Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

grisiz bir hayat

Sadece siyah ve beyazdan ibaret bir hayat; "İyidir" diyemem.  Kimselere de önermem.  Hayatı, "dijital" gibi, sadece sıfır ve birden ibaret yaşamak...  Ya var, ya yok.  Az / birazcık / fazlaca gibi ölçülerden bağımsız... Dediğim gibi, iyidir diyemem, kimselere de önermem. Ara renkler gerek hayata.  Yaşadıklarımız ne tam iyi ne tam kötü aslında. Gri, hem biraz siyah, hem biraz beyaz... Hayattaki duruşumuz da öyle olmalı belki, duruma göre tonu değişen bir gri... Ancak, bazen, kimilerinde bu "gri" olmuyor, olamıyor.  Bu durumda uzman yardımı şart. Çekinmemek gerek. Güvenebileceğimiz bir uzman bulmak ve onun rehberliğinde, siyah - beyaz olarak algıladığımız dünyanın grilerinin de olduğunu keşfetmek... grilerin huzuruna sığınmak...  30 mart dünya bipolar günü kutlu olsun... yaşasın ara renkler :)

Yine yeniden

"Sıkılmak" galiba en büyük neden. Anlam yitimi ya da başta planlananların gerçekleşmediğini görmek bu sonuca yol açıyor. Bu kez amaçla aynıydı: Web sayfasına trafik oluşturmak. Sonuç da aynı oldu; neredeyse sıfır etki.  Bu durumda daha fazla beklemenin ve vakit kaybetmenin bir anlamı yok diye düşündüm. Instagram ve Facebook hesaplarımı kapattım. Sanırım daha doğru ifadesi ile sildim. Bu iki platformda gönderilerimi göremeyen ve merak edenler için bu yazıyı hazırladım. 15 senedir devam ettiğim Blog yazılarını sürdüreceğim. henüz kesinleşmedi yakında başka bir ortamda da yazılarım yer alacak. Muhtemelen kimseyi ilgilendirmeyen bu açıklama ile sanal çöplüğü bir katkı da benden olsun.

5G ve Yayıncılık

Malum, tüm dünya 5G ve 5G ile birlikte yaşanılacak değişime hazırlanıyor. Ülkemizde de gerek ULAK A.Ş. gerekse Ostim Haberleşme Kümelenmesi 5G teknolojisinde ürünler geliştirmek için çalışıyor. 5G'nin etkileyeceği sektörlerden birisi de yayıncılık. Hem mobil operatörlerin ses dışındaki hizmetleri çoğaltma çabası hem online videonun önlenemez yükselişi hem de klasik yayın dağıtımı için kullanılan frekans bantlarının 5G için kullanılması niyeti sayısal karasal televizyon yayını dağıtımının 5G şebekesi ile yapılması gibi bir seçeneği gündeme getiriyor. Dünyada, sayısal karasal televizyon yayıncılığına (digital terrestrial television:DTT) başlamamış çok az sayıda ülke kaldı. Avrupa kıtasında, henüz düzenli DTT yayını yapmayan tek ülkeyiz. DTT şebekesi kurmak yerine 5G yatırımını DTT'yi de kapsayacak şekilde mi yapsak diye bir tartışma oluşturmaya çabalıyorum bir süredir. Geçenlerde okuduğu ve bu yazıma konu olan rapor, tam da bu konuya odaklanmış.  Raporu hazırlayan kurulu...

Beyninize Hoş Geldiniz / Sandra Aamodt - Sam Wang

NTV Yayınları'ndan Şubat 2011'de ilk baskısını yapan kitabın, aynı ay yapılan üçüncü baskısını okudum. Popüler bilim kitabı olarak adlandırılabilecek bir eser. İşin doğrusu, kitabın konusu, yani beyin, herkesin ilgisini çeken bir organ. Gizemli, mucizevi, etkileyici ve az bilinip çok konuşulan organların başında geliyor. Hâl böyle olunca beklenti yükseliyor, en azından benim beklentim epey yüksekti.  322 sayfa ve 6 bölümden oluşan kitap, haftalarca elimde süründü. Bu sürünmenin sebebi üzerine düşününce fark ettim ki kitap, dergi yazıları gibi hazırlanmış. Bu tasarımın bir adı da vardır muhtemelen. Ben adını bilmediğim için tarif edeyim: Dergi yazılarında, diyelim bir söyleşi yapılıyor, anlatıcının sözlerinin arasına farklı zemin rengi kullanılarak, ara bölümler eklenir. Bu ara bölümlerde, anlatıcının bahsettiği konulara ek bilgiler sunulur. Dergi ve gazetelerin pazar günlerindeki yazılarda keyif veren bu "ek bilgi pencereleri" söz konusu bir kitap olunca, okuma a...

İkinci PİK raporu. Kilo verme projesi nasıl gidiyor?

İlk ayın sonudaki değerlendirme raporunda, aşağıdakileri yazmıştım: Mâlum, 22 Ocak 2019'da, ilân ettiğim kararım ile kilo verme projeme resmen başladım. Hedefim öyle ulaşılmaz değil, en azından umutluyum :) Diyelim ilk kilom 75 olsun, bunun ilk ay sonunda, %2'sinden kurtulmuş olmak istiyorum. Başka bir değişle, bu sabah tartıda 73.5 kg görmek idi hedefim. merak ediyorsunuz biliyorum, ki ben de fazlasıyla merak ettim... ve, sonuç, 73.6 kg . hedef şaştı mı? kesinlikle,  ama en azından aşağı doğru bir hareket başladı. borsacı tabirleri ile bence 75 kuvvetli bir dirençti, aşağı yönlü harekette. O kırılınca, 70'e kadar inerim. Ancak 70'te çok güçlü bir destek var pastalar/börekler/simitler... Bakalım, hedef ilk günkü gibi, 5 ay sonunda toplam 7.5 kg, yani ilk kilomun %10'u kadar, zayıflamak... Bu ay boyunca, 73,6 ile başlayan ve 72'ye evrilmesini umduğum bir yolculuk oldu. Merak içerisinde, her hafta çıktığım tartıda, gördüğüm rakamlar, pek umu...

İttihat ve Terakki Tarihinde Esrar Perdesi / Mustafa Ragıp Esatlı

Kitabın tam adı İttihat ve Terakki Tarihinde Esrar Perdesi ve Yakup Cemil Niçin Öldürüldü? Alt başlık olarak, eserin ilk sayfasında, Balkan Savaşından Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar İttihat ve Terakki Komitesi'nde gizli çatışmalar ifadesine yer verilmiş. Yakın tarih merakım sayesinde bulup okuduğum bu eserin yazarı Mustafa Ragıp Esatlı, kitapta konu ettiği dönemin canlı tanıklarından. 1896 doğumlu Esatlı, İmge Kitabevi'nin web sayfasındaki bilgilere göre, Hürses, İkdam, Haber ve daha pek çok gazetenin çeşitli bölümlerinde görevler alarak çalışmış. Daha sonra Akşam gazetesine geçen Esatlı, 1928 yılından 1953 yılına kadar haber şefi olarak bu gazeteden ayrılmamış. Kitabın, Hürriyet Yayınları'nca 1975 yılında yapılan baskısını okudum. Esatlı, eseri 1930 yıllarında Akşam gazetesinden tefrika edilmesinin ardından kitap olarak yayınlamış. Yayınlandığı zaman, dönemin tanıklarının bir çoğu hayatta olduğu için çok ses getirmiş.  29 Mayıs 1913 çarşamba sabahı, Babıâli Baskını...

Eymir Gölü - bisiklet

Eymir Gölü Eymir Gölü rehberi çalışmam sürüyor. Eymir mekânlarını ayrı yazılarda ele almaya devam ediyorum. Bu arada, Eymir'de yapılabilecek etkinlikleri de ayrı yazılarda anlatmam gerektiğini düşündüm. Buyurun bisiklet yazısına... Eymir'e nasıl girebilirim? Göl çevresine aracınız ile giriş belli kurallara tabi. Kimi meslek mensupları, herhangi bir kart almadan göl çevresine araçları ile girebiliyor. Basın kartı sahipleri, kartsız giriş yapabilenlerden. Araç kartı satın alarak da, belli aylar arasında, Eymir çevresine aracınız ile girebilirsiniz. Giriş kartları ODTÜ'den alınıyor . Bu mesleklerin neler olduğunu tam olarak bilmiyorum. Öğrendiğimde bu bilgiyi de ekleyeceğim. Göl çevresine araçsız giriş için ise herhangi bir koşul yok. Ateş yakmak ve göle girmek yasak.   Bağevi - Eymir Gölü Mesafe Göl çevresinin uzunluğu konusunda farklı rakamlar dolaşıyor ortalıkta. Oldukça gelişmiş bir GPS'li akıllı saat ile bir tam tur bisiklet sürüşü 10 km 300 metre sü...

2019 hedefleri, 2. ay değerlendirmesi

Öyle büyük hedefler koymamıştım kendime 2019 için . Zaten koysam da pek bir şey değişmediğinden belki de :)  Neyse, madem hedefleri ve ilk ay değerlendirmesini paylaştım, ikinci ayda durum ne minvalde onu da yazayım: Yeni kitap satın almama kararımı uygulamaya devam ediyorum. Bu süreçte kütüphane can simidim oldu. Şubat ayında istediğim kadar kitap okuyamadım ne yazık ki. Mart ayından umutluyum. Spor, istediğim yoğunlukta ilerliyor. Öğlen arası boşluğunda Eymir yürüyüşleri ve gün içerisinde olabildiğince hareket halinde olmak... Benim için yeterli. Bu yaştan sonra herkül gibi görünmeyi istemem zaten.  Eski yazı için girişimim henüz yok. Aslında bu konuyu başka bir şekilde çözmeyi planlıyorum. Sonbaharı beklemem gerekiyor. Bakalım, eğer tahmin ettiğim gibi ilerlerse süreçler, sizlerle de paylaşırım... Teknik etiketli yazıları, biraz daha özenli ve referanslı yazmaya gayret ediyorum. Bu yüzden eskisi kadar hızlı eklemeler olmuyor. Ancak beklediğinize değeceğini umu...

Orfoz Restaurant / Eymir Gölü - ANKARA

Eymir Gölü yazılarına devam. Bu kez gölü ikinci kattan izlemek isteyenler için sobalı, sıcak kapalı alan sunan, havalar ısındığında ise gölün içindeymiş hissi uyandıran bahçesi ile gönüllere taht kuran ORFOZ.  Mekân, TRT tarafındaki kapıdan göl çevresine girdiğinizde Çobanoğlu Restaurant sonrasında yürümeye devam ettiğinizde 10-15 dakika içerisinde karşınıza çıkacak. Çobanoğlu ile Orfoz arasındaki yol iki tane.  İçeride iki tane soba var. Sohbetin sıcaklığı yetmediği durumlarda ortamı ısıtıyor. Hakan Bey, hep gülen yüzü ile mekânı daha keyifli hale getirenlerden Yukarıdan çekince pek belli olmuyor ama bahçedeki oturma alanı da keyifli Birisi göl kenarından dolaşıyor, diğeri tepeye çıkıp iniyor. Göl kenarından dolaşan yol daha mâkul eğimli. Diğer yol ise epeyce dik. Gene göl kenarından ilerleyen yolu tercih ederseniz, Orfoz'a gelmeden önce sağ tarafta, gölün içine giren bir burun olan İnce Burun'u görebilir, küçük tepeye çıkıp göle farklı bir açıdan ba...

yeni düzen... yeni beyaz yakalı

Yaklaşık 25 senedir, çalışma hayatının içerisindeyim. Bu süreçte epey değişiklikler gördüm. Çok daha radikal bir takım değişikliklerin de yaşanacağını düşünüyorum. Bu yazımda, bu değişikliklerin neler olabileceğine dair öngörülerimi paylaşmak istedim. Maddeler halinde sıralayacağım: Üniversite mezunu olmanın getirdiği avantajlar kayboldu ya da kaybolmak üzere. Artık o kadar çok üniversite ve o kadar çok üniversite mezunu var ki, üniversite mezunuyum demek, bugün için okuma yazmam var demek kadar doğal ve sıradan. Uzaktan çalışma, esnek zamanlı çalışma, proje bazlı çalışma gibi isimler altında süren dağıtık ve atomize iş gücü çalıştırma modeli yaygınlaşacak.  Bu model, kapitalizmin sıkıntıya giren sermaye birikim modeline can suyu verse bile sorunu çözmek için yetersiz kalacak.  Birbirini fiziksel olarak hiç görmemiş ekipler, gelişmiş iletişim olanakları sayesinde, gene fiziksel olarak hiç bulunmadıkları bir ülkedeki X şirketi için hizmet üretecekler. Bu arada son derece...

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Hüküm Gecesi / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Seneler önce okuduğum Yaban'ı saymazsam Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuduğum ikinci roman oldu Hüküm Gecesi. 1926'da yazılmaya başlanılan eser, 1927'de yayınlanmış. Roman Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden Ahmet Kerim adlı kurgu karakterin gözünden anlatılıyor. İttihat ve Terakki'nin kabinenin içinde yer almadığı hükümet, sopalı seçim, Hürriyet ve İtilâf'ın kurduğu hükümet, Trablusgarp bozgunu, Uşi Anlaşması, Balkan bozgunu, Bab-ı Ali baskını... Anlatılsa roman olur denilen bir dönem, Hüküm Gecesi'nin tarihsel arka planı.  Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Rangers - Fenerbahçe maçı devre arası yorumlarım

Blogumda futbola dair yazı sayısı fazla değil. Böylesini ise ilk kez deniyorum. Saat itibariyle 14 Mart 2025'e girdiğimiz bu dakikalarda, İstanbul'da 3-1 kaybettiği maçın rövanşında en az iki farklı galibiyet arayan Fenerbahçe'nin ilk yarısını 1-0 önde bitirdiği maçın devre arasına dair görüşlerimi kayda geçiriyorum. İlk yarıyı tek cümle ile özetlemem gerekirse, iyi oynamasak da golü bulduk, derdim. Rangers'ın oyunun kontrolünü elinde tuttuğu, arada kalemizde tehlikeli pozisyonlara girdiği, bizimse bir türlü organize ataklar geliştiremediğimiz bir ilk yarı izledik.  İkinci yarıda, uzatmalara gitmek için iki farklı galibiyet şart. Başka bir ifade ile, gol yemeden en az bir gol daha bulmalıyız. Talisca ve El Nesri gibi her an skora katkı yapabilecek oyuncuların olduğu Fenerbahçe, bunu başaracaktır.  Maç sonu yorumlarımı da sıcağı sıcağına kaydedeceğim. 

kar ve

Gördüğünüz fotoğrafı 2020 yılı Ocak ayında Ankara'da çekmiştim. Bu kadar çok olur mu bilmiyorum ama hava tahminleri yanılmazsa, salı ya da çarşamba günü İstanbul'a 2025'in ilk karı yağacak.  Şubat tatilinde yağmayan kar, okulların açıldığı ilk haftayı beklemiş gibi  görünüyor.  Yağmur yağdığında bile kilitlenen trafik, kar ile ne hale gelecek göreceğiz.  İkinci dönemde tüm öğrencilere başarılar diliyorum.  Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun. 

Psikopati / Saul Black

Polisiye romanların klişeleriyle dolu, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz "kahretsin", "aman tanrım", "kahrolası" kalıplarının bolca kullanıldığı çevirisiyle mısır patlağı tadı veren bir kitap Psikopati. Saul Black'ten okuduğum ilk ve büyük olasılıkla son eser. Vaktinizi daha iyi eserleri okumak için kullanmanızı öneririm. 

Çobanoğlu Restaurant / Eymir Gölü - ANKARA

Senelerdir gidip geldiğim ve her seferinde huzur bulduğum Eymir Gölü ile ilgili ayrıntılı rehber hazırlama işine giriştiğimde, göl kıyısında yer alan mekânları ayrıca tanıtmam gerektiğini fark ettim.  Göl çevresinde araç trafiği tek yönlü olunca, Çobanoğlu'na araç ile ulaşmak epey sürüyor. Gölbaşı tarafındaki kapıyı kullanarak göl kıyısına girdiyseniz, göl çevresindeki turunuzun şık bölümünün son tesisi Çobanoğlu. Adını, geniş bahçesindeki Çobanoğlu çeşmesinden alan bu tesis, kahvaltı, gözleme, ızgara çeşitleri ve sıcak-soğuk mezeleri ile sağlam bir mutfağa sahip.  Eymir gölü, genişçe akan ve kıvrımlarla ilerleyen bir nehre benziyor, haritadan baktığınızda. Bu yüzden, Çobanoğlu'nda otururken küçük bir göl görüyorsunuz. Göl kıyısındaki diğer tesisler ise Çobanoğlu'ndan görünmüyor.  İster bahçesinde oturun, ister soba ile ısıtılan içerisinde çok keyif alacağınızı düşünüyorum Çobanoğlu'nda. TRT tarafındaki kapıdan, yürüyerek ya da bisiklet ile, trafiğin tersi yön...