Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
1864 yılında doğan ve 1932 yılında vefat eden Ahmet Rasim'den okuduğum ilk eser Bedia ve Güzel Eleni adlı iki öyküden oluşan İki Güzel Günahkar adlı kitap oldu. 96 sayfalık kitabın okuduğum 4. baskısı Arda yayınlarınca Ağustos 1988 tarihliydi.
Bedia ve Güzel Eleni öyküleri İstanbul'da geçen aşk ve tutku öyküleri. Her iki öyküde de etkileyici bir dil var. Duru cümleler, özellikle Güzel Eleni öyküsünde, çarpıcı benzetmelerle insanı içine çekiyor. Ahmet Rasim'in bu iki öyküsünde dönemin İstanbul'una dair izler bulabilirsiniz.
Bu yıl içinde becerebilirsem, Ahmet Rasim'den bir roman okumak istiyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.