Bir daha arasam, acaba gelmiş midir eve? Gene annesi çıkarsa ne diyeceğim? Konuşmadan kapatsam ayıp, onu sorsam, evladım daha bir saat önce de aramadın mı dese ne cevap vereceğim? Kartta kaç kontür kaldı onu da bilmiyorum. Kartı takınca gösterirdi eskiden, bozulmuş bu galiba, arama başlamadan göremiyorum kaç kontürün kaldığını. Öylece kalakaldım pastanede. Birden hışımla kalkıp gitti. Oysa daha yeni oturmuştuk. Çaylarımızı söyleyip pasta sipariş etmiştik. Çayın gelmesini bile beklemedi. Bu soğukta eve dönmüştür diye düşünüyorum ama kim bilir belki siniri yatışsın diye dolaşıyordur. Ne kadar da aptalım. Öyle pat diye sorunca afalladım. Lafı ağzımda geveledim. Sonra o da kalkıp gitti. Neyse, bir saatten fazla geçti. Bir daha çevireyim numarayı. Belki dönmüştür.
Paris, 2014 |
Örovizyon şarkı yarışması dolayısıyla hepimizin tanıdığı bir örgüttür aslında European Broadcasting Union, kısa adıyla EBU. Avrupa kamusal hizmet yayıncılarının üyesi olduğu EBU, sayısal karasal radyonun, birlik üyesi ülkelerdeki durumunu özetleyen bir rapor yayınladı. EBU'nun web sayfasından ücretsiz indirebileceğiniz bu rapor bir hayli ilginç bilgiler içeriyor.
Raporun içeriğine geçmeden önce sayısal "karasal" radyo ifadesini neden kullandığıma bir açıklık getirmek istiyorum. "Karasal" olmayan sayısal radyo da mı var diye sorabilirsiniz. Yanıt kısa ve net aslında: Elbette. Uydu üzerinden iletilen radyo da "sayısal", sayısal kablo üzerinden taşınan radyo da "sayısal". Ülkemizde her ikisini de alabilen haneler bulunuyor. Bu iki radyo yayını da sadece radyo yayını almak için üretilmiş olmayan cihazlar kullanılarak alınıyor. Bir yerde, videonun yan ürünü gibi durumu var bu anlamda uydu ve kablodaki sayısal radyonun. Ülkemizde ve Avrupa'da bulunmasa da Amerika kıtasında uydu radyo da dinleniliyor. Bu uydu radyo, abonelik bazlı bir sistem ile çalışıyor. Araç içerisinde de dinleyebiliyorsunuz. Bu konuyu merak edenler için iki yazının bağlantısını paylaşayım. İlk yazı SiriusXM adlı şirketin, sistemini tanıttığı web sayfasından. İkinci yazı ise Wikipedia'dan.
Yukarıdaki kısa açıklamanın ardından devam edeyim EBU'nun söz konusu raporuna. Bu arada raporu, bağlantıdan, indirmenizin olanaklı olduğu bilgisini de yazmış olayım.
Ve gelelim rapora, rapordaki dikkat çekici yönlere. Öncelikle raporun adının, Market Report: Digital Radio 2016 olduğunun altını çizeyim. Yani işin teknik boyutlarından ziyade, pazar konularına eğilen bir rapor. "Hangi frekans aralığında hangi sıkıştırma tekniği kullanılıyor", değil raporun odaklandığı konu. Bu arada, sayısal karasal radyo ile sayısal radyo arasındaki farkın anlaşılır olduğunu varsayarak, yazının devamında sayısal radyo ifadesini kullanacağım. Bunu yaparken, sayısal karasal radyo demek istediğimi unutmayınız lütfen.
Raporun başlangıcında Avrupa'da sayısal radyonun genel durumuna ilişkin tespitler yapılıyor. Sayısal radyonun en temel sorunu, FM'den farklı hizmet sunmasının zorluğu. Kurallarına uygun işletilen bir FM şebekesinde dinlediğiniz stereo FM yayınının kalitesi son derece yeterlidir çünkü. Bugün ülkemizin durumunu düşünmeyiniz, bizde işler biraz değişik ilerliyor. Bir başka yazıda bu konuyu epey ayrıntılı olarak değerlendirmiştim. Hal böyle olunca, DAB/DAB+ yayınların dinleyiciye cazip gelmesi için farklı bir şeyler gerekiyor. Avrupa'da bu duruma derman olsun diye sadece sayısal platformda yer alacak radyo kanalları yapılmaya başlanmış. Çok dinlenen bir radyo kanalını sayısala taşıyıp FM'deki yayınını sonlandırmak şeklinde ilerleyen sürece, özel radyoları ikna etmek pek kolay olmasa gerek. Sonuçta FM kanalın aldığı reklam ile sayısal platformun alacağı reklam aynı değildir muhtemelen. Öncülük kamu yayıncılarına düşüyor gibi. Avrupa'daki uygulama örnekleri de bu tahminimi doğruluyor. Almanya'da klasik müzik yayını yapan bir radyo, sadece sayısal yapmaya başlamış. Elbette klasik müzik gibi bir yayın için geçerli olabilecek başka gerekçeler bulunabilir. Frekans tayfı (spektrum) konusu, WRC ile çözüme kavuşmuş gibi görünüyor. DAB/DAB+'ın ve DRM+'ın kullanabildiği bant, onlara ayrılmış durumda. Bu anlamda bir sorun, mobil operatörlerle frekans paylaşım savaşı yok.
Gelelim ülke ayrıntılarına. Bence dana ile kuyruk arasındaki bağlantı ilişkisi bu noktada sonlanıyor. En çarpıcı örnek Birleşik Krallık (United Kingdom): 1995 yılından bu yana süren sayısal radyo deneyimi, 283 sayısal radyo istasyonuna ve %96'lık hanehalkı kapsama oranına karşın sayısal radyo alıcılarına sahip hanelerin oranı %54. Amerikan mahkemelerini konu edinen dizilerin senaryosunu yazıyor olsaydım: "Rapora başka sorum yok, sayın okuyucu" yazardım. Demek istediğim, yukarıda yazdıklarımla aynı. Sayısal radyoda kuş da çıkartsanız, insanlar alıcılardan satın almıyor. Bunun arkasında bir dolu sebep arayabilirsiniz, ancak gerçek değişmiyor: FM ile mutlu insanlar!
Birleşik Krallık'ta %96, İsviçre'de %99, Danimarka'da %98, Almanya'da %92 kapsama olmasına karşın bu ülkelerin hiçbirisinde FM yayınlarını sonlandırmaya ilişkin bir takvim açıklanmış değil. İsviçre için 2020'li tarihler konuşulsa da raporda bu durum belirtilmemiş. FM yayınlarını sonlandıracağını açıklayan tek ülke Norveç, ki orada bile hanelerin %60'ında sayısal radyo alıcısı bulunuyor.
Peki ülkemiz ne durumda? Bizde DAB ile başlayan ve bir kaç sene süren bir deneme yayını oldu. TRT, bir kez daha DAB ile Ankara ve İstanbul'da deneme yayınına başladı, 2015'in son aylarında. Ancak, bu yayınlarda TRT'nin FM bandında yer alan 5 radyo kanalı dışında bir içerik yayınlanmıyor. Yani "digital only", sadece sayısal olan bir içerik yok henüz. DAB+ da değil yayın, DAB. Belki ilerleyen dönemde DAB+ ile de yayın denemelerini görürüz.
Günün sonunda, ne olur bu sayısalın hali derseniz, onu da bir başka yazıda tartışalım...
Bizde de TRT hdnin kapanip trt 4knin acilmasi gibi.
YanıtlaSilhttp://i.hizliresim.com/XLgbbo.png
Kullanicarin mutlu mesut kullandıkları sistemden yeni bir sisteme geçilmesinin temel nedeni yeni urun satmak.1990 yılında aldığımız bir radyoyla bile fm radyoyu dinleyebilirken karasal sayısal yayın için yeni bir urun satın almamız gerekicek galiba.
Aynı durum 4k icinde geçerli.
İşte bunlar hep kapitalizm.
Not : Mobilde onizle demeden önce yazınızı kopyalamanizi tavsiye ediyorum,çünkü onizlemeye bastığınız anda yorumunuz silinebiliyor :)
Son tahlilde çarkın dönmesi gerek :) tvde iş biraz daha kolay, sd'den hd'ye ardından 3D dediler pek tutmadı belki, olsun şimdi 4K var.
YanıtlaSilGerçekten ihtiyaç var mı?, soran ya da umursayan yok.
Radyoda ise iş istenildiği gibi gitmiyor, gitme olasılığı da yok bana kalırsa :)