tarihli ikinci basımıydı. Hıfzı Topuz'un tarihi kişilikler ile ilgili yazdığı kitapların tarzını çok beğeniyorum. Diyaloglarla, o döneme ışık tutan kitabî bilgilerle ve günlükler-mektuplarla süslenmiş çalışmalar. Topuz'un bu eseri, Osmanlı İmparatorluğu'nun zor bir döneminde tahta çıkan Sultan Abdülmecit dönemi hakkında bilgilerin yanı sıra, o dönemde İstanbul ve İmparatorluğun genelinde günlük hayata dair de çok öğretici.  Kitabın sonunda yer alan, yararlanılan kaynaklar listesi, dönem hakkında ayrıntılı çalışmalar yapmak isteyenlere yol gösterir nitelikte.

Kilo verme projesi takibi - 4

Tartıda uzun süredir göremediğim bir kiloyu görünce, sevinç ile geçtim klavyenin başına. Kilo verme projesine başladığımdaki hedeften uzağım belki ama aşağı doğru bir gidiş başladı.  Nisan ayında kilomda azalış olmasa bile mevcudu korumayı başardım.  Gelelim Mayıs ayına... Dediğim gibi, uzunca bir süredir görmediğim bir kilo gösterdi tartı bu sabah: 71 :) Elbette 71 kilonun bir de 900 gram gibi bir eki var ama olsun :) Peki son bir ayda neyi farklı yaptım? Sabahları yürüyüş süresini 45 dakikaya çıkardım.  Öğlen arası, fırsat buldukça yürüdüm. Bence en önemlisi, öğlenleri porsiyonları küçülttüm ve sabah kahvaltısını çoğunlukla atladım. Sabah çok acıkmış olursam, bir bardak ayran ile geçiştirdim.  Haziran ortasının hedefi büyük: 70,0 Kg... Bakalım, ekonomistlerin jargonuyla, güçlü bir direnç var 70'te. Psikolojik sınır bir yerde :) Bu arada merak edenler olabilir diye yazayım. Fotografta gördüğünüz Durdu Usta 'nın efsane tatlısı ve evet bildini...

sosyal medya hesaplarım ve sonrası

Yanlış hatırlamıyorsam 3 kez Facebook, 2 kez Twitter ve 1 kez Instagram hesabı açtım bugüne kadar. Her 3 platformda da kalıcı ol(a)madım. Sosyal medya hesabımın kesintisiz açık kaldığı süre 12 ayı bulmadı hiç bir seferinde.  Neden açtım, neden kapattım? Bir kaç yakın arkadaş dışında soran olmasa bile, yazayım. Belki sizlere de faydası olur görüşlerimin. Öncelikle, hesapları açarken tek hedefim blog sayfamın okuyucu sayısını arttırmaktı. Düşündüm ki, özellikle twitter'da, beni daha öncesinde tanımayanlara da ulaşabilirim. Herhangi bir gelir elde etmediğin blogunun daha fazla okunmasının ne önemi var , diye sormayın. Yanıtını ben de bilmiyorum. Platformlarda yazılarımı paylaşmamın ardından kısa süreli bir okuyucu artışı olsa bile bu artış düzenli okuyucu haline dönüşmedi.  Sosyal medyadan beklediğim faydayı göremeyince, en azından eşten dosttan haber alıyorum düşüncesiyle, bari bu sefer açık kalsın dedim. Ancak, fark ettim ki beynimdeki kısa dönemli hafıza, bilgisaya...

Sayısal karasal televizyon yayıncılığı - güncel durum

Eğer doğrudan bu yazıya ulaştıysanız ve sayısal karasal televizyon da neymiş diyorsanız, öncelikle bu yazımı okumanızı öneririm. Sayısal karasal televizyon yayıncılığını düzenleyen mevzuat, Radyo ve Televizyon Yayıncılığı Üst Kurulu'nun 6112 sayılı kanunu ve bu kanuna uyumlu olacak şekilde düzenlenmiş yönetmelikler ile tanımlanmıştır. 6112 sayılı kanun, 3 Mart 2011 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunun bu ilk hali, sayısal karasal radyo ve televizyon yayıncılığına geçiş sürecini bir takvime bağlamıştı. Ayrıca, sayısal karasal radyo ve televizyon şebekesinin (verici ağı) nasıl bir şirket tarafından kurulup işletileceği de belirlenmişti. 6112 sayılı kanunun bu ilk haline göre düzenlendiği düşünülen multipleks kapasitesi tahsis ihalesi, ihaleye giren ve multipleks kapasitesi tahsisine hak kazanan medya hizmet sağlayıcı şirketlerce iptal ettirildi. Öncelikle yürütmeyi durdurma kararları geldi mahkemelerden. Ardından esastan iptaller başladı ve R...

Çok Uzak - Fazla Yakın / Adalet Ağaoğlu

Adalet Ağaoğlu'ndan okuduğum yedinci eser ve bloga eklediğim ilk oyun: Çok Uzak - Fazla Yakın. Okurken düşündüm ve sanırım sadece bloga eklediğim değil, aynı zamanda, "okuduğum" ilk oyun. 160 sayfa ve 1991 senesinde İletişim Yayınlarınca basılmış.  Tiyatro oyunu okumak ilginç bir deneyim. Romanda, öyküdeki gibi olmuyor yazım tarzı. Çok Uzak - Fazla Yakın toplam 160 sayfa, oysa anlatılanları dizi film yapmak isteseniz 2-3 sezonluk senaryo çıkartabilirsiniz. Zamanlar ve mekânlar arasında gidip gelen, bu gidiş gelişlerin nasıl olacağını bile tarif eden bir metni var. Dediğim gibi, okuduğum ilk oyun olunca, tüm oyunlarda böyle mi yazılır zaten bilemedim.  Sanat ve hayat, ikiz kardeş gibi. Çok Uzak - Fazla Yakın, bu ana konu üzerine inşaa edilmiş. Ev içindeki rollerden, ülkenin geçirdiği çalkantılı dönemlere, kadın erkek ilişkilerine bir çok yan konuya da değiniyor. Adalet Ağaoğlu'nun romanlarından sinemaya uyarlananlar var. Fikrimin İnce Gülü, sanırım en bilinen uy...

Sayısal karasal televizyon yayıncılığı - nedir?

15 yaşındaki blogumda 100'den fazla yazı hazırladım sayısal karasal televizyon yayıncılığı konusunda. Sayısal, karasal ve televizyon kelimelerinin İngilizce karşılıkları olan D igital T errestrial T elevision kelimelerinin başharflerinden oluşan kısaltma, DTT , ile etiketledim bu yazıları.  DTT nedir hiçbir fikriniz yok ise, öncelikli olarak aşağıda bağlantılarını verdiğim yazılarımı okumanızı öneririm.   6 Haziran 2016 tarihli yazım: Bir kez daha, nedir bu sayısal karasal yayıncılık başlığını taşıyor. Bu yazı, DTT konusunda okumanızı önereceğim ilk yazım.   Okumanızı önerdiğim ikinci yazım ise, 2013 senesinde Elektrik Mühendisleri Odası'nda düzenlenen çalıştayın konuşma dökümlerinden oluşturulan e-kitap ile ilgili yazım.  Okumayı sevmeyen ve gittikçe daha az okuyanların çoğunlukta olduğunu hatırlayarak, DTT konulu iki video kaydının da bağlantısını paylaşayım. Her ikisi  de Elektrik Mühendisleri Odası bünyesinde düzenlenen etkinliklerin kayıtları...

Durdu Usta Katmer Künefe / Ankara

fıstıkzade Seneler önce, Kumrular sokak üzerindeki küçük bir dükkânda yemiştim ilk katmerimi. Seksenli yılların ortaları olmalı. Aradan seneler geçti, katmerin ünü Gaziantep'i aşıp Ankara'ya ulaştı bir kez daha. Özellikle Emek ve Balgat'ta, bir çok mekân açıldı, katmer ve künefe üzerine.  Ülkemizin kimi yörelerinde, katmer, tava böreğine benzeyen, tuzlu bir yufka işiyken, Gaziantep'te, yağlı hamurdan açılan incecik yufkanın içine bol Antep fıstığı, şeker ve kaymaktan oluşan, tatlı bir yufka işi. Künefeyi anlatmaya gerek yok aslında, katmerden çok daha önceleri Ankara'da bir çok kebapçıda bulabildiğimiz, kadayıf ve peynirin lezzetli buluşması.  Durdu Usta , Ankara'da, eski adıyla Emek 8, yeni adıyla Bişkek caddesi üzerinde 181 numarada hizmet sunuyor. Mermer katmer tezgahı ve açık mutfağı ile lezzetleri, hazırlanırken izleyebiliyorsunuz. Geçenlerde mekânı ziyaret ettiğimizde fark ettim ki, menüyü oluşturan tatlıları ikiye ayırabilirsiniz: Kadayıf tabanlı...

Tatar Çölü / Dino Buzzati

Bu sene, ilk kez okuduğum yazarlar senesi oluyor desem yeridir. Tatar Çölü, yazarın en bilinen romanıymış. İletişim Yayınları'nda ilk baskısı 1991 yılında yapılmış. Benim okuduğum, 2018 yılında yapılan 18. baskısıydı.  230 sayfalık eseri Hülya Uğur Tanrıöver çevirmiş dilimize.  Buzzati'nin eserini okurken beynimde, bu yazıyı yazarken ise kulağımda, Pink Floyd'un 1973 senesinde yayınladığı The Dark Side of The Moon albümünden Time şarkısı çalıyordu. Sizin de dinlemenizi öneririm. Şarkının YouTube'da bulunan bir kaydının videosunu aşağıya ekliyorum: Kitabı bir cümle ile özetle deseler şöyle yazardım: "Bugün, yarın derken koca bir ömrün geçip gidişinin hazin hikâyesi" Bu arada, hangi ömür geçip gitmiyor ki diyebilirsiniz ve bu sözünüz ya da tespitiniz çok önemli bence. Kitabın fotografını, bloga koymak için, çekerken, anahtarlığımdaki Oblomov'un kapağının da görünmesini istedim. Eğer Gonçarov'un Oblomov'unu okumadıysanız, mutlaka öneri...

İstanbul'da deniz varsa Ankara'da KITIR var!

Kimi mekânların hayatımdaki yeri farklıdır. İlk aklıma gelenleri sayarsam: Tenedos Kafe, Akman Pastanesi, Kavaklıdere Sineması ve Kıtır...  Ne acıdır ki bu saydıklarım arasında hâlâ çalışan bir tek KITIR kaldı. Oysa, diğer 3 mekân da çok keyifli yerlerdi. Az film izlememişimdir meselâ Kavaklıdere Sineması'nda. Tenedos'un alt katında caz dinletileri, ıslak keki, adı acayip - tadı adları gibi bambaşka - kahveleri ve Akman'ın bozası ile çikolatalı vişneli pastası bir de elbette talaş böreği... Şehirleri şehir yapan biraz da böylesi mekânlar sanırım. Zamanında Piknik, böyle bir mekânmış meselâ. Ben o günlere yetişemedim, hayal meyal hatırlıyorum ama hayal mi hatırladığım bilemiyorum.  Yazının konusuna dönersem, KITIR, Ankara'nın kokoreç - bira ikilisini bir arada tadabileceğiniz, Kuğulu Park'a komşu, rock müzik çalan ve her daim orta yaş ve üstü müşterilere ev sahipliği yapan güzide mekân. Orta yaş ve üzeri dedim ama benim gibi gençken de çok sevenleri eksik ol...

Fungo Cafe, Tunalı Hilmi Caddesi / Ankara

  Ne yazık ki FUNGO da kapanan güzel mekânlardan birisi olmuş. Yazı, anı olarak kalacak....  Tunalı Hilmi, ki kendisi Jön Türk hareketinin öncülerinden ve Büyük Millet Meclisi'nin üyelerinden birisidir, Caddesi üzerinde, birinci katta her damak tadına uygun yemekleri, salataları, pizza ve makarnaları ile gönlümüze taht kuran bir mekân Fungo. Her geldiğimde, buraya ilişkin bir yazı yayınlamam gerek, diyor ve sonra unutuyordum.  Bu kez, ertelemeden yazıyı ekleyeyim: Öncelikle Fungo'nun yerini tarif etmeye çalışayım. Tunalı Hilmi Caddesi'nin Tunus Caddesi ile kesiştiği köşedeki 106 numaralı binanın birinci katında. Cadde manzaralı masaları genellikle dolu olsa bile, bir süre ortadaki masalarda oturduğunuzda, cam kenarına oturabiliyorsunuz. Haftaiçi öğlenleri tabldot da sunuluyor. Belli bir ücret karşılığı günün menüsünden yiyebiliyorsunuz. Oldukça doyurucu ve çeşitli menü, epey ilgi görüyor. Bir kaç kez öğlen saatinde ben de mekândaydım ve Tunalı Hilmi caddesi üzerin...

Geleceği İcat Etmek / Nick Srnicek, Alex Williams

@Wonderland Eurasia, Ankara 2019 Kitabın adından konusunu anlamak kolay değil. Belki de bu yüzden, 'Postkapitalizm ve çalışmanın olmadığı bir dünya' alt başlığını da eklemiş yazarları. Ahmet A. Sabancı'nın dilimize kazandırdığı eserin yayınevi Deli Dolu - Tudem Yayın Grubu. 444 sayfa ve 8 bölümden oluşan eserin, 2017 yılında yapılan ilk baskısını okudum.  Robotlar işlerimizi elimizden mi alacak, yapay zekâ ile rutin olmayan işlerde de insansızlaşma yaygınlaşacak mı, peki insan ne olacak? Böylesi bir geleceğe doğru gidiyorsak sol nasıl bir hayat tasarlamalı? Mevcut mücadele yöntemleri başarılı mı? 'Occupy hareketi'nin sürdürülememesini nasıl açıklamalı? Peki çözüm ne? Kitabı bir paragraf ile özetlemem gerekse, yukarıdakileri yazardım. Kitabın kullandığı bir terimin Türkçe çevirisine takılıp uzun süre ilerleyemedim okurken. İlk bölümün adı şöyle: "Siyasi Sağduyumuz: Folk Siyasetine Giriş". Bugüne kadar folk denildiğinde aklıma Modern Folk Üçlüsü d...

Biz / Yevgeni Zamyatin

@Wonderland Eurasia / ANKARA Biz, bugüne kadar okuyup çok sevdiğim bir çok kitabın ilham aldığı bir kitapmış. Zamyatin, 1884 doğumlu, mühendislik eğitimi almış Rus yazar. Biz adlı kitabı Rusya'da yasaklanınca Rusya dışına çıkartılıp İngilizce'ye çevrilip yayınlanmış ardından İngilizce'sinden tekrar Rusça'ya çevirisi yayınlanmış. Ülkemizdeki çevirileri, çoğunlukla bu Rusça-İngilizce çevirisinden yapılmış. Yakın dönemde İthâki yayınları, Biz'in Rusça orijinal baskısından yapılan çevirisi ile okurları buluşturdu. Çeviriler arasında ne kadar fark var bilemiyorum. Ancak, orijinalden çevirinin, çeviriler sırasında yaşanılan anlam kaymalarını en aza indireceği muhakkak.  Bu uzun ve muhtemelen gereksiz girişin ardından gelelim Biz'e. Öncelikle, yazının başındaki cümlemi açarak başlayayım: Ursula K. Le Guin'in Mülksüzler, George Orwell'in 1984 adlı eserlerinde Biz'in izleri görülüyor. Zaten her iki yazar da Zamyatin'in eserinin gücüne dair tespitle...

2019 değerlendirmeleri: Nisan

Dördüncü ay ve değerlendirmeler sürüyor :) Benim için ve blog için epey şaşırtıcı bir istikrar :)  Hedefler  ile başlayıp, aylık değerlendirme raporları ile sürüyor 2019.  Ocak  ve  Şubat  ve Mart derken, 1 Mayıs ile birlikte, Nisan değerlendirmesi karşınızda.   Dört adet, uygulanabilir hedef koymuştum senenin başında. İlki, eski alfabeyi öğrenme; ikincisi, evde okunmayı bekleyen kitapları okuyup bitirmeden yeni kitap almama; üçüncüsü, spor ve son hedef ise daha nitelikli teknik yazılar. Ay ay hedeflerin ne kadar gerçekleştiğini yazarken, sanırım Şubat ayında, ilk hedefi uzun yaz tatiline bırakmıştım. Kısacası, kalan üç hedef ile ilgili neler yaptım, ondan bahsedeyim: Geçenlerde gittiğim bir sahaftan iki kitap satın aldım ve böylelikle ikinci hedefte bir delik açmış oldum :) Ancak, sevindirici yan iki önemli eser için sadece 20 TL verdim. Yani bütçeye bir etkisi olmadı. Aslında, yeni kitap satın almamış olsam bile kütüphaneden alıp okudu...

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Hüküm Gecesi / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Seneler önce okuduğum Yaban'ı saymazsam Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuduğum ikinci roman oldu Hüküm Gecesi. 1926'da yazılmaya başlanılan eser, 1927'de yayınlanmış. Roman Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden Ahmet Kerim adlı kurgu karakterin gözünden anlatılıyor. İttihat ve Terakki'nin kabinenin içinde yer almadığı hükümet, sopalı seçim, Hürriyet ve İtilâf'ın kurduğu hükümet, Trablusgarp bozgunu, Uşi Anlaşması, Balkan bozgunu, Bab-ı Ali baskını... Anlatılsa roman olur denilen bir dönem, Hüküm Gecesi'nin tarihsel arka planı.  Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Rangers - Fenerbahçe maçı devre arası yorumlarım

Blogumda futbola dair yazı sayısı fazla değil. Böylesini ise ilk kez deniyorum. Saat itibariyle 14 Mart 2025'e girdiğimiz bu dakikalarda, İstanbul'da 3-1 kaybettiği maçın rövanşında en az iki farklı galibiyet arayan Fenerbahçe'nin ilk yarısını 1-0 önde bitirdiği maçın devre arasına dair görüşlerimi kayda geçiriyorum. İlk yarıyı tek cümle ile özetlemem gerekirse, iyi oynamasak da golü bulduk, derdim. Rangers'ın oyunun kontrolünü elinde tuttuğu, arada kalemizde tehlikeli pozisyonlara girdiği, bizimse bir türlü organize ataklar geliştiremediğimiz bir ilk yarı izledik.  İkinci yarıda, uzatmalara gitmek için iki farklı galibiyet şart. Başka bir ifade ile, gol yemeden en az bir gol daha bulmalıyız. Talisca ve El Nesri gibi her an skora katkı yapabilecek oyuncuların olduğu Fenerbahçe, bunu başaracaktır.  Maç sonu yorumlarımı da sıcağı sıcağına kaydedeceğim. 

kar ve

Gördüğünüz fotoğrafı 2020 yılı Ocak ayında Ankara'da çekmiştim. Bu kadar çok olur mu bilmiyorum ama hava tahminleri yanılmazsa, salı ya da çarşamba günü İstanbul'a 2025'in ilk karı yağacak.  Şubat tatilinde yağmayan kar, okulların açıldığı ilk haftayı beklemiş gibi  görünüyor.  Yağmur yağdığında bile kilitlenen trafik, kar ile ne hale gelecek göreceğiz.  İkinci dönemde tüm öğrencilere başarılar diliyorum.  Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun. 

Psikopati / Saul Black

Polisiye romanların klişeleriyle dolu, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz "kahretsin", "aman tanrım", "kahrolası" kalıplarının bolca kullanıldığı çevirisiyle mısır patlağı tadı veren bir kitap Psikopati. Saul Black'ten okuduğum ilk ve büyük olasılıkla son eser. Vaktinizi daha iyi eserleri okumak için kullanmanızı öneririm. 

Çobanoğlu Restaurant / Eymir Gölü - ANKARA

Senelerdir gidip geldiğim ve her seferinde huzur bulduğum Eymir Gölü ile ilgili ayrıntılı rehber hazırlama işine giriştiğimde, göl kıyısında yer alan mekânları ayrıca tanıtmam gerektiğini fark ettim.  Göl çevresinde araç trafiği tek yönlü olunca, Çobanoğlu'na araç ile ulaşmak epey sürüyor. Gölbaşı tarafındaki kapıyı kullanarak göl kıyısına girdiyseniz, göl çevresindeki turunuzun şık bölümünün son tesisi Çobanoğlu. Adını, geniş bahçesindeki Çobanoğlu çeşmesinden alan bu tesis, kahvaltı, gözleme, ızgara çeşitleri ve sıcak-soğuk mezeleri ile sağlam bir mutfağa sahip.  Eymir gölü, genişçe akan ve kıvrımlarla ilerleyen bir nehre benziyor, haritadan baktığınızda. Bu yüzden, Çobanoğlu'nda otururken küçük bir göl görüyorsunuz. Göl kıyısındaki diğer tesisler ise Çobanoğlu'ndan görünmüyor.  İster bahçesinde oturun, ister soba ile ısıtılan içerisinde çok keyif alacağınızı düşünüyorum Çobanoğlu'nda. TRT tarafındaki kapıdan, yürüyerek ya da bisiklet ile, trafiğin tersi yön...