Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Şeref Stadyumu Beşiktaş Jimnastik Kulübünün ilk sahası olarak da bilinir. Sahanın yapılması konusunda çok uğraşan Şeref Bey, ne yazık ki saha bittiğinde gerçeğe ulaşmış ve yalan dünyaya veda etmiş. Şeref stadı, Boğaz kenarında, bugünlerde kapısından içeriye adım atmanızın bile zor olduğu Çırağan Kempinski otelinin temellerinin olduğu alan aslında. 1985 yılına kadar bir şekilde saha olarak kullanılan bu mekan, ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca Sanbar grubuna tahsisi gerçekleştirilmiş.
Peki kıymetli okuyucularım, bu Şeref Stadı ile Ultra High Frequency (UHF) bandının, karasal yayıncılık için kullanılan bölümüyle (470 - 862 MHz) ilgisi ne derseniz, hemen onu anlatmaya çalışayım.
UHF bandı, açık adıyla Ultra High Frequency 300 MHz - 1 GHz aralığındaki frekans bandına verilen isim. Bu aralar pek sık tartışılan ise 470 - 862 MHz bandı. Bu aralık, karasal televizyon yayınlarının yapılageldiği bant. Karasal televizyon yayını ise, eskiden "kılçık anten" ile evlerimizde izlediğimiz televizyon yayınları. Hani kimi zaman "karlanan", kimi zaman "gölgelenen" yayınlar. Tepeler üzerinde kurulu bulunan verici istasyonlarındaki antenlerden yayılan ve evlerimizdeki antenlerle ulaştığımız yayın. Bugün için neredeyse unutulmuş durumda bu yayınlar.
Analog olarak yapılagelen yayınlar, teknolojinin gelişmesiyle sayısallaştırıldı. Avrupa'nın neredeyse tüm ülkelerinde analog karasal televizyon yayınları şebekesi sayısallaştırılarak yayın için tahsis edilen frekans bandının daha verimli kullanılması sağlandı. Bu sayede TV yayınları için tahsis edilmiş bandın üst bölümleri mobil iletişim hizmetlerine terk edildi. 800 MHz üzeri ile başlayan bu terk etme süreci, 700 MHz üzeri için devam ediyor. Dönelim Şeref Stadı'na.
Analog olarak yapılagelen yayınlar, teknolojinin gelişmesiyle sayısallaştırıldı. Avrupa'nın neredeyse tüm ülkelerinde analog karasal televizyon yayınları şebekesi sayısallaştırılarak yayın için tahsis edilen frekans bandının daha verimli kullanılması sağlandı. Bu sayede TV yayınları için tahsis edilmiş bandın üst bölümleri mobil iletişim hizmetlerine terk edildi. 800 MHz üzeri ile başlayan bu terk etme süreci, 700 MHz üzeri için devam ediyor. Dönelim Şeref Stadı'na.
Şeref Stadı'nın yerine Belediye isteseydi park, sosyal tesis, spor merkezi yaptırabilirdi. Kamu kullanırdı Boğaz kenarındaki bu kıymetli arsayı. Peki ne yaptı bunun yerine? Bütçeye gelecek nakti tercih etti. Frekans bandının tahsisi de benzer bir tercihi gerektiriyor. Bandın kalanı ya sayısal karasal televizyon yayınları için korunacak ve şebekenin kurulmasıyla abone olmadan, TV izleyebileceğiz. Ya da mobil iletişim hizmetlerine tahsisi yapılacak ve bütçeye nakit girişi sağlanacak.
Bu noktada "kamunun çıkarı" sorusunun yanıtı bende yok. Duruma iki açıdan da bakmak olanaklı. Sonuçta frekans bandının yüksek bedelle mobil iletişime tahsisiyle elde edilecek gelir de bir yerde bütçenin geliri ve teorik olarak kamunun kazancı. Ücretsiz ve kaliteli tv yayınlarına erişim ise gene kamunun (yurttaşların) kazancı.
Umarım bu süreç, tüm boyutlarıyla tartışılır ve verilecek karar herkesin içine siner.
Bu noktada "kamunun çıkarı" sorusunun yanıtı bende yok. Duruma iki açıdan da bakmak olanaklı. Sonuçta frekans bandının yüksek bedelle mobil iletişime tahsisiyle elde edilecek gelir de bir yerde bütçenin geliri ve teorik olarak kamunun kazancı. Ücretsiz ve kaliteli tv yayınlarına erişim ise gene kamunun (yurttaşların) kazancı.
Umarım bu süreç, tüm boyutlarıyla tartışılır ve verilecek karar herkesin içine siner.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.