Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Başlığı bilerek böyle uzun tuttum. Eminim aklıma gelmeyenler vardır. Dışarıda şık mekanlarda bir kaç kilo limon parası vererek içtiğiniz o "şeyi" evde hakkıyla yapmak çok kolay aslında. Tarifi şöyle:
- 1 adet limon
- 2 dal taze nane (bir saksıya dikerseniz her daim elinizin altında oluyor taze nane, kullanacağınız zaman koparıyorsunuz)
- 1 şişe maden suyu
- Varsa buz ve su
- Tatlandırmak isterseniz 1 top sade veya limonlu dondurma
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.