Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Ailesinin kendisine verdiği Cahide Üçok ismini, Cahit UÇUK'a çevirip başladığı yazarlık serüveninin ikinci bölümünü anlatıyor Silsilename II'de. Yapı Kredi Yayınları tarafından Mayıs 2003'te ilk baskısı yapılan bu kitap yazarın Yapı Kredi'den çıkan son eseri. Ailesinin hayatını anlattığı Bir İmparatorluk Çökerken'i okuduktan sonra, bir çokları gibi, çocuk olarak bıraktığımız Cahit'in başına neler geldiğini merak etmiştim. İnternette bakınca hayat hikayesinin devamını Erkekler Dünyasında Bir Kadın Yazar ve Yıllar Sadece Sayı adlı iki kitapta okuyabileceğimi gördüm. Kitapları bulmak tahminimden zor oldu. Yapı Kredi Yayınları, ne yazık ki bu iki devam eserin yeni baskılarını yapmıyor. Zor da olsa her ikisini de bulup okudum.
Yıllar Sadece Sayı'da Cahit Uçuk'un Cici Nejdet ile olan evliliğinin sonlanmasının ardından hayatını okuyoruz. Uçuk, zor geçen yıllardan sonra Afitap Matbaası'nın sahibi Murtaza Kağıtçı Bey ile evleniyor. Afitap Matbaası, bugün bir çoklarınca kullanılan Ece ajandalarını üreten matbaa. Ece ajandası fikrinin hikayesi de kitapta var. Uçuk'un hayat hikayesine, önceki kitaplarda olduğu gibi, çok sayıda ünlü dahil oluyor. İsmet ve Mevhibe İnönü'den İlhan Turhan Selçuk kardeşlere, Reşat Nuri Güntekin'den Behçet Kemal Çağlar'a kadar bir çok isim ile hayatı kesişiyor. İnönü ailesi, Murtaza ve Cahit'in Kartal'daki köşküne komşu oluyor. Kartal'dan hatta Suadiye'den denize giriliyormuş o tarihlerde. Uçuk'un yurtdışı gezileri de son kitapta anlatılmış. İstanbul'dan Paris'e gitmek için önce Marsilya'ya gemi ile gitmiş, ardından trene binmiş. Halkevlerinin ve köy enstitülerinin kapatılmasını da Uçuk'un gözünden okuyoruz.
Kitapların üçünü birlikte değerlendirmem gerekirse, çok akıcı bir dille yazılış her üç kitap. İlki daha roman tadında. Diğer ikisinde anılar akla geldiği sırayla yazılmış. Bölümlendirilse mesela daha kolay okunur hale gelebilir. Ancak kitaplar yayınlandığı tarihlerde Uçuk'un yaşı göz önüne alındığında bu eleştiriler pek anlamlı olmuyor. Kitapları okurken Cahit Uçuk ismini daha önce neden duymamışım diye sordum kendime. Yanıtını halen bulabilmiş değilim. Geç de olsa tanıştığım bu kıymetli yazarımızın yazdıklarıyla ölümsüzleştiği kesin...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.