Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Yayıncılık dünyasındaki yirmi senemin son onbeşini "ne olacak bu yayıncılığın geleceği" konusunda çalışarak geçirince BluTV, Netflix ve diğer yeni medyalardaki gelişmeleri heyecan ile takip ediyorum.
2017 senesinde ilk gösterimi yapılan Masum adlı dizi, BluTV platformu için üretilen bir içerikti. Haluk Bilginer, Nur Sürer, Ali Atay, Okan Yalabık, Serkan Keskin, Tülin Özen, Bartu Küçükçağlayan, Mehmet Özgür rol aldığı bu yapımı Seren Yüce yönetmişti. Berkun Oya, proje tasarım ve senaryodan sorumluydu. 8 bölümlük dizi, 150 dakikalık dizilere alışmış olanlar için oldukça farklıydı. Farklı olan sadece sürenin kısalığı değildi elbette. Senaryodan görüntü yönetimine, alışageldiğimiz dizi kalıplarının olmayışından etkileyici müziğe bir başkalık vardı Masum'da. Benim açımdan bakıldığında ise sadece bir platformda yayınlanması en önemli değişiklikti. Ayrıca Over The Top TV (OTT) platformu sayesinde tüm sezonu arka arkaya izleyebiliyordunuz. Gerçi platforma tüm sezon birden eklenmemişti, ancak sezonun tüm bölümleri eklendikten sonra, bir sonraki haftayı beklemeden, uç uca ekleyebiliyordunuz bölümleri.
2016 senesinin başında Türkiye pazarına giren Netflix, öncelikle platformundaki içerikleri Türkçe dublaj ve altyazı seçenekleri ile müşterilerine sundu. Zaman içerisinde, sevilen dizileri, yerli filmleri de kataloguna ekledi. 2018'in sonlarında Muhafız Hakan adlı yerli prodüksiyon ile Netflix Orijinals serisine bir Türkiye yapımı da eklemiş oldu. Netflix ile ilgili daha önce yazdıklarımdan birisinin başlığını: Netflix Değiştirir. Bu sözün doğruluğunu her yeni haber ile görmek, sektörü doğru okuduğumu kanıtlıyor.
Son gelişme, BluTV'nin platforma özel hazırladığı dizisi Masum'un Netflix platformuna da eklenmesi. BluTV'nin CEO'su, Aydın Doğan Yalçındağ, gazetelere yansıyan Twitter açıklamasında, Masum dizisinin 180 ülkede yayınlanmak üzere Netflix'e lisanslanmasını büyük başarı olarak gördüğünü söylemiş. Dizinin Netflix platformuna satılması elbette bir başarıdır. Ancak buradaki başarı, BluTV gibi, OTT sektöründe hizmet üreten bir şirketin, elindeki "premium content"i, piyasaya sonradan giren "rakibine" satması başarısıdır. BluTV, sadece içerik üreten bir yapım şirketi olsaydı, CEO'nun açıklamaları çok yerinde denilebilirdi. Ancak, mevcut koşullarda, yerine oturmayan hususlar olduğunu düşünüyorum.
Gelecekte ne olur derseniz, klasik TV kanallarının sistemde yeri olmayacağını düşünenlerdenim. Belki tematik kanallar, haber-ekonomi-spor gibi, kalacaktır. Ancak diğer "toplayıcı kanallar" zaman içerisinde yerini OTT platformlarına bırakacaktır. Bugün için bu öngörümden epey uzaktayız. Ancak gelecekte, ömrümüz yeterse, bu yazımı hatırlatacağım günleri yaşayacağımızı düşünüyorum.
2016 yılındaki yazımdan bir alıntı ile bitireyim:
TV kanalları, izleyicilerin nelerden hoşlanacağını düşünerek bir akış planlarlar. İçeriği bu akışı sağlayacak şekilde ardı ardına yayınlar. Çok izlenen ve en fazla reklam geliri elde etmeye yarayan o "prime time" içeriklerine bir göz atın. Ülkemizde her akşamın bir "dizi"si vardır. Peki size bir soru, siz perşembe akşamları ne izliyorsunuz? Kurtlar Vadisi dizisini mi, yoksa onun yayınlandığı TV kanalını mı? Soru saçma görünebilir, ama anlatmak istediğim başka. Asıl olan içeriktir. Onun hangi ortamda yayınlandığı ikinci planda gelir. Şimdi düşünün, zamanında çok izlenen ve bir şekilde ekranlardan ayrılmak zorunda kalan yapımları, diyelim Behzat Ç.'yi ya da Leyla ile Mecnun'u ya da bunlara benzer kült içerikleri de yayınlamaya başlayan, hatta bununla kalmayıp orijinal içeriklerini kendi yapım şirketiyle üretmeye soyunan bir platform sistemi kökten sarmaz mı?
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.