Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Zeyrekli Kazım Bey ya da soyadı kanunu ardından Kazım Karabekir, Kurtuluş Savaşı ve sonrasında en önemli figürlerden birisidir. Bizlere okutulan tarih kitaplarında bu önemi pek anlaşılmaz. Zaten bizlere okutulan tarih kitaplarında İttihat ve Terakki Cemiyeti'nden neredeyse hiç bahsedilmez. Ülkeyi Vahdettin ve Damat Ferit birlikte batırmış, Mustafa Kemal de kurtarmıştır. Ne 1908'den ne 1876'dan ne bunların 1923'e etkilerinden söz edilir. Neyse, bu konuda daha yazacak çok şey var, ama öncelikle okumak ve "bilgi sahibi olmak" gerek. "Fikir sahipliği" sonra...
Gelelim bu önemli çalışmaya. Öncelikle Paşaların Hesaplaşması, kitabın tam adı değil. "İstiklâl Harbine Neden Girdik, Nasıl Girdik, Nasıl İdare Ettik?" Paşaların Hesaplaşması'nın hemen altında yer alıyor. Kurtuluş Savaşı dönemine dair Karabekir anıları için ilginç bir başlık değil mi? Kitabı yayına hazırlayan Prof. Faruk Özerengin ve basan Emre Yayınları. İlk baskısı 1991 yılında yapılmış, benim okuduğum Mayıs 2000 tarihli 5. baskısıydı. 325 sayfalık eser, sert kapaklı ve güzel ciltli.
Kitabın başında İsmet Bozdağ imzalı bir takdim var. Takdimin başlığı "Yanlış tarihle yaşanamaz!". Karabekir Paşa'nın anılarını ve Uğur Mumcu'nun kitabını okumuş birisi olarak, Paşa'nın bu "tarihi doğru yazma" konusundaki gayretlerini biliyorum. Bugünden bakıp, "Mustafa Kemal Paşa hayattayken neden itiraz etmemiş" diye düşünenler olabilir. Bilgi eksikliği elbette, Karabekir Paşa'nın Mustafa Kemal Paşa hayattayken yazdığı ve matbaa basılarak yaktırılan anıları olduğunu bilmemek ayıp değil.
Kurtuluş savaşı mücadelemizi bir de Karabekir'in penceresinden, Doğu Cephesi kumandanından okumak apayrı vizyon kazandırıyor insana.
Nutuk'u okurken, hep düşünmüştüm. Onca mücadele içerinde bu belgeleri, telgrafları nasıl muhafaza etmiş Gazi Paşa diye. Oysa o dönemin insanı başkaymış. Sultan Abdülhamit zamanı askeri eğitimden geçmiş "okullu paşalar"ımızın tümünün bu belge koruyuculuğu, arşivciliği varmış. Karabekir Paşa'nın anılarında da belgeler, eski yazılı halleriyle birlikte, yer alıyor.
Paşaların Hesaplaşması'nın sonunda ise, yakın tarihe meraklıların artık çok iyi bildiği, Erzurum Kongresi öncesi Mustafa Kemal'i tutuklama emri alan Karabekir'in "Emrinizdeyiz Paşam" sözü, olayın tanığı Rauf Orbay'ın kaleminden aktarılıyor. Orbay, Kazım Dirik'in vefatı ve bunun üzerine yazdıklarına içerleyen Rauf Orbay, Karabekir'e bir mektup yazıp o tanıklığı anlatmış.
Bu tanıtım notu biraz uzun oldu ama şu alıntıyı yapmadan bitirmek istemedim. Karabekir sesleniyor:
VATANDAŞ,YANLIŞ BİLGİ FELÂKET KAYNAĞIDIR. HER İŞİN EVVELÂ HAKİKATİNİ ARA VE ÖĞREN! SONRA MÜNAKAŞASINI İSTEDİĞİN GİBİ YAP. BİRİNCİSİ VİCDANINA, İKİNCİSİ SECİYE VE İRFANINA DAYANIR.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.