Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Teknoloji her alanda gelişiyor. Sadece birkaç çalışan ile işleyen fabrikalardan sürücüsüz araçlara bizi eşimizden iyi tanıyan cep telefonu uygulamalarına kadar bir çok yenilik 'hayatımızı kolaylaştırmak için' hazır ve nazır.
Peki hayatımız daha mı kolay?
Eskiden insanlar tarafından yapılan bir çok iş, artık akıllı sistemlerce yapıldığına göre daha fazla 'boş zaman'a sahip olmamız gerekmez mi?
Peki boş zamanımız arttı mı?
Başka bir deyişle, mesai saatleri azaldı mı?
Yukarıdaki sorulara benim verdiğim yanıtlar olumsuz.
Peki neden böyle?
Peki neden böyle?
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.