Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Sadece siyah ve beyazdan ibaret bir hayat;
"İyidir" diyemem.
Kimselere de önermem.
Hayatı, "dijital" gibi, sadece sıfır ve birden ibaret yaşamak...
Ya var, ya yok.
Az / birazcık / fazlaca gibi ölçülerden bağımsız...
Dediğim gibi, iyidir diyemem, kimselere de önermem.
Ara renkler gerek hayata.
Yaşadıklarımız ne tam iyi ne tam kötü aslında.
Gri, hem biraz siyah, hem biraz beyaz...
Hayattaki duruşumuz da öyle olmalı belki, duruma göre tonu değişen bir gri...
Ancak, bazen, kimilerinde bu "gri" olmuyor, olamıyor.
Bu durumda uzman yardımı şart.
Çekinmemek gerek.
Güvenebileceğimiz bir uzman bulmak ve onun rehberliğinde, siyah - beyaz olarak algıladığımız dünyanın grilerinin de olduğunu keşfetmek...
grilerin huzuruna sığınmak...
grilerin huzuruna sığınmak...
30 mart dünya bipolar günü kutlu olsun...
yaşasın ara renkler :)
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.