Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Londra 2013 |
Yanılmanın Gerçekliği başlığı ile yayınladığı kitap, bu alandaki çalışmalarının ilk ürünü. İlerleyen yıllarda, bu kitabın ikincisi olarak isimlendirilen bir çalışması daha yayınlandı. Dünyada bu kadar fazla eşitsizlik, bu kadar aleni baskı varken insanlar neden sol siyasi söylemlere sırtını dönmektedir sorusu, sol siyaset yapanlar dışında herkesin kafasını kurcalamaktadır sanırım. Sol siyasetin dışında diyerek belki haksızlık yaptığımı düşüneceksiniz. Aslına bakarsanız, bir yerde sol siyasete bir açık kapı bırakmış oluyorum bu şekilde bir tespit yaparak. Aksi durumda iş daha vahim bir hal, daha çözümsüz bir sonuç alıyor. Sol siyaset, insanların genelini neden yanına çekemediğine kafa yorup çözüm getiremiyorsa, bu ilkinden daha vahim bence.
Arslanoğlu son kitabında, evrimci bakış açısıyla din ve psikoloji inceliyor. Özellikle din konusundaki tespitleri alışılagelmiş sol jargona bir hayli aykırı. Din denildiğinde, klasik jargonun aklına Karl Marx'ın "Din halkın afyonudur" sözü geliyor. Arslanoğlu ise dini inancın, genişletilmiş bir tanımı ile işe başlıyor. Kendisinden büyük bir gücün, kimi olay ve durumları oluşturduğuna, kendisinden büyük bir gücün varlığına inanmak olarak aktarabileceğim bu tanımı yaptıktan sonra, ateist olduğunu savlayan insanların bile büyük çoğunluğunun bu anlamda dini inancının olduğunun söylenebileceğini ileri sürüyor. Arslanoğlu'nun temel din dediği bu durum, evrimleşmenin sonuçlarından.
İnsanların büyük çoğunluğu temel dine inanıyorsa sol bu durumda ne yapmalı? İki bölümden oluşan son çalışmasının ilk bölümü, bu soru üzerine kurulu. Öncelikle temel dini inancın evrim bilim bakımından yorumlanmasını konu alan çalışmalardan bahsediyor Arslanoğlu. Ardından solun ne yapması gerektiğini tartışıyor.
Kitabın ikinci bölümü, benim yabancısı olduğum bir konuya odaklanmış: Freud ve Lacan'ın düşünceleri, tespitleri ve sol düşünürlerde Freudculuğun etkileri diye isimlendirebilirim bu bölümü. Psikanaliz, Arslanoğlu'nun yazdıklarına göre, artık psikiyatride fazlaca başvurulmayan bir yöntem. Psikanalizin babası olarak bilinen Freud ise, Arslanoğlu'na göre şarlatan. Freud üzerine yazılmış çeşitli kitaplardan alıntılar yaparak Freud'un vakalara yorumlarını aktarmış Arslanoğlu. Bunları okuduktan sonra Freud üzerine söyleyebileceğim tek şey, bunca yıl Freud miti nasıl yaşayabilmiş oldu.
Lacan'ı ise Mutluhan İzmir'in kitabı aracılığıyla okudum. Arslanoğlu da kitabının Lacan ile ilgili yazdığı bölümünde, İzmir'in kitaplarından alıntılar yapıyor. Arslanoğlu'na göre Lacan'ın yazdıklarını anlayabilmek olası değil. İzmir'in kitabındaki büyük öteki ile ben'in mücadelesi konusunda yazdıklarını beğenerek okumuştum. Benliğin tek olmadığını, farklı bir çok ben'in mücadelesi şeklinde geçtiğini hayatın, bu mücadelede belirleyici olanın çoğunlukla başkalarındaki yansımalarımız olduğu tespitlerini de, bir yerde bizzat deneyimlediğim için, kabul etmiştim. Arslanoğlu, İzmir'in çalışmalarından uzun alıntılar yapıyor ve kimi yerlerde tespitlere katıldığını belirtmekle birlikte özellikle sol adına ahkam kesen aydınların Lacan ve Freud yorumlarını kullanmalarını eleştiriyor.
Kitap, Arslanoğlu'nun kurucusu olduğu İnsanBu.com adlı internet sitesinde de yayınladığı yazılarla bitiyor. Akademik çalışma yapanlar dışında, bir konuyu uzun seneler boyunca araştırıp, birden fazla kitapta fikirlerini tartışanların sayısı çok değil. Bu bakımdan Kaan Arslanoğlu'nun yaptığı övgüyü hak ediyor. Keşke çalışmaları hak ettiği kadar tartışılıyor olsa. Kitabın bir çok yerinde Arslanoğlu'nun da yakındığı bu "görmezden gelme" tavırları ya da "evrimci, indirgemeci" yaftaları kimseye bir şey kazandırmıyor aslında.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.