La Tour Eiffel / Eyfel kulesi, 2014 |
Aslında bu yazı bir sıkça sorulan sorulara yanıt niteliğinde. Ancak, başlıktaki uyku / uyanıklık kelimelerinin hatırlattıkları bambaşka. Onlarla ilgili de bir gün yazarım inşallah deyip gelelim bu yazıya:
Arada görüştüğüm arkadaşlar, bu blogda yazdığın kitapları gerçekten okuyor olmazsın, vaktinin yetmesi olanaklı değil diye de ekliyorlar. Her gün bir iki saatimi okuyarak geçirdiğimi söyleyince, iş yerinde, serviste okuyorsun o zaman diyorlar. Hem bu sevgili arkadaşlara yanıt olsun istedim, hem de merak edenlere bir öneri.
Uyku saatlerimi değiştirdim ve vaktim birden bire çoğalıverdi.
Şöyle ki normalde insanlar, düzenli mesai ile çalışanlar, akşam 19 gibi eve ulaşır, en azından Ankara'da, 23 gibi uyur ve sabah 7 gibi uyanır.
Ben, 19 gibi eve ulaşıp 20.30 gibi uyuyorum çocuklarla birlikte. Sabah ise, aslında kimilerinin uykuya yattığı 02 - 03 gibi uyanıyorum. Toplamda 5,5 6 saat kadar uyumuş oluyorum. Uyandığım saat her sabah aynı olmuyor ama 01,30'dan erken 05,30'dan geç uyandığım olmadı uzun süredir.
Bu yeni uyku düzeninin getirdiği en büyük avantaj, sadece bana kalan ve okumak için geçirebildiğim uzun saatler. Okumak ve spor yapmak.
Yeni uyku düzeni ile hayatımdan çıkarttığım ise tahmin edebileceğiniz gibi televizyon. Haberleri bile izlemiyorum. Bu güne kadar bir eksikliğini hissetmedim.
yeni uyku saati uygulaması güzelmiş... aslında en geç 21:30 - 22:00 gibi uyumuş olun diyorlar. Çünkü 22:00- 02:00 arasında vücudumuz gerekli olan tüm enerjiyi alıyor ve kendisini yeniliyormuş... en geç 06:00 da uyanırım yıllardır.. yazın daha erken... o saatler süperdir... arzu
YanıtlaSilSon bir kaç gündür gece uyandıktan sonra bir saat kadar okuyup sonra yeniden uyuyabiliyorum. Sanırım ideali bu :)
YanıtlaSil