Ana içeriğe atla

RTÜK Üyesi Sayın Esat ÇIPLAK'ın açıklamaları - gelişmeler



İşin doğrusu blog'un böylesine işe yarayacak bir ortam olduğunu bugüne değin bu kadar somut bir şekilde görmemiştim. Geçtiğimiz günlerde RTÜK üyesi Sayın Esat ÇIPLAK'ın sayısal karasal televizyon yayıncılığına dair açıklamaları gazetelere yansımıştı. En kısa haliyle, sayısal karasal televizyon için ayrılacak frekansların LTE- Broadcast için ayrılmasının ülkemiz için daha hayırlı olacağını ileri sürmüştü Sn. Çıplak. Ben de dilim döndüğünce bu fikrin hatalı varsayımlara dayandırılmış olduğundan bahsederek, konunun tüm taraflarının katılımıyla Elektrik Mühendisleri Odası çatısı altında tartışılmasını önermiştim

Yazım, blogda yer aldıktan sonra bir kaç gün sessizlik ile geçti. Ben kısa bir tatil için Ankara dışına çıktım ve bir gün uzunca bir yorumun bırakıldığını gördüm yazımın altına. Tufan YÜRUÇ imzalı bu uzun yorumu aşağıya kopyalıyorum. Gözden kaçmaması gerekiyor:

Sayın Özgür, Esat Beyin yazısı ile yaptığınız yorumlar için cevapları veriyorum; 
1)Mobil üzerinden LTE-B ile yapılacak TV yayınları da ücretsiz olacak ve yayın biçimi tamamen sayısal TV vericileri ile benzer olacak ilaveten bu TV yayınları ek LTE-B alıcılı standart TV alıcıları dışında, lap-top, desk-top ve tabletler ve akıllı telefonlarda izleyebilecekler. Artık Qualcomm chip'leri LTE-B yayınlarını alabilecek özellikte üretiliyor, yani akıllı telefonlar ve tabletler doğrudan, PC ler ile TV alıcıları ise başlangıçta USB dongle daha sonra da gömülü olarak doğrudan anten kullanmadan şehirlerde TV yayınlarını izleyeceklerdir. Sayısal TV vericileri üzerinden yayınlar yapıldığında ise sadece TV alıcıları bu yayınları izleyebilecektir. 
2)LTE-B de tıpkı sayısal TV vericilerinden yapılan yayınlar gibi Broadcast'dir ve teknik olarak hiç bir farkı yoktur,sadece TV vericilerinin sayısı az, gücü ve anten kule yüksekliği fazladır, LTE-B'de ise baz istasyonlarının sayısı çok fazla çıkış gücü ve anten yüksekliği azdır onun dışında broadcast tekniği aynıdır hatta her iki sistemde SFN özelliğini kullanmaktadır. Baz istasyonlarının avantajı sayılarının çok olması nedeniyle antensiz yayın izleme özelliği sağlamaktadır. (Bilhassa şehirlerde)
3) EBU'nun çalışması doğrudur, çünkü halen Avruda'da ASO yapmayan ülke kalmadı ve Avrupa sayısal yayıncılığa 20 yıldan önce başladı. Halen bu konuda Avrupa milyarlarca $ yatırım yapmış, on binlerce çalışanı ile büyük bir sektör oluşturmuştur. Şimdi bu sistemi ortadan kaldırmak tabii ki kolay değildir hem maddi, hem çalışan sayısı hem de sektör olarak. Ancak yakından takip ediyorsanız Avrupa'da artık linear TV yayınlarını izleme oranı hızla düşüyor ve sadece yaşlı nüfus bu yayınları izliyor, genç ve orta yaşlı gruplar öncelikle video için mobil sistemleri kullanıyorlar. Yine de 2020 yılından sonra Avrupa tekrar sayısal yayıncılığı gözden geçirecek. Bunun yanı sıra daha şimdiden önemli bazı Avrupa ülkeleri 2. digital dividend kapsamında 700 MHz bandını mobil operatörler için ihale edileceğini duyurdu. Avrupa kesinlikle 2020'lerden sonra mobil üzerinden linear TV yayınlarını devreye sokmaya çalışıyor. Ancak ülkemizde durum farklı bizde ise ASO ve sayısal TV için hiç bir işlem şu güne kadar yapılmadı (iyi ki de yapılmamış) şimdi bu durumda olsa Avrupa Milyarlarca $ harcayarak sayısal TV vericilerini kurur mı? Tabii ki cevap hayır. Çünkü dün sayısal TV vericilerinin kurulduğu dönemde kimin aklına gelirdi bu gün video dağıtımın neredeyse %70'nin mobil sistemler üzerinden PC'ler, tabletler ve akıllı telefonlar üzerinden yapılacağını? Bu durumda zaten baz istasyonları var, altyapıları hazır, işletmeleri zaten yapılıyor, ek donanımlar LTE-B tekniği ile TV yayınlarını hemde her türlü cihaza yayınlamak varken, bunun yerine yatırımı milyarlarca $ tutan,işletmesi zor, zaten mevcut izleyeni az, mobil ile karşılaştırıldığında teknolojik gelişimi daha zor ve uzun zaman alan sistem kurulsun, hangi ülke yapar bizim durumda olsa Avrupa'da? Hiç bir ülke yapmaz. Dolayısıyla EBU'nun Avrupa koşulları ile bizimki tamamen farklı. Üstelik frekans ihalesine gerek yok, mux işletmesine gerek yok. Bütün bunlar TV yayıncılığında, ülkemiz şartlarından muhakkak hücresel TV opsiyonunun denenmesi gerektiğinin açık birer örneğidir. Daha ayrıntılı bilgi isterseniz lütfen bana haber veriniz.
Yorum, Türk Telekom'da daire başkanlığından emekli, bir meslek büyüğümüze aitmiş. Şaşırdım mı, hem de çok. Bu kadar özenle hazırlanmış, bu kadar iyi gerekçelendirilmiş bir yorum görmeyeli çok zaman olmuştu. Üstelik, itiraf etmeliyim ki, Sn. Esat Çıplak'ın açıklamalarını yorumda ileri sürülen gerekçelerle birleştirince, benim için, işin rengi değişiyordu. 2006 yılından beri çok yakın takip ettiğim süreç yoksa bende işletme körlüğüne mi yol açmıştı? Bakış açımı genişleten bu yoruma ihtiyacım vardı belki de, gerçeği farklı algılayabilmek için. 

Bu yorum üzerine, tartışmanın Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) çatısı altında bir panel / forumda yapılmasını talep eden karşılıklı bir kaç yorumumuz oldu. Son durumda, EMO ile görüşerek Eylül ayının 15'inden sonra bir etkinlik düzenlenmesini sağlamak kaldı geriye. Bugüne değin süreçle ilgili üzerine düşen katkıyı yapan EMO'nun, böylesi bir etkinliği de gerçekleştireceğine inancım tam. Umarım bu tartışmalar, ülkemiz ve yurttaşlarımız için en doğru çözümün bulunmasına katkı sağlar. Hepimizin amacı aynı ve tek: Yurttaşlar için doğruyu bulmak...

yazıdaki fotograf, Viyana'dan. Sene 2008. Viyana'da mavi akan Tuna'dan bir kare...

Yorumlar

  1. LTE uzerinden eMBMS tabanli broadcast sistemleri birkac senedir deneniyor ama randimanli olmadigi icin deploy edilecek gibi gozukmuyor. 3gpp sa4 grubu senelerdir bunu calisti birsuru spec yayinladi. Amerika da verizon gectigimiz sene new york da deneme yapti. Gerisi gelmedi. Yayin icin gereken bant genisligi fazla. Her alicinin ayni yayini kullanmasi su an mumkun degil. Ve linear tv dedigimiz olay her gecen gun agirligini kaybetmekte. Onun yerine bantlari oldugunca unicast sistemler icin ayirmak daha mantikli.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gen...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

değişiklik

Sabah uyandığımda bugünün de diğerleri gibi geçeceğini düşünmüştüm. Aynı şeyleri yapıp, aynı saatte aynı yoldan döneceğimi eve. Oysa bu gördüğünüz geçidi kullanıyorum bu kez.  Aslında bir kaç sokak değişikliği tek yaptığım. Kim bilir hangi zamanda yapılmış bu saray kompleksinin kenarındaki yapıya düşürdüm yolumu.  Küçük değişiklikler yapmak gerek hayatta. Bazen öğlen yemeği için tercih ettiğiniz mekânı, bazen kalvaltıda yediğiniz zeytini, bazen ise ev - iş - okul arasındaki sokağı.     

Sokakbaşı Meyhane, nam-ı diğer Hüseyin'in Meyhanesi

Uzunca bir süredir izlediğim tek televizyon yayını Behzat Ç.'nin Hüseyin'in Meyhanesi mekanı olarak kullandığı Sokakbaşı Meyhanesi'ne sonununda gittim. Hatta yanda gördüğünüz üzere Behzat'ın masasında fotografım da var. Mekan, aslında Behzat Ç. öncesinde de bölgede bilinen sevilen yerlerdendi. Esat dörtyolda, köşebaşında yer alan burayı Behzat Ç.'de mekan olarak kullanmak, muhtemelen Erdal Beşikçioğlu'nun zamanında Sokakbaşı'nın çaprazında bir yer işletmesinden kaynaklanıyordur.  Sokakbaşı'na diziden aşinayız. Havalar iyi olduğunda açık havada büyükçe bir yerleri var. İçerisi de küçük sayılmaz. Mezeler lezzetli, fiyatlar pek ucuz sayılmaz. Dizinin etkisi fiyatlara yansımış görünüyor. Behzat'ın masası rezervasyonlu oluyormuş genelde. Yurt içi ve hatta dışından rezervasyon yapılıyormuş. Mekanın garsonları, kim bölümlerde rol almış. Duvarlarda gazete küpürleri ve diziden görüntülerin yer aldığı fotograflar var.  Yakında final yapacak olan Behzat ...

Psikopati / Saul Black

Polisiye romanların klişeleriyle dolu, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz "kahretsin", "aman tanrım", "kahrolası" kalıplarının bolca kullanıldığı çevirisiyle mısır patlağı tadı veren bir kitap Psikopati. Saul Black'ten okuduğum ilk ve büyük olasılıkla son eser. Vaktinizi daha iyi eserleri okumak için kullanmanızı öneririm. 

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

boşluk

"Bak ne yaptım, piramidi avucumun içine sığdırdım."   Benzeri milyon kez çekilmiş bir fotoğrafı kendi telefonuyla da kaydetmiş olmanın anlamsız gururu ve mutluluğu sesine yansıyordu. Bak diye seslenmişti ama seslendiği yerde boşluk dışında bir şey yoktu.  Hayatının tümünü kaplayan büyük boşluk. Oysa aşıklar kentine yalnız gelmek değildi planı. Bu hafta çok farklı geçecekti.  Nikahın ardından balayı için geleceklerdi Paris'e. Kalacakları oteli iki ay öncesinden ayarlamıştı. Bir haftalık tatilde gezecekleri yerleri belirlemişti gün gün, hatta saat saat.  Şimdi avucunun içine sığdırdığı piramidin yerinde sevgilisinin eli olabilirdi.  Eğer nikaha bir saat kala, bu iş olmayacak, ben vazgeçtim demeseydi.