Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Seneler önce gene bu blog acaba neden okunmuyor diye dertlenirken bir arkadaş demişti: "yemek tarifinin altında kitap notu, onun altında ise RDS ile ilgili teknik bir yazı olursa düzenli okuyucun olmaz elbette" diye. O zaman da demiştim, hâlâ aynı fikrimde ısrarcıyım: mal bu, okuyan okusun, okumayanın canı sağolsun. Bu kısa ve muhtemelen gereksiz girişin ardından gelelim tarife.
Öncelikle neden rengin nedenini anlatayım: Evde normal un kalmamış, çavdar unu ile yaptım. Bu yüzden renk koyu. Ancak siz sevgili / kıymetli okurlarıma söz, ilk fırsatta normal un ile yeniden yapacağım bu tarifimi...
Pastanelerin en sevdiğim lezzetidir ay çöreği. Her yediğimde aklıma gelen, ancak sonra unuttuğum bir şeydi: evde ay çöreği yapmak. Geçtiğimiz günlerde 2 kilogram kuru üzüm gelince, denemek için fırsat doğmuş oldu. O zaman buyurun tarife.
Pastanelerin en sevdiğim lezzetidir ay çöreği. Her yediğimde aklıma gelen, ancak sonra unuttuğum bir şeydi: evde ay çöreği yapmak. Geçtiğimiz günlerde 2 kilogram kuru üzüm gelince, denemek için fırsat doğmuş oldu. O zaman buyurun tarife.
önce kek pişmeli, onu iç malzemesi yapacağız |
Ay çöreği iki aşamalı bir lezzet. Aslında yediğinizde siz de fark etmişsinizdir, içi ve dışı farklıdır ay çöreğinin. İçi, kakaolu ve üzümlü kek, dışı ise mayalı hamur. Böyle olunca, içini ve dışını ayrı ayrı hazırlamak gerekiyor. Ancak gözünüz korkmasın. Hem içini hem dışını zaten yapıyorsunuz senelerdir.
Öncelikle içi, kakaolu ve üzümlü kek tarifini vereyim. Yumurta ve şekeri çırparak başlıyoruz işe. Aslına bakarsanız, şeker koymak gerekmiyor çünkü bol bol kuru üzüm koyacağız :) Yumurtayı çırptıktan sonra içerisine un, kabartma tozu ve una bulanmış bir koca kase kuru üzüm koyuyoruz. Sürekli karıştırıp, arada süt veya su ile seyreltiyoruz. Elbette kakaoyu koymayı unutmuyoruz. İsterseniz ceviz de ekleyebilirsiniz, bence yakışıyor. Karışımın kıvamını kontrol ettiğinizde "boza"ya benzediğini görmelisiniz. Eğer fazla katıysa su/süt, fazla sıvık ise un ile dengelemelisiniz. İşin doğrusu yağ, biraz tercihe kalmış. Ben zeytinyağı koyuyorum keke. Sızma zeytinyağı, kekte kötü durmuyor. Birazdan tarifine geçeceğimiz mayalı hamurlu dışı için ise Hindistan Cevizi yağı kullanıyorum. Miktarını sormayın, göz kararı :) Kek hamuru hazır olunca, 183 derece, önceden ısıtılmış fırında 33 dakika pişirmek gerekiyor. 185 derecede ise fırınınız süre 30 dakika 12 saniye olmalı. İşin şakası bir yana, fırın sıcak, süre ise kek pişene kadar olmalı. Kekin piştiğini anlamak için kürdan testi şart. Kürdan batırdığınızda, bulaşık çıkmamalı.
Gelelim dış hamuruna. Bu hamur çok daha keyifli. Çünkü mayalı. Maya, canlı bir varlık. Bir mikroorganizma. Duyguları var ve iyi davranmazsanız işini yapmaz. Şaka yaptığımı zannetmeyin lütfen, maya gerçekten önemli bir şey hayatımızda. Un, dilerseniz yumurta, bir çimdik tuz ve su (su ılık olmalı, yoksa mayanız üşür ve çalışmaz) ve bir paket maya. Ben hep kuru maya kullandım. Bunları bir güzel karıştırıyoruz. Elimize yapışan, vıcık vıcık bir hamur oluyor. Oysa, hamurun elimize yapışmaması gerekiyor. Unuttuğumuz bir şey var :) Yağ. Oda sıcaklığında katı olan bir yağ. Herkesin aklına tereyağı gelse bile aslında aynı etkiyi veren bir yağ daha var: Hindistan Cevizi yağı. Piştiğinde kokusu ve lezzeti gelmese bile tereyağının yerini kolaylıkla alabiliyor bu yağ. İşlem basit, Hindistan Cevizi yağını karışıma ekliyoruz. Ne kadar diye sormayın lütfen, göz kararı - el kıvamı. Hamur, mucizevi bir şekilde ele yapışmamaya başlıyor. Bu noktada, gerekirse un eklemekten çekinmeyin. Artık hamuru dinlenmeye ve mayalanmaya bırakın. Üzerini ıslak bir bez / tülbent / kağıt havlu ile örtmeyi unutmayın.
bezeler |
Aradan 32 dakika 18 saniye geçtiyse, hamur mayalanmıştır. Şaka bir yana, 30-35 dakika oda sıcaklığında beklediğinizde hamur kabarıyor. Tezgahı unlayıp, yanınıza da un alıp hamurdan bezeler kopartabilirsiniz. Kaç beze çıkar derseniz, hamurunuzun miktarına bağlı. Bezeleri elinizle, oklava ya da merdane ile açabilirsiniz. Yapacağımız iş basit, keki mıncıklayıp, açtığımız hamurun içine yerleştireceğiz. Ardından, son işlem olarak üzerine yumurta sarısı sürüp file badem / ceviz / fındık koyarak 172 derece fırında pişireceğiz.
Afiyet olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.