Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Osmanlı'nın son dönemini anlatan kitapları okudukça, bu döneme ait pek bir şey bilmediğimi ve daha fazla okumam gerektiğini fark ettim. Son bir yıl içinde bir şekilde bu dönemi anlatan Cahit Uçuk'un Bir İmparatorluk Çökerken..., Harun Açba'nın Bir Çerkes Prensesin Harem Hatıraları adlı kitapların ardından Veda'yı okumak ilginç oldu. Veda, Ayşe Kulin'in anne tarafından büyük dedesi, Osmanlı'nın son kabinelerinin maliye bakanı Ahmet Reşat Yediç ve ailesinin 1920'li yıllarda yaşadıklarını anlatıyor. Elbette tek anlattığı Beyazıt'taki konakta yaşananlar değil. Zaten 1920'lerde Osmanlı'nın maliye nazırının hayatını, ülkede olup bitenden ayrı tutup anlatmak da olanaklı değil. 387 sayfalık roman, Everest yayınlarından çıkmış. Benim okuduğum 2007 yılında yapılan ilk 100.000'lik baskısı. Kimi kitapların ilk baskılarının adedini yüksek tutuyorlar, kimilerini düşük tutup çok baskı yaptırıyorlar. Bunun bir mantığı vardır sanırım.
Kitaba dönersek, Ayşe Kulin'den yıllar önce Adı Aylin'i okumuştum ve çok etkileyici bulmuştum. İşin doğrusu Kulin'in dili çok akıcıydı. Ama Aylin'in hikayesi de çok ilgi çekiciydi. Şimdi Veda'yı okuduktan sonra Kulin'in kaleminin ustalığını bir kez daha fark ettim. Tarihsel belgelere dayansa bile romandaki ayrıntılar, anlatış üslubu başarılı. Daha önce fark eden olmuştur mutlaka ama ben de yazmadan edemeyeceğim. Kulin'in Veda romanı tam dizi film olacak bir kitap. İşgal altında İstanbul, işgal kuvvetleri tarafından hor görülen, aşağılanan halk ve askerler. Kıtlık, hastalık, bir yandan Anadolu'da başladığı söylenen ama başarı şansı pek tanınmayan bir takım direniş haberleri. Padişaha güveni tam bir nazır ve onun korumasına verilmiş yetim yeğeni. Aşk, konak hayatı, kıskançlıklar...
Kitabı okuduktan sonra tarih derslerinde anlatılanları düşündüm. Mesela Osmanlı tarihini ilk okuldan itibaren anlatırlar. Meydan muharebeleri, tahta geçen padişahların sıraları, yükselme devri... Ama hanedan ne zaman ve neden Topkapı sarayından ayrıldı? Padişah İstanbul'u terk ettikten sonra ne yaptı? Osmanlı soyunun yaşayanları neler yaptı? Yurt dışında nasıl geçindiler? Osmanlı'nın borçları / savaş tazminatları kaç para tuttu? Kaç yılına kadar ödendi bunlar? Bu sorularımın yanıtlarını bulamadım tabii bu okuduklarımdan. Ancak İstanbul'un işgalini limana demirleyen gemileri gören Mustafa Kemal'in "geldikleri gibi giderler" sözü dışında okuduğumu hatırlamıyorum. Belki sosyal bilimci olmadığımdandır. Ama kızlarım ilk öğretimlerini tamamladıktan sonra okumalarını önereceğim kitaplar arasında yerini aldı Ayşe Kulin'in Veda'sı...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.