Ana içeriğe atla

sayısal karasal radyo: EBU raporu

Paris, 2014
Örovizyon şarkı yarışması dolayısıyla hepimizin tanıdığı bir örgüttür aslında European Broadcasting Union, kısa adıyla EBU. Avrupa kamusal hizmet yayıncılarının üyesi olduğu EBU, sayısal karasal radyonun, birlik üyesi ülkelerdeki durumunu özetleyen bir rapor yayınladı. EBU'nun web sayfasından ücretsiz indirebileceğiniz bu rapor bir hayli ilginç bilgiler içeriyor. 

Raporun içeriğine geçmeden önce sayısal "karasal" radyo ifadesini neden kullandığıma bir açıklık getirmek istiyorum. "Karasal" olmayan sayısal radyo da mı var diye sorabilirsiniz. Yanıt kısa ve net aslında: Elbette. Uydu üzerinden iletilen radyo da "sayısal", sayısal kablo üzerinden taşınan radyo da "sayısal". Ülkemizde her ikisini de alabilen haneler bulunuyor. Bu iki radyo yayını da sadece radyo yayını almak için üretilmiş olmayan cihazlar kullanılarak alınıyor. Bir yerde, videonun yan ürünü gibi durumu var bu anlamda uydu ve kablodaki sayısal radyonun. Ülkemizde ve Avrupa'da bulunmasa da Amerika kıtasında uydu radyo da dinleniliyor. Bu uydu radyo, abonelik bazlı bir sistem ile çalışıyor. Araç içerisinde de dinleyebiliyorsunuz. Bu konuyu merak edenler için iki yazının bağlantısını paylaşayım. İlk yazı SiriusXM adlı şirketin, sistemini tanıttığı web sayfasından. İkinci yazı ise Wikipedia'dan

Yukarıdaki kısa açıklamanın ardından devam edeyim EBU'nun söz konusu raporuna. Bu arada raporu, bağlantıdan, indirmenizin olanaklı olduğu bilgisini de yazmış olayım. 

Ve gelelim rapora, rapordaki dikkat çekici yönlere. Öncelikle raporun adının, Market Report: Digital Radio 2016 olduğunun altını çizeyim. Yani işin teknik boyutlarından ziyade, pazar konularına eğilen bir rapor. "Hangi frekans aralığında hangi sıkıştırma tekniği kullanılıyor", değil raporun odaklandığı konu. Bu arada, sayısal karasal radyo ile sayısal radyo arasındaki farkın anlaşılır olduğunu varsayarak, yazının devamında sayısal radyo ifadesini kullanacağım. Bunu yaparken, sayısal karasal radyo demek istediğimi unutmayınız lütfen.

Raporun başlangıcında Avrupa'da sayısal radyonun genel durumuna ilişkin tespitler yapılıyor. Sayısal radyonun en temel sorunu, FM'den farklı hizmet sunmasının zorluğu. Kurallarına uygun işletilen bir FM şebekesinde dinlediğiniz stereo FM yayınının kalitesi son derece yeterlidir çünkü. Bugün ülkemizin durumunu düşünmeyiniz, bizde işler biraz değişik ilerliyor. Bir başka yazıda bu konuyu epey ayrıntılı olarak değerlendirmiştim. Hal böyle olunca, DAB/DAB+ yayınların dinleyiciye cazip gelmesi için farklı bir şeyler gerekiyor. Avrupa'da bu duruma derman olsun diye sadece sayısal platformda yer alacak radyo kanalları yapılmaya başlanmış. Çok dinlenen bir radyo kanalını sayısala taşıyıp FM'deki yayınını sonlandırmak şeklinde ilerleyen sürece, özel radyoları ikna etmek pek kolay olmasa gerek. Sonuçta FM kanalın aldığı reklam ile sayısal platformun alacağı reklam aynı değildir muhtemelen. Öncülük kamu yayıncılarına düşüyor gibi. Avrupa'daki uygulama örnekleri de bu tahminimi doğruluyor. Almanya'da klasik müzik yayını yapan bir radyo, sadece sayısal yapmaya başlamış. Elbette klasik müzik gibi bir yayın için geçerli olabilecek başka gerekçeler bulunabilir. Frekans tayfı (spektrum) konusu, WRC ile çözüme kavuşmuş gibi görünüyor. DAB/DAB+'ın ve DRM+'ın kullanabildiği bant, onlara ayrılmış durumda. Bu anlamda bir sorun, mobil operatörlerle frekans paylaşım savaşı yok. 

Gelelim ülke ayrıntılarına. Bence dana ile kuyruk arasındaki bağlantı ilişkisi bu noktada sonlanıyor. En çarpıcı örnek Birleşik Krallık (United Kingdom): 1995 yılından bu yana süren sayısal radyo deneyimi, 283 sayısal radyo istasyonuna ve %96'lık hanehalkı kapsama oranına karşın sayısal radyo alıcılarına sahip hanelerin oranı %54. Amerikan mahkemelerini konu edinen dizilerin senaryosunu yazıyor olsaydım: "Rapora başka sorum yok, sayın okuyucu" yazardım. Demek istediğim, yukarıda yazdıklarımla aynı. Sayısal radyoda kuş da çıkartsanız, insanlar alıcılardan satın almıyor. Bunun arkasında bir dolu sebep arayabilirsiniz, ancak gerçek değişmiyor: FM ile mutlu insanlar!

Birleşik Krallık'ta %96, İsviçre'de %99, Danimarka'da %98, Almanya'da %92 kapsama olmasına karşın bu ülkelerin hiçbirisinde FM yayınlarını sonlandırmaya ilişkin bir takvim açıklanmış değil. İsviçre için 2020'li tarihler konuşulsa da raporda bu durum belirtilmemiş. FM yayınlarını sonlandıracağını açıklayan tek ülke Norveç, ki orada bile hanelerin %60'ında sayısal radyo alıcısı bulunuyor. 

Peki ülkemiz ne durumda? Bizde DAB ile başlayan ve bir kaç sene süren bir deneme yayını oldu. TRT, bir kez daha DAB ile Ankara ve İstanbul'da deneme yayınına başladı, 2015'in son aylarında. Ancak, bu yayınlarda TRT'nin FM bandında yer alan 5 radyo kanalı dışında bir içerik yayınlanmıyor. Yani "digital only", sadece sayısal olan bir içerik yok henüz. DAB+ da değil yayın, DAB. Belki ilerleyen dönemde DAB+ ile de yayın denemelerini görürüz. 

Günün sonunda, ne olur bu sayısalın hali derseniz, onu da bir başka yazıda tartışalım...

Yorumlar

  1. Bizde de TRT hdnin kapanip trt 4knin acilmasi gibi.
    http://i.hizliresim.com/XLgbbo.png
    Kullanicarin mutlu mesut kullandıkları sistemden yeni bir sisteme geçilmesinin temel nedeni yeni urun satmak.1990 yılında aldığımız bir radyoyla bile fm radyoyu dinleyebilirken karasal sayısal yayın için yeni bir urun satın almamız gerekicek galiba.
    Aynı durum 4k icinde geçerli.
    İşte bunlar hep kapitalizm.
    Not : Mobilde onizle demeden önce yazınızı kopyalamanizi tavsiye ediyorum,çünkü onizlemeye bastığınız anda yorumunuz silinebiliyor :)

    YanıtlaSil
  2. Son tahlilde çarkın dönmesi gerek :) tvde iş biraz daha kolay, sd'den hd'ye ardından 3D dediler pek tutmadı belki, olsun şimdi 4K var.
    Gerçekten ihtiyaç var mı?, soran ya da umursayan yok.
    Radyoda ise iş istenildiği gibi gitmiyor, gitme olasılığı da yok bana kalırsa :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

Yirmi Yıl Sonra Gelen Misafir

Kuşlar, horozlar, eşekler hepsi kendi dilinde güneşi selamlarken, biraz daha uyuyabilsem diye uğraşmak boşunaydı.  Haydi kalk bakalım, diyor hepsi. Güneş doğdu, gün başladı. Yapılacak onca iş seni bekliyor. Misafirin de gelecek, hem de. Gözlerimi ovuşturarak doğruldum yer yatağından, serin sabah havası yüzüme hafifçe çarpıyordu. Çaydanlığın içinden yükselen buhar sesini duyunca mutfağa yöneldim. Annem erkenden kalkmış, sobayı da yakmış, her şey hazır gibiydi. Misafirin kim olduğunu hâlâ söylememişti ama yüzündeki gizemli gülümseme merakımı daha da artırıyordu. Bahçeye çıkıp tavuklara yem verirken aklım hep o yaklaşan misafirdeydi. Evin küçüğü olsam da benim de yapmak zorunda olduğum şeyler vardı. Tavukların yemlenmesi sabah rutinim arasında. Yemlerini verdikten sonra yumurta var mı kontrolü de bende. Abim ve ablam gibi okula gitmiyorum henüz. Misafir kaçta gelecek acaba? Saat sekizi biraz geçiyordu, uzaklardan tozlu bir araba sesi gelmeye başladı. Yokuştan çıkan eski model minibüsü...

Hac / Paulo Coelho

Bugüne kadar hiçbir eserini okumadığım yazarlardan birisiydi Paulo Coelho. Siz sormadan söyleyeyim, henüz Simyacı'yı okumadım. Hac, Simyacı'nın da yazılmasına vesile olan bir hac yolculuğunu anlatıyor. Yolculuk, Santiago yolu ya da el Camino de Santiago olarak bilinen farklı rotalarda ve farklı yönlerde yapılabilen uzun, yüzlerce kilometrelik, bir yürüyüşten oluşuyor.  Hac'ın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım'ın Ev adlı romanı geldi. Ev'de de romanın kahramanı Santiago yolunu, farklı bir yönde ve rotada yürüyordu. Coelho'nun romanı ne kadar kurgu ne kadar anı tam anlaşılmıyor. Metaforik anlatımlar olarak okuyabileceğiniz kimi olaylar belki de gerçekten yaşandı. Bu bakımdan ilgi çekici ve korkutucu. İnsanın kendiyle yüzleşmesi için geçmesi gereken aşamalar gibi sıralanmış bölümler. Arada yapılacak egzersizler ayrı başlıklar halinde sunulmuş. Bu bakımdan kişisel gelişim kitabı olarak da okunabilir.  Coelho'nun diğer eserlerini okumak için bir he...

Hüküm Gecesi / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Seneler önce okuduğum Yaban'ı saymazsam Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuduğum ikinci roman oldu Hüküm Gecesi. 1926'da yazılmaya başlanılan eser, 1927'de yayınlanmış. Roman Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden Ahmet Kerim adlı kurgu karakterin gözünden anlatılıyor. İttihat ve Terakki'nin kabinenin içinde yer almadığı hükümet, sopalı seçim, Hürriyet ve İtilâf'ın kurduğu hükümet, Trablusgarp bozgunu, Uşi Anlaşması, Balkan bozgunu, Bab-ı Ali baskını... Anlatılsa roman olur denilen bir dönem, Hüküm Gecesi'nin tarihsel arka planı.  Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet ...

Klasik televizyonlar ne zaman biter?

Klasik televizyon yayıncılığının biteceğine dair bir öngörüde bulunmuştum . 2013 ve ardından 2018'de bu konu üzerinde görüşlerimi paylaşmıştım. O yazılarımda klasik TV yayınlarının giderek sönümleneceğini ve platformların baskın hale geleceğini ileri sürmüştüm.  Aradan geçen sürede bu öngörümün bir noktaya kadar gerçekleştiği, ancak klasik TV yayınlarının sürdüğü tespitini yapmak yerinde olur. Platformlar ve YouTube, video içeriği tüketmek için yeni neslin ilk tercihleri olmakla birlikte, 50 + yaşlardakiler için klasik TV hâlâ önemli.  20 sene sonra bu yazıyı yeniden güncellersem, klasik TV'lerin döneminin biteceği öngörümün gerçekleştiğini yazarım diye düşünüyorum.

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gen...