Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Paris, 2014 |
Bakalım, bir de böylesini deneyelim. İddialı başlık. İsveç, ben yokum dedi. Başlık, iddialı ve bir o kadar da gerçek. İsveç, ki sizlerin çok daha iyi bildiği gibi, benim "az gebelik" olarak adlandırdığım "sosyal demokrasi"nin gerçekleştirilebileceğinin kanıtı olarak sunulan Kuzey Avrupa'nın "refah" ülkesi İsveç, sayısal radyoya aslında pek de ihtiyacımız yok demiş.
Son haberin, bu yazının asıl konusunun, bağlantısını paylaşmadan önce WorldDAB'nin sayfasından bir alıntı yapayım:
Last update: 02-09-2015
In June 2015, the Ministry of Culture decided not to proceed with DAB+ for Swedish Radio at this time. The response of the broadcasters (public and private) has been surprise and disappointment. Next steps are yet to be confirmed.
İsveç'te ikamet eden kıymetli okuyucuların yorumlarıyla katkı sunarlarsa daha bir doyurucu hale gelir yazı elbette. Ben okuduklarımdan ve teknik bilgilerimden hareketle söyleyeyim ki, İsveç'in keşfettiği aslında sektörün yıllardır bilip bilmezden geldiği bir gerçek: FM'in kalitesi sıradan dinleyiciler için, ki %99'u bu kategoriye girer, yeterlidir.
Peki o zaman sayısal radyo da nereden çıktı?
Yanıta geçmeden önce bir soru daha sorayım, cep telefonunuzu ne kadar sıklıkla değiştiriyorsunuz? Bir yıl mı, iki yıl mı, üç yıldan uzun kullanan yoktur sanırım. Peki, radyo alıcınızı ne zaman değiştirdiniz? Alıcının ekranı var mı? Ekran renkli mi? Video da gösterebiliyor mu? Kuş çıkartıyor mu? Sanırım derdimi anlatabildim. Birileri, yeni bir sistem kurup, yeni bir tüketim yolu üretecek. İşin kuralı bu: serbest piyasa ekonomisi. Televizyonda 3D, HD, 4K ne için çıkıyor sanıyorsunuz. Yayıncılar, sonuçta teknoloji ne olursa olsun izlenmeyi sağlayanın içerik olduğunu biliyor. Perşembe akşamı Kurtlar Vadisi'nin karşına 4K bir film koysanız da sonuç değişmiyorsa o zaman 4K'ya ne gerek var? Evlerin ve salonların boyutları aynıyken ve 55'' altındaki boyutlarda 4K ile 1080p HD'nin farkını anlayamıyorsak (çözünürlük bakımından) neden 4K?
Gelelim İsveç'e
Kuzey Avrupa'nın refah devleti uzun yıllar boyunca DAB ve ardından DAB+ ile sayısal radyo yayını yapmış. Şaka değil, ülkenin nüfus olarak %35'ini kapsayan 10 DAB, 16 DAB+ radyoya sahipler. Denemelerinin başlangıcı eskiye gidiyor. Hatta, FM'in yerine sayısala geçiş için bir taslak takvim bile hazırlamışlar. Ancak sonra öncelikle İsveç Hükumeti'nin bakanı Alice Bah Kuhnke'nin açıklamaları geldi. Açıklamada, DAB+'a geçişin durdurulduğu belirtiliyordu. Sayısal radyo için son darbe ise mecliste vuruldu: İsveç kararını verdi, sayısal radyoya selam, FM ile devam.
Halen, 2017'de araba radyoları çöp olur sözüne inanıyor musunuz?
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.