Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Arkadaşlar arasında Link Edin olarak bilinip anılan Linked In sitesinde bildiklerimi paylaşıyorum. Bu paylaşımlar tek yönlü olmuyor neyse ki. Dün Kenneth Wenzel'ın gönderdiği bir ileti ile haberdar oldum RTÜK üyelerinden Sn. Esat Çıplak'ın açıklamalarından.
Sn. Çıplak, sayısal karasal televizyon yayıncılığına geçiş sürecini eleştiriyor. Çıplak, frekansın verimli kullanılmasından yola çıkarak, analog karasal yayınların sonlandırılması ile boşa çıkacak kıymetli, kimilerine göre altın kadar değerli, bandın mobil operatörlerin kullanması amacıyla ihale edilmesini öneriyor. Buna gerekçe olarak sayısal karasal televizyon (Digital Terretrial Television: DTT) şebekesinin kurulması için gereken kaynağın büyüklüğüne dikkat çekiyor. EMO'da 2013 yılında düzenlediğimiz bir panelde ülke nüfusun %90'nına DTT ulaştırılması için gerekli şebeke yatırımının 1 milyar Avro civarında olacağı konuşulmuştu. Çıplak'a göre bu tutarda yatırım heba olacak. Çünkü artık kimse analog karasal televizyon yayını izlemiyor.
Sayısal Karasal Televizyon yayıncılık dünyasının hızlı trenidir
Hep aynı örneği veriyorum: Ankara-Eskişehir arası hızlı tren olmadan önce kaç kişi demiryolunu tercih ediyordu? Şimdi kaç kişi hızlı trene biniyor? DTT, hızlı tren gibidir. Halkın genel çıkarına uygundur. Doğrudur, ilk yatırım maliyeti yüksektir. Ancak kurulum sonrasında izleyiciye DTT'ye uygun kutu/alıcı dışında maliyeti yoktur. Yayınlar, büyük oranda, FTA (Free To Air: ücretsiz izlenebilen) olarak gerçekleşir. DTT yayınlarının tümüyle FTA olmasını sağlamak RTÜK'ün bir yönetmelik değişikliğine bakar sadece.
LTE-B çözümü sayesinde mobil operatörler; öncelikle 700 Mhz gibi "altın" değerinde bir banda kavuşacaklar. Böylelikle daha düşük güçte vericilerle daha geniş alanları kapsayabilecekler. Yani maliyetleri düşecek. İkinci olarak ise ses gelirleri, yeni uygulamalarla düşen mobil operatörlere, deyim yerindeyse, can simidi atılmış olacak. Artık pek çok kişi WIFI bağlantılar üzerinden internete bağlanıp Skype, WhatsApp gibi uygulamaları kullanarak ücretsiz iletişim kuruyor. Mobil operatörler, insanları paketlere zorunlu kılarak bu süreci olabildiğince az hasarla atlamak derdinde. LTE - B, teorik olarak akla yatkın görünse bile mobil operatörlerin hücresel sistemlerini kullandığı için, adı Broadcast olsa da bildiğimiz Broadcast değildir.
Avrupa'da DTT en çok tercih edilen TV izleme yöntemi
Avrupa Birliği'nin (AB), Avrupa Yayın Birliği'nin (EBU) raporları istatistikleri incelendiğinde Avrupa ülkelerinde durum ortaya çıkıyor. AB İstatistiklerinde 2013 tarihli EuroBarometer'a (http://ec.europa.eu/information_society/newsroom/cf/dae/document.cfm?doc_id=2629) bakmak bile DTT'nin Avrupa'daki hakimiyetini göstermeye yeter. Bu çalışmaya göre AB ülkelerinde televizyona DTT ile erişenlerin oranı %40'tır.
Sn. Çıplak'ın ileri sürdüğü çözümün benzerleri EBU Teknik Dergisinde Almanya ile ilgili yapılmıştır. Yayınlandığı 2013 yılında epey tartışılan öneri, DTT şebekesinin kapatılarak sayısal televizyona kablo, uydu ve LTE-B ile erişilmesi şeklindedir. Sn. Çıplak'ın önerisi ile büyük benzerlikler içeren tartışma, neyse ki, tartışma olarak kalmıştır. Kablo altyapısı, IP erişiminin kolaylıkları ve ucuzluğu, gelir seviyesi gibi ülkemizle kıyaslanamayacak Almanya'da DTT şebekesi, DVB-T2 HEVC olarak 2017 yılında kurulacaktır.
Uzun lafın kısası Sn. Esat Çıplak, bu tartışmayı yapmak için fazlasıyla geç kalmıştır. 2013 yılında benim de konuşmacı olarak katıldığım iki panelde Elektrik Mühendisleri Odası RTÜK'ten konuşmacı talep etmiş ve her iki etkinlikte de RTÜK adına konuşmacılar katılmıştır. Keşke o dönemde de Üst Kurul üyesi olan Sn. Çıplak da etkinliklere katılıp bu kıymetli görüşlerini tartışmaya açsaydı.
Gene de, henüz DTT konusunda bir çivi dahi çakılmamış ülkemizde, Sn. Esat Çıplak'ın açıklamasını dikkatle değerlendirmek ve tartışmak hepimizin görevidir.
Fotografı, 2013 yılında Londra'da tüm masraflarını cebimden karşılayarak katıldığım Connected TV etkinliği günlerinde Londra sokaklarında çekmiştim. 2013 yılında bana epey tuzluya malolan bu gezilerimin benzerini 2015 yılında da sürdüreceğim. 2015 Eylül'ü ile başlayacak süreç bakalım nereye evrilecek.
Konuyla ilgili daha önce yazdıklarımın bir bölümüne aşağıdaki bağlantılardan erişebilirsiniz:
http://kitap.emo.org.tr/genel/kitap_goster.php?kodu=243
Sayın Özgür, Esat Beyin yazısı ile yaptığınız yorumlar için cevapları veriyorum; 1)Mobil üzerinden LTE-B ile yapılacak TV yayınları da ücretsiz olacak ve yayın biçimi tamamen sayısal TV vericileri ile benzer olacak ilaveten bu TV yayınları ek LTE-B alıcılı standart TV alıcıları dışında, lap-top, desk-top ve tabletler ve akıllı telefonlarda izleyebilecekler. Artık Qualcomm chip'leri LTE-B yayınlarını alabilecek özellikte üretiliyor, yani akıllı telefonlar ve tabletler doğrudan, PC ler ile TV alıcıları ise başlangıçta USB dongle daha sonra da gömülü olarak doğrudan anten kullanmadan şehirlerde TV yayınlarını izleyeceklerdir. Sayısal TV vericileri üzerinden yayınlar yapıldığında ise sadece TV alıcıları bu yayınları izleyebilecektir.
YanıtlaSil2)LTE-B de tıpkı sayısal TV vericilerinden yapılan yayınlar gibi Broadcast'dir ve teknik olarak hiç bir farkı yoktur,sadece TV vericilerinin sayısı az, gücü ve anten kule yüksekliği fazladır, LTE-B'de ise baz istasyonlarının sayısı çok fazla çıkış gücü ve anten yüksekliği azdır onun dışında broadcast tekniği aynıdır hatta her iki sistemde SFN özelliğini kullanmaktadır. Baz istasyonlarının avantajı sayılarının çok olması nedeniyle antensiz yayın izleme özelliği sağlamaktadır. (Bilhassa şehirlerde)
3) EBU'nun çalışması doğrudur, çünkü halen Avruda'da ASO yapmayan ülke kalmadı ve AVrupa sayısal yayıncılığa 20 yıldan önce başladı. Halen bu konuda Avrupa milyarlarca $ yatırım yapmış, on binlerce çalışanı ile büyük bir sektör oluşturmuştur. Şimdi bu sistemi ortadan kaldırmak tabii ki kolay değildir hem maddi, hem çalışan sayısı hem de sektör olarak. Ancak yakından takip ediyorsanız Avrupa'da artık linear TV yayınlarını izleme oranı hızla düşüyor ve sadece yaşlı nüfus bu yayınları izliyor, genç ve orta yaşlı gruplar öncelikle video için mobil sistemleri kullanıyorlar. Yine de 2020 yılından sonra Avrupa tekrar sayısal yayıncılığı gözden geçirecek. Bunun yanı sıra daha şimdiden önemli bazı Avrupa ülkeleri 2. digital dividend kapsamında 700 MHz bandını mobil operatörler için ihale edileceğini duyurdu. Avrupa kesinlikle 2020'lerden sonra mobil üzerinden linear TV yayınlarını devreye sokmaya çalışıyor. Ancak ülkemizde durum farklı bizde ise ASO ve sayısal TV için hiç bir işlem şu güne kadar yapılmadı (iyi ki de yapılmamış) şimdi bu durumda olsa Avrupa Milyarlarca $ harcayarak sayısal TV vericilerini kurur mı? Tabii ki cevap hayır. Çünkü dün sayısal TV vericilerinin kurulduğu dönemde kimin aklına gelirdi bu gün video dağıtımın neredeyse %70'nin mobil sistemler üzerinden PC'ler, tabletler ve akıllı telefonlar üzerinden yapılacağını? Bu durumda zaten baz istasyonları var, altyapıları hazır, işletmeleri zaten yapılıyor, ek donanımlar LTE-B tekniği ile TV yayınlarını hemde her türlü cihaza yayınlamak varken, bunun yerine yatırımı milyarlarca $ tutan,işletmesi zor, zaten mevcut izleyeni az, mobil ile karşılaştırıldığında teknolojik gelişimi daha zor ve uzun zaman alan sistem kurulsun, hanfi ülke yapar bizim durumda olsa Avrupa'da? Hiç bir ülke yapmaz. Dolayısıyla EBU'nun Avrupa koşulları ile bizimki tamamen farklı. Üstelik frekans ihalesine gerek yok, mux işletmesine gerek yok. Bütün bunlar TV yayıncılığında, ülkemiz şartlarından muhakkak hücreselTV opsiyonunun denenmesi gerektiğinin açık birer örneğidir. Daha ayrıntılı bilgi isterseniz lütfen bana haber veriniz.
Selamlar, TUFAN
Merhaba Tufan Bey,
YanıtlaSilKıymetli yorumunuz için çok teşekkürler. Yazıda da belirtmeye çalıştığım gibi meselemiz aynı, ülkemiz için, ülkenin yurttaşları için en ekonomik ve verimli yol/yöntemin belirlenmesi.
Ne kadar güzel uzunca yazmışsınız. Keşke RTÜK'ün sayın üyeleri bu blogu okuyor olsalar, keşke sizin yorumunuzu görseler, söyleyecek sözü, savunacak fikri olanları bir araya toplasalar.
Neyse, 2013'te iki panel düzenleyen EMO'ya Eylül 2015 itibariyle bu konuların tartışılacağı bir forum düzenlemesini önereceğim. Umarım Ankara'ya gelebilirsiniz. Sizinle tanışmak isterim.
Saygılarımla,
Özgür Coşar
Merhaba Özgür Bey, merak etmeyin zaten ben 43 yıldır Ankara'da yaşıyorum, ben Türk Telekom Eski Uydu Haberleşme Dairesi Başkanı idim, 2005 yılında emekli oldum ama hala telekom sektöründeyim. Bahse konu sayısal yayıncılık üzerinde ise 2.5 yıldan beri çalışıyorum, ne zaman isterseniz tanışır, EMO'da da bu konuları detaylı olarak tartışabiliriz. Nazik yorumlarınız için de çok teşekkür ederim. Ayrıca Sayın RTUK Kurul Üyesi Esat Bey de sizi takip ediyor, bilgilerinize..
YanıtlaSilSelamlar,
Tufan
Bir de derler ki blog yazmak işe yaramaz diye. Sayın üst kurul üyemize de saygılarımı sunuyorum o zaman. Eylül ayında Ankara'da görüşmek üzere.
YanıtlaSilÖzgür Bey, Eylül ayı EMO toplantısı öncesi için tarih ve yer bildirirseniz sevinirim.
YanıtlaSilSelamlar, iyi akşamlar ve iyi bir hafta sonu dilerim.
Tufan
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil