Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Sayısal karasal televizyon, İngilizce karşılığı olan "digital terrestrial television" kelimelerinin ilk harflerinden oluşan, DTT kısaltmasıyla blogun önemli etiketleri arasında yer alıyor. 2004 senesinde başladığım blogda DTT etiketli yazılar da 2004 senesinden itibaren var.
15 senedir takip etmeyi sürdürdüğüm, Türkiye'de sayısal karasal televizyon yayıncılığı, bugünlerde yeniden gündeme geliyor. 2006 ve 2013 senelerindeki gelişmeleri hatırlayanlar, sonuçtan pek emin değil.
Kısaca özetlemek gerekirse,
Analog olarak sürdürülen karasal televizyon yayıncılığı (kılçık anten ile izlediğimiz o eski, karlı-gölgeli yayınlar) teknolojinin gelişmesine paralel bir şekilde sayısallaştırıldı. Avrupa'da 2015 senesinde artık DTT şebekesi kurmamış ülke kalmadı. Bu süreç boyunca teknoloji yerinde durmadığı için daha verimli sıkıştırma teknikleri geliştirildi, daha iyi kodlamalar ortaya çıktı. DVB-T MPEG 2 olarak başlayan DTT şebekeleri, DVB-T MPEG 4 ---> DVB-T2 MPEG 4 ---> DVB-T2 HEVC haline geldi. Kimi ülkeler DVB-T MPEG 2 şebekesinin yanına bir de DVB-T2 HEVC şebekesi kurdu. Kimileri DVB-T2 ile başlamanın avantajını yaşadı. Ülkemizde ise 2006 ve 2013'te iki girişim de sonuçsuz kaldı. 2006 yılındaki süreç ulusal frekans tahsis ihalesi aşaması öncesi tıkandı. 2013 yılında ise tamamlanan ihaleler, mahkeme kararları ile önce durduruldu ardından iptal edildi. 2011 yılında yayımlanan 6112 sayılı yasa, böylesi bir iptali ve yeniden ihale sürecini öngörmediği için yasal bir tıkanıklık yaşandı. 6112'de yapılan değişiklikler ve ardından Verici Tesisi İşletim Şirketi'nin tanımında yapılan yenileme sonrası sürecin yeniden başlatılacağı sektörde konuşuluyordu.
23 Aralık 2018 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelik ile FM (yani o çok severek dinlediğimiz radyo kanallarının yer aldığı 88-108 MHz bandı), "sayısal radyo" (yönetmelik, Üst Kurulca belirlenecek ibaresiyle ayrıntı vermemiş) ve DVB-T2 (burada da gene teknik ayrıntı, en önemlisi frekans bandı bilgisi verilmemiş) yayınları için ulusal, bölgesel ve yerel olmak üzere 3 farklı kapsamda frekans ihalesi düzenlenecek.
Ne zaman?
Yönetmeliğe göre ihale ilanı, ihale tarihinden enaz 70 gün öncesinde yapılacak. Bu bilgi ışığında en erken Mart sonu, Nisan başı diye düşünebiliriz.
Lisansların geçerlilik süresi ne kadar olacak?
10 sene olarak belirtilmiş, lisans süresi. "Sayısal radyo" ve DVB-T2 için şebekenin kuruluş süreci bu lisans süresinin içinde sanırım. Tüm şebekenin kurulması, gerekli yerlerdeki kule inşaatlarını da düşününce, 1 yıldan az olmayacaktır. 2 yıl gibi hesaplamak daha doğru.
Vericileri kim işletecek?
Bu sorunun yanıtı bu yönetmelikte yok, ancak gerek 6112 sayılı kanun gerekse bu kanuna istinaden çıkartılan yönetmeliklere ve RTÜK kararlarına göre PTT iştiraki halindeki Kule A.Ş. (tam yasal adı biraz daha farklı) tarafından yapılacak. Kule A.Ş. adına süreci değerlendiren 15 Kasım 2018 tarihli sunuma bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Avrupa'da sayısal karasal TV yayınları için 5G düşünülürken bu ihale nereden çıktı?
Bu soru çok yerinde. Süreci takip edenler hatırlayacaktır, 2013 senesinde DVB-T2 MPEG4 olarak frekans tahsis ihaleleri yapılırken RTÜK üyesi bir isimden benzer bir açıklama gelmişti. Aradan geçen 6 senede, mobil şebekeler ve teknolojilerin bugün geldiği noktada, frekansların DVB-T2 gibi ekonomik ve teknolojik ömrünün son demlerini yaşayan bir sisteme tahsisi teknik açıdan tartışmalı bir karar.
Peki bundan sonra ne olacak?
Sadece tahminlere dayanarak, medya hizmeti üreten şirketlerin açıklamalarını okuyacağız diye düşünüyorum. Özellikle FM için düzenlenecek ihalede ulusal, bölgesel ve yerel yayınlar için kaç frekansın ayrıldığı bilgisi çok çok önemli. Bugün için Ankara ve İstanbul'da yüzün üzerinde FM radyo istasyonu bulunuyor. Oysa 20 MHz'lik FM bandı, girişimsiz ve kaliteli bir FM yayıncılığında, 51-52 adet radyo istasyonuna izin veriyor.
elinize sağlık güzel bir blog, güzel bir paylaşım.
YanıtlaSilteşekkür ederim
YanıtlaSil