Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Beni yakın tanıyanlar, geçici bir heves olduğunu düşünüyor. Büyük konuşmayı sevmem, bu yüzden haklılar mı zaman gösterecek demekle yetiniyorum. Vegan olarak ilk 45 gün, özlediğim bir lezzet yok. Öncelikle onu yazayım istedim. Mumbar dolmadan, kuzu şişe etin her türlüsünü yiyen birisi olarak, bir günde uygulamaya geçirdiğim kararım sonrası 4 Eylül 2018'den bu yana veganım.
Dışarıda yiyecek bulmak, kimi durumlarda zor oluyor. Özellikle vejeteryan ile vegan karıştırılıyor. Vegan için neler var diye sorduğumda kaşarlı tost / peynirli pide önerileri sıklıkla karşıma çıkıyor. En kolayı esnaf lokantaları. Mutlaka süzme mercimek oluyor, yanında da kuru bakliyat: nohut, fasûlye.
Hamur işlerini pek yapmazdım eskiden. Şimdi mayalı hamurlu yiyecekler hazırlıyorum. Mayalı hamuru yoğurmak terapi gibi. Çocukların sıkmalı oyuncakları var ama onlara da daha fazla keyif veriyor hamur ile uğraşmak. Bir arkadaş ekşi mayanın da marketlerde satıldığını söyledi ve muhtemelen önümüzdeki günlerde blogda göreceğiniz ekşi mayalı ekmek tariflerinin yolunu açtı.
Hamur işlerini yapmak, tatmak, sevmek ve bağımlısı olmak... Birbirini takip eden aşamalar... Ben şimdilik yapmak - tatmak basamaklarındayım ve elimden geldiğince o basamakta kalıp, hatta becerebilirsem yapmak basamağına dönmeyi diliyorum.
Kilo, hayatımın hiçbir döneminde büyük sorun haline gelmedi. 10 kg civarında gidip geldim. Bundan 20 sene önce ile bugün arasında 10 kg var, ancak, uzun seneler bulunduğum kilonun 5 kg üzerindeyim an itibariyle. Bu durum, tehlike çanlarının çalması için yeterli. Neyse ki yakında, gene blogda bahsedeceğim, bir kitap eşliğinde beslenme düzenimi yeni tercihim doğrultusunda şekillendireceğim inşallah.
Bu vegan etiketli yazılar, bir yerde, hayata dair etiketini de hakediyor sanki. En azından bu yazı öyle oldu.
Hayat, zaman, bizim etrafımızda akıp geçtiğini sanıyoruz çoğu kez. Oysa, biz yokken de dünya dönüyordu, biz bu fani dünyadan göçtükten sonra da devam edecek dönmeye. Bu yüzden, kendimizi dev aynasında görmeye de gerek yok, kıymetimizi düşürmeye çalışanlara kulak asmaya da. İyi insan, düzgün insan, güvenilir insan, doğru sözlü insan... Kısacası "insan" olmaya çabalamak lazım. İster vegan olarak, ister olmayarak...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.