Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Biyografi yazmak gerçekten zor iş. Hele ele aldığınız kişi Joliot-Curie gibi nükleer fizik alanında çalışmalar yapmış, aynı zamanda ikinci dünya savaşında Nazi işgali altında Fransız Direniş Cephesi'nin başkanı, ardından Dünya Barış Konseyi'nin kurucusu ve başkanı olmuş çok yönlü bir kişiyse, herkesin ilgisini çekecek kadar akıcı bir dille biyografi yazmak daha da zor bir iş. Fizyon, füzyon gibi kavramları, konu hakkında önbilgisi sınırlı olan, ben bile anladım.
Eser, sadece Joliot-Curie'nin biyografisinden oluşmuyor. Daha doğru bir ifadeyle, biyografiyi yazarken, dönemden ve dönemin tartışmalarından da bahsediliyor. Dönem, dünyanın en zorlu dönemlerinden, iki savaş yılları. 1800'lerin sonu ve 1900'lerin başlarında doğanlar, iki savaşa da tanıklık etmiş. Elbette, yeterince yaşayabildilerse. Özellikle ikinci savaş, radyo aktivite konusunda yapılan çalışmaların sonuçlarının kullanımı bakımından önemli. Malum, ikinci savaşın sonunda ABD, Japonya'ya iki atom bombası atıyor. Sonuçta atom bombası denilen kabusun geliştirilmesi, bir yerde Joliot-Curie'nin çalışmalarının sonuçlarından. Joliot-Curie, ne atom bombasının yapımı konusunda ABD'de çalışan ekibin içerisinde, ne de görüş olarak böylesi bir çalışmayı destekliyor. Ancak, söylemeye çalıştığım onun çalışmalarının böylesi sonuçlarının da olabildiği. Nobel ödülü aldığında teşekkür konuşması sırasında, böylesi bir olasılığı düşünmüşcesine korkusundan bahsetmiş. 1935 yılında Stockholm'de yaptığı konuşmada:
Geçmişe bakarsak ve bilimin gittikçe artan bir hızla ilerlediğini göz önünde tutarsak, elementleri istedikleri gibi oluşturan ve bozduran araştırmacıların patlayıcı nitelikteki çekirdek tepkileşimlerini -gerçek kimyasal zincirleme tepkileşimleri- ortaya çıkartacaklarına inanmaya hakkımız vardır. Böyle bir tepkileşimin madde içinde yayılması durumunda dev ölçeklerde ortaya çıkacak yararlı enerjiyi gözümüzün önüne getirebiliriz. Ama, ne yazık ki, eğer bu, gezegenimizdeki bütün elementlere bulaşacaksa, bizler böyle bir afetin ortaya çıkartılmasına ancak korku ve endişe ile bakabiliriz. Astronomlar bazen orta parlaklıkta, çıplak gözle görülemeyen bir yıldızın birden büyüdüğünü, çok parlaklaştığını, hiçbir gözlem aracı olmaksızın görünür hale geldiğini gözlemliyorlar, bunlara süpernova diyoruz. Yıldızın bu ani parlamasının nedeni sözünü ettiğim patlayıcı zincirleme tepkileşim olabilir. Bilim adamları bu tepkileşimleri hiç şüphesiz yaratacaklardır. Uöalım ki bu işi yaparken gereken önlemleri de almış olsunlar"
s.65-66
Gönenç Hoca, bölümler arasına koyduğu Nazım Hikmet şiirleri ve özellikle 1950'lerdeki barış girişimleri sırasında ülkemizdeki yaşananlar konusundaki bilgilendirmeleri ile son derece kolay okunan bir eser meydana getirmiş.
Merak edenler için ekleyeyim Curie soyadını görünce ilk aklımıza gelen Madam ve Mösyö Curie'ler oluyor haliyle. Frederic Joliet, Curie'lerin damadı. İrene, yani Curie'lerin iki kızından birisi, aile geleneğini bozmamış. O da ışıma konusunda çalışan bir fizikçi. İrene Curie öldüğünde Nazım Hikmet'in yazdığı şiirle bu kitap notunu bitireyim:
"bir kara haber de verdi bu akşam radyo irene joliot curie ölmüşdaha gençtiyıllar varbir kitap okudumduölenin anası üstüne yazılmışbir yerinde iki kız çocuğundan bahsedersatırlar gözümün önüne geldisarışın iki yunan heykeli gibi derişte bu çocuklardan biri öldübilmem ki nasıl anlatsambüyük bilginbüyük adamama şimdi lösemiden ölen o sarışın kız çocuğu da bu ölüm bana çok dokunduirene joliot curie için ağladım bu akşam
ne tuhafirene deselerdi ireneöldüğün zaman deselerdiistanbullu bir kadın hem de hiç tanımadığınağlayacak arkandan deselerdi şaşardı
kocası geldi aklımabir mektup yazsam başsağlığı dilesem diye düşündüm adresini bilmiyorum ama paris frederic joliot curie desem gider miydi"
Kitap hakkında yazacak çok şey var daha. Einstein'ın atom bombası yapım sürecine katkısı mesela, ya da eserde hayat öyküsü yazılı bilim insanının aynı zamanda Fransız Komünist Partisi üyesi olması ve bu yüzden Fransa'da başına gelenler.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.