Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
40 senedir Ankara'da yaşıyorum. Bu yaz başına kadar hep özendiğim bir şeydi doğa yürüyüşlerine katılmak. Hep özendiğim ve aslında yapmamın önünde , gerçekte herhangi bir engel olmayan "şey"lerden birisiydi. Aklımdaki "engeller" ise şunlardı:
- Tanıdığım yok, herkes birbirini tanıyordur, çok sıkılırım.
- Çok uzun yürürler, onların hızına yetişemem, geride kalırsam ayıp olur.
- Pahalı bir etkinliktir.
- Özel ekipman gerektirir.
- Yazın sıcak, bahar ayında yağmurlu, kışın ise soğuk olur.
- Sabahın kör karanlığında uyanamam.
- Karnım acıkır, tuvalete gitmem gerekir.
- ....
Yukarıdaki gerekçelerin hiçbirisi geçerli ve gerçekçi değilmiş. Yaşayarak gördüm.
Bugüne kadar iki kez doğa yürüyüşü yaptım. Her ikisinde de Ata Kafka Tur / Alternatif Trekking şirketinin organizasyonuna katıldım. İki farklı rehberin öncülüğünde yürüdüm. İlk yürüyüşte Beypazarı Eğriova, ikinci yürüyüşte Bolu Mengen'deydi. Beypazarı'ndaki rota dik çıkışlar ve sert inişlerle, çoğu orman içerisinden ilerlediğimiz 15-16 km'lik bir parkurdu. Mengen ise, Beypazarı'nın yarısı kadar zorlukta, çoğu orman içi patikalarda 14-15 km kadar sürdü.
Bu iki yürüyüş ile birçok yeni insan ile tanıştım. Hiç bilmediğim konuları sohbet ederek öğrendim. Doğanın ortasında kendimle hesaplaştım. İlk gezide unuttuklarımı ikincisinde hatırladım. Naçizane bir kaç öneride bulunayım:
Bu iki yürüyüş ile birçok yeni insan ile tanıştım. Hiç bilmediğim konuları sohbet ederek öğrendim. Doğanın ortasında kendimle hesaplaştım. İlk gezide unuttuklarımı ikincisinde hatırladım. Naçizane bir kaç öneride bulunayım:
- Yanınızda en az 2 yedek tişört bulunsun. Birinci yedeği yemek molası verdiğiniz yerde değiştirirsiniz. İkinci yedeği yürüyüş sonunda.
- Yanınızda bir litrelik su kabı olsun. Marketlerde 1,5 litrelik suların yanı sıra 1 litrelikler de bulunuyor. Benim katıldığım iki gezide de rota üzerinde çeşme vardı. 1 litre elbette yeterli değil, tüm güzergâh için. Ancak yolda doldurabilirsiniz.
- Cep telefonu için powerbank olursa iyi olur. Fotograf epey batarya tüketiyor.
- Yemek için ekmek arası bir şeyler en kolayı. Tecrübeli abiler/ablalar çantalarından mükellef bir sofra çıkartıyor. Belki ileride ben de öyle olurum.
- Doğada olmanın tadı, bağımlılık yapıyor. Dikkat etmek lâzım :)
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.