Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Okuduğum kitapları biriktiriyordum bugüne kadar. Ancak biriktirmenin bir sınırı olmalı. Yenilerine yer açmak adına, bir kısmını elden çıkartmalı. Tamam ama nasıl? En güzel yolu, birisine hediye etmek. Peki ama kime? Hak edene. Gerçekten isteyene ve şansı yaver gidene. Bu yüzden dünya kupasının kalan süresi boyunca, bu yazının altına yorum yazanlar arasından şanslı okuyucularıma kitap hediye edeceğim. Hangi kitap diye sormayın lütfen, çünkü bugün için ben de bilmiyorum :)