Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
2015 yılından |
2015 yılında, üniversiteden mezun oluşumun 20. yılı şerefine kendimi Amsterdam'a göndermiştim. Uluslararası yayıncılık fuarı ve konferansına ilk katılışım olan bu gezi, bana bir çok şey kattı. Aradan geçen 3 senede, bu gezinin öğrettikleri eskiyince, bir kez daha Amsterdam'a gitmem gerektiğini düşündüm. Bir kez daha IBC'ye, blog yazarı olduğum için, basın akreditasyonu ile katılacağım kısmetse.
Bu yıl IBC'nin konusu ne diye sorarsanız, daha önce hiç IBC'ye gitmediniz herhalde diye yanıt veririm. Yayıncılık, son kullanıcı cihazlarını saymazsak ki onun IBC'nin hemen öncesinde IFA adlı bir büyük buluşması oluyor, çok kabaca ikiye ayrılabilir:
- üretim
- dağıtım-iletim
Üretim dediğimiz kendi içerisinde kamera - ışık - ses - kayıt sistemleri - arşiv - içerik yönetim sistemleri - yayın otomasyon sistemleri gibi alt başlıklara ayrılır. Dağıtım - iletim ise, yayının bir noktadan yayın merkezine gönderilmesi, ki buna iletim diyoruz, ile yayın merkezinden evlere, son kullanıcılara ulaştırılmasına kadar olan bölümü kapsar.
İşte IBC'de tüm bu bölümlerin yeni gelişmelerinin sergilendiği holler bulunuyor. Her bölümün kendine özgü "gündem konusu" (hot topic) bulunuyor. Örneğin dağıtım ile ilgili en çarpıcı gelişme 5G teknolojisinin yayınların karasal dağıtımı için kullanılabilir gözükmesi. Fuar ile eş zamanlı sayılabilecek (fuardan bir gün önce başlayıp gene bir gün önce biten) konferansın bir tam günü 5G oturumlarına ayrılmış. Üretim bölümünde sanal stüdyo uygulamaları, stüdyo ortamında SDI'dan IP tabanlı sistemlere geçiş, LiveIP çözümleri, ses bölümünde nesne tabanlı ses uygulamaları (evet evet object oriented programming - c++, burada da kaçış yok) bugün için konuşulan konular arasında.
2015 yılında Talin'de yaptığım sunum |
LiveIP olarak da adlandırılan, stüdyo kablolaması ve kullanılan cihazların IP tabanlı sistemlere geçişi epey ciddi değişikliklere yol açacak. Sorunsuz ve hızlı çalışan internet şebekeleri ile naklen yayın arabası (sektördeki adıyla Outdoor Broadcasting Van-OB Van) devre dışı kalabilir. Kameralar ve kameraman stadda, reji ise merkezde bulunabilir. Böylelikle iki farklı kentte farklı saatlerde oynanan maçların ikisini de aynı reji ile yayınlayabilir yayın kuruluşu. Tahmin edebileceğiniz gibi bu çok ciddi tasarrufları beraberinde getirecektir. Kim bilir, belki maç izlemek de ucuzlar.
Gaudi / Barselona |
Yayın otomasyonu, içerik arama ve önerme sistemleri ile arşiv IBC'nin bir başka önemli konusu. Otomasyon, her alanda olduğu gibi yayıncılık dünyasında da bir çok kişiyi işinden etti. Eskiden reji grubunda birden çok kişi tarafından yapılan işlemler, artık yönetmenin bir tık'ına bakıyor. Video ile CG (Character Generator - KJ - Altyazı) senkron geliyor, gidiyor... Gerçi son kullanıcı fuarı değil IBC, ancak son kullanıcıların önündeki sistemlerin bir bölümü de IBC'nin konusu. Örneğin NetFlix'e girdiğinizde sizin seveceğinizi düşündüğü filmlerin önerilmesi: Search & Recommendation Engine - SRE IBC'de ayrı bir salona sahip. Big Data / Machine Learning gibi günümüzün her şeye yarayan teknolojileri SRE dünyasında da kullanılıyor. Sizin hakkınızda daha fazlasını bildikçe daha doğru tahminler, daha hoşunuza gidecek öneriler işte bu teknolojiler sayesinde geliyor.
Gaudi / Barcelona |
Ve son olarak Amsterdam. Mâlum, kendi kendimi gönderiyorum IBC'ye. Kuzeyin Venedik'i olarak da adlandırılan bu kanallar şehrine bu dördüncü gidişim olacak. Ancak, üzülerek fark ettim ki, kent ile ilgili hâlâ kafamda oturmayan şeyler var. Nerede ne var sorusunun yanıtı meselâ oturmamış. Bu yüzden, IBC'den bir yarım gün, belki iki yarım gün çalıp kenti keşfetmeye çalışacağım.
Kimbilir, belki karşılaşırız...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.