Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Bunu daha önce bir kaç kez yaptım. Sonrasında sıkılınca bıraktım. Muhtemelen aynı şeyler yaşanacak. Bir kaç ay, heyecan ile yazacağım. Sonra sıkılıp devam etmeyeceğim :)
Bir kaç hafta içerisinde blogda yer vermek istediğim 4 kitap:
- Hatıralarım / Hilmi URAN (16 Ocak 2019 tarihinde bloga eklendi)
- Beyaz Geceler / Dostoyevski (21 Ocak 2019 tarihinde bloga eklendi)
- Ermeniler ve İttihat ve Terakki İşbirliğinden Çatışmaya / Arsen Avagyan - Gaidz F. Minassian (17 Ocak 2019 tarihinde bloga eklendi)
- Osmanlı’dan Milli Mücadele’ye Seçilmiş Mülakatlar / Işıl Çakan Hacıibrahimoğlu (1 Şubat 2019 tarihinde bloga eklendi)
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.