Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Ulus civarında dolaşırsanız size bir rota çizeyim:
Heykel'den çıkın yola. Miş Miş pastanesini yaadedip Evrensel Kitabevi'ne selam edin öncelikle. Evrensel yayınlarının Ulus'taki şubesi bir çok kitabı bulabileceğiniz bir mekan.
Oradan çıkın merdivenlerle yukarı doğru sağınızda Kebabistan, tabi artık yerinde yeller esiyor. Yürüyün yukarı Hal'e doğru. Erzurum Oteli'ni hiç tadil etmeselermiş deyip Susam Sokağı tabelasında selfie çektirin.
Oradan vurun kendinizi Anafartalar Caddesi'nden yukarıya doğru. Taa Heykel'in oradan başlayıp 19 Mayıs Mağazalarının önünden geçen caddedir aslında. Genellikle Bentderesine inen ayrımdan sonrası için Anafartalar denilse de, ülkemizin talihsiz günlerinin birinde patlayan bir başka bomba ile hatırlamıştık Anafartaların taa heykelden başladığını.
Yukarı doğru yürürken sağ kolu takip edin, Denizcilere inen yoldan değil, Samanpazarına doğru çıkan caddeyi izleyeceksiniz. Biraz ileride, eskiden Adliye binasının ilerisinde, gene yukarı doğru giderken sağ kolda Eyüp Sabri Tuncer'i (EST) göreceksiniz. Bu arada EST, Kurtuluş Savaşı günlerinden bildiğimiz Ohrili Eyüp Sabri Efendi değil. İttihat ve Terakki'nin de kurucuları arasında yer alan Eyüp Sabri Bey'in soyadı, elbette kanundan sonra, Akgöl soyadını almıştır. Eyüp Sabri Akgöl'ü biraz yukarıda tekrar anacağız, Çocuk Esirgeme Kurumu'nun kurucuları arasında yer alıyor ve yolumuzun üzerine Çocuk Esirgeme Kurumu binası da var.
Efendim, EST'den kolanya, parfüm, zeytinyağlı sabun ve şampuan alışverişimizden sonra lütfen yolun karşısına geçelim. Şimdilerde Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi binası olan yapının altında bir sıra kıyafet satan dükkan göreceksiniz. Yukarı doğru ilerleyin. Çağrı giyim adlı bir dükkan olacak Sarar satıyor. Hasan Abi'ye çok selamımı söyleyip hakim yaka gömlek alın. Her renk var, öyle her yerde bulamazsınız. Hem kravat takmaktan da kurtulursunuz, tiril tiril. Hasan abi benim adımı hatırlamaz ama bir sabah gelip senden gömlek, ceket, yelek alan bir adam derseniz hatırlayacaktır. Sonra Hasan abiye Develi'yi sorun. Size tarif eder.
Develi, bir iş hanının alt katında. Orada, haliyle Develi'li, yani Kayseri Develi'li bir hacı dede var. Dede ve torunlar ve muhtemelen de çocuklar alt katta tespih, kemer ve bilimum şey satıyor. Öyle hemen alışveriş yapmayın. Önce sohbet edin.
Hatta Malatya çay evinden, ki orada yeni sayılırlar, 33 yıldır oradalarmış sadece. Oradan da tespih alın.
Hayata bakış önemli. İsterseniz Paris'te olun, ister Ankara'da. Önemli olan kentin güzelliği değil, sizdeki anıları.
Çok şükür ki Londra, Venedik, Prag, Budapeşte, Talin, Krakow, Zürih, Cenevre, Basel, Münih, Frankfurt, Den Haag, Amsterdam, Leiden, Paris, Taipei, Kuala Lumpur, Bangkok gibi epey bir şehir gezdim. Paris'te 8 ay kadar yaşadım.
Ama Ankara'yı hiç birisine değişmem.
Bu yazıya fotografları da ekleyeceğim inşallah, artık bir başka sabah gezisinde :) şimdilik eski günlerden bir fotograf ile idare edin. Biliyorum Ankara yazısına pek uymadı ama ne yapalım.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.