Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
IBC 2015'in öne çıkan konularının birisi de Over The Top Television, OTT'ydi. OTT üzerine Türkçe ilk yazılardan birisini Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şube Bülteni için kaleme almıştım. OTT kısaltmasını ilk duyduğum zamanı da unutmam. Bu uluslararası etkinliklere ilk katıldığım günlerde, o zaman İstanbul'da düzenlenen IPTV World Forum'un Doğu Avrupa ve Avrasya ayağına katılmak için uçakla, elbette parasını cebimden ödeyerek, İstanbul'a giderken yan koltuğumda, yapacağı sunuma hazırlanan bir BTK uzmanından duymuştum OTT'yi.
Bu yazıda OTT nedir diye anlatmayacağım. Merak edenlere Uygar Boynudelik'in blogunda bir dizi halinde yayınladığı yazıları öneririm. Çok bilgilendirici olmuştu. IBC 2015'te irili ufaklı bir çok IT şirketi OTT çözümleri sunuyordu. Öne çıkan çözümlerin büyük çoğunluğu, TV işini hiç bilmeyenlere paket öneriler sunanlardı. TV işi, telekom operatörlerinin anladığı bir iş değil. Ülkemizde telekom operatörlerinin TV önerilerinin böylesine başarısız olmasının temel nedeni de bu bence. Bugüne kadar ne kadar para yatırırsa yatırsın bir DTH operatörüne yaklaşamadı bile en başarılı olan IPTV, Kablo, OTT şirketi. Elbette başka bir ton faktör sayılabilir bu başarısızlığı açıklamak için. Ancak bence en önemlisi anlayış farklılığı.
OTT'nin yanı sıra fuarda Search & Recommendation Engine (Arama & Öneri Motoru) çözümleri de ilgi çekiciydi. Bu konu, ilerleyen dönemde TV dünyasında tüm taşları yerinden oynatacak kadar önemli aslında. TV dünyasında değer zincirini anlatan bir dizi yayınlamıştım bir zamanlar. Orada da dikkat çektiğim bir eğilim var aslında, klasik TV izleme oranları düşüyor. İnsanlar artık akışa bağlı yayın izlemek istemiyor. Her cihazdan her zaman içerik tüketmek eğilimi ağır basıyor. Bu durum, Connected TV (İnternete doğrudan bağlanabilen TV) ürünleriyle daha da destekleniyor. Connected olmayan TV'ler için HDMI portundan TV'ye bağlanabilen ayrı küçük kutular da mevcut. Bunlar, akılsız TV'leri SMART yapabiliyor. İnsanlar artık "video" tüketiyor. Bu durumda, içerik toparlayıcısı durumuna düşmüş klasik TV'leri, NetFlix gibi devler karşısında çaresizliğe itiyor. İnsanlar akışa bağlı izlemediğinden, izleyeceği içeriğin nerede bulunduğuyla (bulut, TV kanalının sunucusu), hangi yöntemle kendisine ulaştığıyla (Uydu, karasal, IP) ilgilenmiyor. Klasik TV'lere, değer zincirinde ihtiyaç kalmıyor.
Bu konuda VideoNet'in de organizatörü olduğu bir panele katıldım. Orada ilginç tespitler yapıldı. Bir tespit, 3000'in üzerinde içerik barındıran ve bunları izleyicisine arama/öneri motoru ile sunmaya çalışan bir operatörden geldi. Bir anket yapmışlar izleyicileri üzerinde, kaç tane farklı içerik sunuluyor sistemimizde demişler. Gelen yanıtlar 30 olmuş ağırlıkla. Yani insanlar 3000 içeriğin olduğunu bile fark edememiş, o kadar öneri/arama optimizasyonuna karşın.
Fuarın benim açımdan en büyük haberi ise ROVI'nin ülkemizdeki bir önemli TV üreticisi ile imzaladığı anlaşma oldu. Bu haberin ayrıntılarını yazmak konusunda ROVI'den onay almam gerektiğini düşündüğüm için biraz izin istiyorum. Ancak, akıllı bir TV alacaksanız hangisini tercih etmeniz gerektiğini sorarsanız, yakında yanıt verebilmeyi umuyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.