Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Kıymetli okurlar, bu kez gene Ankara'nın pek bilinmeyen bir binasının fotografını paylaşıyorum.
Google fotograf kelimesinin "ğ" ile yazılacağını düşünse bile ben grafiden geldiğine inandığım bu kelimeyi "g" ile yazmaya devam edeceğim. Neyse, Google'a sonra kızarım :)
Fotograftaki mekan ile ilgili ayrıntılı bir yazı da hazırlamak istiyorum.
- Henüz inşaatı bitmeyen bu bina nedir? Yani bittiğinde ne olarak kullanılacaktır?
- Nerededir? Semt bilgisi yeterli.
- ve son olarak bu camın bir sebebi hikmeti var mıdır?
İster evli olun ister sevgili hayat arkadaşınıza karşı tavır ve söylemlerinizi bu kitabı okuduktan sonra bir tartın derim. "Şoke" olacaksınız ve hatta "Oha falan" olacaksınız.
Epey sinirleriniz bozulacak. Kendinizle yüzleştiğinizde yüzünüz kızaracak muhtemelen. Kitabı bir kenara fırlatmadan okumaya devam edemeyeceksiniz belki de.
Ancak sabırlı olun. "İnsan" olmak kolay değil. "İnsan" olmak kadar zor olanı, hatta belki daha da zor olanı "insan" kalmak. Bu yüzden okumayı bırakmayın. Canınızı sıksa da acıtsa da devam edin. Acısız kazanılan, kolay verilir.
Merak ediyorsanız ben okudum, etkilendim, kendimce dersler çıkardım. Hatta geçmiş zamanlarda blogumda kitapla ilgili bir yazı da yazdım. Buradan okuyabilirsiniz o yazıyı.
Hediyeleri ulaştırmak konusunda biraz sorunlar yaşıyorum. Bir önceki haftanın hediyesini verdim. Ancak iki tane kitap halen bende. En kısa sürede onları da sahiplerine ulaştırmaya çalışacağım.
Herkese bol şans...
Özgür bu bina Adliye ile CSO arasında yer alan yeni konser salonu diye biliyorum. Sıhhıye'de yer alıyor.Ama camlar konusunda bir bilgim yok. Çevreci ve yenilenebilir enerji ile ilgilidir diye düşünmek istiyorum ama sonra Melih Gökçek geliyor aklıma.
YanıtlaSilİnşaat sıhhiye bölgesindeki ankara adliyesi ile cumhurbuşkunlığı senfoni orkestrası binasının arasında kalan atatür kültür merkezine ait araziye yapılan "Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası" nın yeni binasıdır.1995 yılında başlanmış ama hala bitirilememiştir. Aradaki camlı bölüm ise fuaye olarak planlanmıştır.
YanıtlaSilİnşaat sıhhıyedeki Ankara adliyesi ile Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası binasının arasındaki araziye yapılmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının yeni binası olarak hizmet vermesi için 1995 yılında inşaata başlanmış ancak hala bitirilememiştir. aradaki camlı bölme ise fuaye odarak planlanmıştır.
YanıtlaSilCSO Konser Salonu. Söyleyeyim beş yıl daha bitmez bu inşaat...
YanıtlaSilİlk iki sorunun doğru yanıtları geldi. Üçüncü ve en zor sorunun yanıtını bekliyorum halen
YanıtlaSilsevgili Onur KARAŞ, facebook sayfası üzerinden 3. sorunun yanıtını da gönderdi. Ankara kalesi ile Anıtkabir arasında yüksek bina yapılmamaktadır. İki bina birbirini "görür" ve bu durum korunmaktadır. İşte ortaya yapılan yeni CSO binasının ortasının cam olmasının sebebi hikmeti budur diye biliyorum ben...
YanıtlaSil