Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
IBC 2015'e "basın" olarak akredite edilince, bir sonraki sene de kabul edilmek adına biraz muhabirlik yapmam gerektiğini düşündüm. Standları dolaşırken, ilgimi çekenlerin basına özel etkinliklerine katıldım. Press release'lerini topladım ve koca bir çanta dolusu doküman ve 15 civarında USB ile döndüm.
Bunları derleyip toparlayıp, firmaların internet sitelerinde doğrulatıp, yazdıklarımı fotograflarla eşleştirmek haliyle epey vakit alacak. Hem emek, hem zaman gerektirecek bu işi hemen yapmam zor görünüyor. Hayat beklemiyor. Ertelense bile açılacak okullar, sağlık kontrolleri, önümüzdeki ay İstanbul'da yapacağım sunum, EMO'da düzenlenmesini istediğim panel ve forumlar yani anlayacağınız işim başımdan aşkın gerçekten. Bu arada, şimdilik çalışmakta olduğum iş yerinde kalan projelerimi toparlamak istiyorum bir an önce.
Bu yüzden böyle ayrıntılara girmeden bir değerlendirme yazısı yayınlamak istedim. Bir kıymetli meslektaş facebook'taki paylaşımlarıma istinaden, bu güne kadar onca adam gitti, hiç birisi senin kadar bilgi paylaşmadı yorumunu yapmış. Oraya da yazdığım gibi bunlar daha fragman, filmden parçalar sadece. Asıl film yayınlandığında emin olun çok daha etkileyici olacak. Şu kadarını söyleyeyim, sektör lideri bir çok şirketin üst yönetici söyleşi önerilerimi kabul etti. Yakında şirketlerin planlarına ilişkin bilgileri birinci ağızlardan okuyabileceksiniz.
TVTechTR.blogspot.com'u oluştururken örnek aldığım blog VideoNet idi. Ancak, sadece imrenmek anlamında. Yoksa ne o kadar vaktim ne de olanağım var. Ancak 2013'te daveti ile katılabildiğim Connected TV World etkinliğini de düzenleyen Justin Lebbon'un kulaklarını çınlatayım. Sağolsun, Aralık 2015'te Londra'da düzenleyeceği Future TV Ads etkinliğine de basın kontenjanından davet etti. Londra'dan bir başka davet ise WorldDAB Genel Kurulu'na yönelik olarak geldi. Kasım ayının başında, 3-4 Kasım'da Londra'da düzenlenecek etkinlikte gene basın olarak yer almam teklif edildi. Bu noktada sorun ortaya çıkıyor elbette. Etkinliklerin katılım ücretini almasalar bile ulaşım ve konaklama maliyetlerini cepten karşılamak kolay değil. Londra'ya gidiş dönüş en düşük 800 TL civarında. Konaklama ise başka bir dert. Kısaca ya bir havayolu sponsoru ya da başka bir çözüm bulmalıyım. Havayolu sponsoru zor olduğuna göre, ikinci yol tek yol gibi...
Hayırlıysa...
Peki dönelim IBC 2015'e. Öncelikle bir hatırlatma, etkinlik 10 - 14 Eylül arasında Konferans ve 11 - 15 Eylül arasında Fuar şeklinde düzenlenmişti. Yani fuar için 9 Eylül'de gelmenize gerek yok :)
14 salona dağılmış bir etkinlikten söz ediyoruz. Salonlar, iş alanlarına göre bölümlenmiş. Işık sistemleri ile OTT işleri aynı salonda değil yani. 12. salonun tümü Sony tarafından kapatılmış. Sony'nin yanında IBC TV adlı, kapalı devre TV yayını yapanların stüdyosu vardı. Yani aslında fuar 13 salon ve Sony salonundan oluşuyordu. Fuarı gezip ardından benim gibi, LG'i göremedim hiç diyenlerden olmayın diye hatırlatayım fuar "broadcast technologies", "consumer electronics" değil. O, bir hafta önce IFA adıyla Berlin'de düzenleniyor. Peki Vestel'in ne işi vardı derseniz, Vestel set üstü kutusu da üretiyor ve bu sektörden Pace gibi sektör liderlerinden birisini de standı var.
Türkiye kökenli arkadaşların kurdukları şirketlerin varlığı hep mutlu etmiştir beni. IBC 2015'te de FM vericisi ve sistemleri üreten On AIR, grafik sistemleri üreten XEUS Medya, artık dünya devleri arasında kendisine yer bulan Air Ties, uydu dünyasında henüz büyük oyunculardan olmasa bile farklı operasyonları bir arada yürüten Turksat ve elbette Manisa'nın amiral gemisi Vestel.
Fuarın önemli standları arasında şirketler kadar DVB, EBU, WorldDAB, Franhoufer Enstitüsü, IRT gibi kurumlarda yer alıyordu. Özellikle EBU'nun standı epey ilgi çekiciydi. EBU'nun teknik dergilerini yanı sıra Simon Fell ile de yeniden sohbet etmek güzeldi. DVB başkanı Dr. Siebert ile de sayısal radyo teknolojileri üzerine ilginç bir konuşmamız oldu. DigiTAG, standı olmasa bile başkanı ve başkan yardımcısı ile oldukça aktifti. Zaten Funke Digital'in de sahibi ve CEO'su olan Stan Bey kadar çok seyahat eden başka üst yönetici var mıdır bilemedim. Stan Bey, aynı zamanda DigiTAG'ın başkan yardımcısı.
IT ve Broadcast bir araya gelmeli mi sorusu, günümüz için pek anlamsız. Broadcast cihazların aslında IT tabanlı cihazlar olduğunu unutmamak gerekiyor. İş, SDI stüdyoların tamamen IP stüdyolar halinde kurulmasına kadar gelmiş dayanmış. IP stüdyoları bugünden fiber kablolarla donatmak, gereksiz bir yatırım gibi görünmüyor artık. Altyapıyı yenilemek çok maliyetli olduğu için ve aslında medyaya da para kazanmak amacıyla girildiği için iş oralarda farklı yürüyor. İnsanlar, maliyetleri hesaplıyor. Kar marjını düşünüyor. Bizdeki kadar çok FTA kanal dünyanın hiç bir ülkesinde yok. İş paralı olsun diye demiyorum bunu, eğer medya bir "iş" olmazsa, yani mevcut durum sürerse, bundan herkes zarar görmeye devam edeceği için yazdıklarım.
IBC'de çalışma anlayışı farklılığını da yaşayarak gözlemledim. Türkiye'deyken ayarladığım görüşmelerin ikisi dışında tümünü gerçekleştirdim. Gerçekleşmeyen görüşmelerin birisi, benim randevuyu telefonuma kaydetmeyi unutmam yüzünden. Sonradan görüşmek üzere haberleşip anlaştık. Diğer yapılamayan görüşme ise ülkemizde şirket sahibi birisiyle olacaktı. İşin ilginci görüşme talebi de kendisinden gelmişti.
Yayın dünyası IT ile bir araya geldikçe OTT ve arama / tavsiye motorları işin merkezine oturmaya başlayacak gibi görünüyor. Yeni gelenler artık TV izlemiyor aslında. Video izliyor. Sadece içerik toplayıcısına dönüşen klasik TVlere ihtiyaç giderek azalıyor. Connected TV'leri gerçek anlamıyla kullandıkça ve aslına bakarsanız kullanışlı bir arayüzle bu TVler satıldıkça, klasik TV modeli ciddi sarsıntılar yaşayacak. Bu iş modeli değişikliğine 2 - 3 yıl önce dikkat çekmiştim. Netflix gibi bir oyuncunun içerik üretimi işine girmesi, Türk Telekom'un DTH haline gelmesi, OTT işini pek çok telekom operatörünün ilgisini çekmesi birileri için çanların çaldığını gösteriyor. Gelişmeleri önceden okuyan Doğan (NetD) ve Doğuş (Tvyo) bu anlamda okumak gerekli. Ancak böyle kendi içeriği dışında bir şey paylaşmayan, platform haline dönüşmeyen TV internet siteleri, gelecek günlerde klasik TV kanallarını kurtarmayacak.
Bulut bilişim, sessiz ve derinden ilerliyor. "Akıl" TV cihazında mı bulutta mı olsun tartışması, IBC'de pek konuşulmasa da, CE dünyasının önemli gündemlerinden. Aynı şekilde STB as an app, diye sanal set üstü kutusu da CE dünyasında tartışılıyor. Ancak IBC, CE etkinliği değildi.
Fuar ve konferansın benim açımdan en güzel yönü, çeşitli uluslararası firmalarda çeşitli ülkelerde çalışan Türk arkadaşlarla sohbet etme olanağı oldu. 2013'te Londra'da katıldığım etkinlikte Almanya ve İsveç'te çalışan iki arkadaş ile tanışmıştım. Her ikisi ile de irtibatımız halen sürer, IBC'de ayak üstü de olsa sohbet ettik yeniden. Gene 2013'te Krakow'da tanıştığım Vestel çalışanları ile de bu kez Amsterdam'da konuştuk.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.