Ana içeriğe atla

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

sayısal karasal radyoya doğru


  • Radyonun da mı sayısalı var?
  • Ben cep telefonumdan istediğim radyoyu dinliyorum zaten, öyle antene mantene de ihtiyacım yok. Hem istersem Malezya'da olayım NTV radyonun haberlerini hiç kaçırmıyorum.
  • Arabada dinliyordum eskiden. Şimdi spotify çıktı, artık orada da bluetooth'la teybe aktarıyoruz. İstediğimiz şarkıyı çalıyoruz. 
  • Bu kadar yatırım yapılır mı kardeşim, akıl var mantık var. Sen tut onlarca FM vericisini sök, yerine sayısalını kur. Onca para ona harcanacağına...
  • İş mobilde mobil. Ben bunu bilir bunu söylerim. Bak Japon yapmış, 6,5 G varmış ama piyasaya sürmüyorlar. 
  • O değil de kansere de çare bulmuşlar ama sırf ilaç sektörü para kazanmaya devam etsin diye açıklamıyorlarmış halka.
  • Geçen gazetede okudum İsviçreli bilim adamları araştırmış......
Bu kez farklı bir giriş yapayım istedim. Sizlerin yorum olarak yazacaklarını ben başa koyayım :) Şaka bir yana, yıllarca sayısal karasal televizyonu insanlara anlatamamış olmanın ezikliği ile yaşadım. Şimdi işim daha da zor. Zaten radyo da dinlenmiyor ki ile başlayan bir algıyla mücadele etmem gerekecek. 

Bildiniz, yeni tutkum sayısal karasal radyo. Yakında müjdelerini de duyacağımıza inandığım güzel gelişmeler oluyor. Büyük bir motivasyonla, gece gündüz demeden çalışıyoruz. 

Bundan iki yıl kadar önce bir otobüs yolculuğunun tüm kısıtlılıkları altında, biraz yoldan sıkılmış, biraz sıcaktan bunalmışken yazdığım bir yazı vardı. Buradan erişebilirsiniz halen ona. Orada bir proje planı önermiştim sayısal radyo ile ilgili. 

O yazıyı bir daha okuyun, planı aklınızda tutun :) Hatta biliyorum üşeneceksiniz git orayı tıkla, yeni sayfaya geç, oku...

Bu arada fotografın yazıyla ilgisini kuramayanlar için söyleyeyim, altı yaşını bitiren sevgili kızımın "Muz Kafalı Kadın" isimli bu eserinin fotografını çekmeye çalışırken bir yandan da sayısal radyo konusunda birisine e-ileti yazmaya çabalıyordum. "Muz Kafalı Kadın" eserinin arkasında "digital radio" ismini görünce, yazının görseli belli olmuştu :)

Buyurun aşağıya kopyaladım:


  • Kamu yayıncısı, ücretsiz dağıttığı FM alıcılı radyolara (bunlar nostaljik görünümlü radyolar diye bu kamu yayıncısının yarışmalarında hediye ediliyor, aynı zamanda benzerleri marketlerde satılıyor) DAB alıcı koyacak. Benzer radyolar başka kurumlarca da hediye olarak dağıtılıyor. Bu radyolara da DAB alıcı konularak, kamuoyunda DAB'nin ne olduğunu deneyimleyen bir "early adaptor" (erken kalkan yol alır) grubu oluşturulacak. 

  • İlk maddeyle eş zamanlı olarak verici tesis ve işletmeden sorumlu şirket büyük illerde DAB verici sistemleri kuracak ve buralardan seçeceği, çok dinlenen radyo kanallarının yayınlarını, DAB kalitesinde yayınlamaya başlayacak. 

  • Gene ilk maddeye eşanlı olarak kamu yayıncısı da FM'de olmayan DAB'ye özel hazırlanmış çok talep görecek radyo postaları hazırlayıp gene öncelikli olarak büyük illere kuracağı (belki de verici tesis ve işletim şirketinden alacağı hizmet ile) DAB vericilerinden yayınlayacak. Kamu yayıncısının arşivindeki unutulmaz sesler bu yayınlar için bulunmaz kaynak niteliğindedir. 

  • Düzenleyici ve denetleyici otorite, bu deneme yayınları için gerekli frekansların boşaltılmasını sağlayıp alıcıların, en azından ilk yıl boyunca sübvanse edilmesi için gerekli işlemleri yapacak. Bu konuda ilgili bakanlıklara, üreticilere telkinlerde bulunacak. Aynı zamanda alıcıların yerli firmalarca imal edilmesi konusunda teşvik mekanizmaları düzenleyecek. 

  • Bu projenin olmazsa olmaz ayağı ise araç imalatçılarına dayanıyor. İlgili bakanlık yeni üretilen otomobillerdeki radyo alıcılarının DAB'yi de desteklemesini zorunlu kılacak düzenlemeleri hayata geçirecek. Hali hazırda kullanmakta olduğum 2011 model otomobilimin radyosunda DAB / AM alıcı var görünüyor. Ancak üretici şirket, Türkiye'de satılan modellere DAB alıcı koymamış. Yani, bu madde belki de en kolay hayata geçebilecek olan maddedir. 

  • DAB denemelerinin başlamasının ardından ilk yıldan sonra piyasada hatırı sayılır sayıda DAB alıcı olacaktır. Deneme yayınlarına katılan özel yayıncılar ve kamu yayıncısı DAB'nin ek avantajlarını görüp teknolojiye ısınmış olacaktır. Ardından düzenleyici ve denetleyici otorite sayısal radyo frekans tahsis ihalesini yapacak. 

  • İhale sonrası yapılacak son işlemi ise özel radyo yayıncısı kuruluşlar gerçekleştirecek. DAB ile artan reklam gelirleri ve yeni reklam olasılıklarını, DAB alıcılarının sübvansesinde kullanacak. Burada doğru kelime sübvanse değil elbette. Gazeteler aracılığıyla kupon karşılığında dağıtılması bir model olabilir mesela. Burada alıcı ücretinin bir bölümü promosyonu yapan kuruluşça karşılanır ve işte size sübvansiyon.


Yorumlar

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Hüküm Gecesi / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Seneler önce okuduğum Yaban'ı saymazsam Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuduğum ikinci roman oldu Hüküm Gecesi. 1926'da yazılmaya başlanılan eser, 1927'de yayınlanmış. Roman Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden Ahmet Kerim adlı kurgu karakterin gözünden anlatılıyor. İttihat ve Terakki'nin kabinenin içinde yer almadığı hükümet, sopalı seçim, Hürriyet ve İtilâf'ın kurduğu hükümet, Trablusgarp bozgunu, Uşi Anlaşması, Balkan bozgunu, Bab-ı Ali baskını... Anlatılsa roman olur denilen bir dönem, Hüküm Gecesi'nin tarihsel arka planı.  Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Dorian Gray'in Portresi / Oscar Wilde

Remzi Kitabevi'nin Ağustos 1968 tarihli ikinci baskısından okudum bu klasik romanı. Dilimize Ferhunde ve Orhan Şaik Gökyay çevirmiş. Günümüzde yapılan çeviriler daha özenli oluyor. Bu baskıda, romanda Fransızca olarak geçen kimi bölümlerin çevirisi yapılmamış. Oysa dip not şeklinde bu ifadelerin Türkçesi verilmeliydi. Dizgiye dair de sorunlar var. Sanırım yeni tarihli baskılarda bu sorunlar giderilmiştir.  Alt metinlerle, göndermelerle dolu bir roman Dorian Gray'in Portresi. Bunları bilmeden, fark etmeden de okunabilir elbette. Yayınlandığı dönem tartışmalara sebep olmuş, kimi bölümleri sansürlenmiş. Yakın tarihli baskıları, "sansürsüz" ibaresiyle okuyucuya sunulmuş.

değişiklik

Sabah uyandığımda bugünün de diğerleri gibi geçeceğini düşünmüştüm. Aynı şeyleri yapıp, aynı saatte aynı yoldan döneceğimi eve. Oysa bu gördüğünüz geçidi kullanıyorum bu kez.  Aslında bir kaç sokak değişikliği tek yaptığım. Kim bilir hangi zamanda yapılmış bu saray kompleksinin kenarındaki yapıya düşürdüm yolumu.  Küçük değişiklikler yapmak gerek hayatta. Bazen öğlen yemeği için tercih ettiğiniz mekânı, bazen kalvaltıda yediğiniz zeytini, bazen ise ev - iş - okul arasındaki sokağı.     

Psikopati / Saul Black

Polisiye romanların klişeleriyle dolu, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz "kahretsin", "aman tanrım", "kahrolası" kalıplarının bolca kullanıldığı çevirisiyle mısır patlağı tadı veren bir kitap Psikopati. Saul Black'ten okuduğum ilk ve büyük olasılıkla son eser. Vaktinizi daha iyi eserleri okumak için kullanmanızı öneririm. 

Rangers - Fenerbahçe maçı devre arası yorumlarım

Blogumda futbola dair yazı sayısı fazla değil. Böylesini ise ilk kez deniyorum. Saat itibariyle 14 Mart 2025'e girdiğimiz bu dakikalarda, İstanbul'da 3-1 kaybettiği maçın rövanşında en az iki farklı galibiyet arayan Fenerbahçe'nin ilk yarısını 1-0 önde bitirdiği maçın devre arasına dair görüşlerimi kayda geçiriyorum. İlk yarıyı tek cümle ile özetlemem gerekirse, iyi oynamasak da golü bulduk, derdim. Rangers'ın oyunun kontrolünü elinde tuttuğu, arada kalemizde tehlikeli pozisyonlara girdiği, bizimse bir türlü organize ataklar geliştiremediğimiz bir ilk yarı izledik.  İkinci yarıda, uzatmalara gitmek için iki farklı galibiyet şart. Başka bir ifade ile, gol yemeden en az bir gol daha bulmalıyız. Talisca ve El Nesri gibi her an skora katkı yapabilecek oyuncuların olduğu Fenerbahçe, bunu başaracaktır.  Maç sonu yorumlarımı da sıcağı sıcağına kaydedeceğim.