Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Hasbelkader bir şekilde yurtdışına gitmiş her yurttaşımızın başlıktaki soruyu sorduğunu duyarsınız: bizde neden olmuyor? Benim yanıtım kısa, net ama açıklayıcı olmaktan ziyade yeni bir soru şeklinde: neden olsun ki? Bu açıklayıcı olmaktan uzak belki sorgulatıcı yanıtı açayım.
Malum, son dönemlerde sayısal radyo yayıncılığı konusunda yazıyorum. Bu kapsamda Birleşik Krallık'taki duruma ilişkin çarpıcı bir çalışma gördüm. Bu yazının çıkış noktası da işte bu çalışma. Birleşik Krallık (United Kingdom yerine ülkemizde İngiltere kullanılagelmiştir. Oysa ikisi farklı şeyleri ifade ediyor. Yazının geri kalanında BK kısaltması kullanılacaktır) Hükumetinin yayınladığı 14 Şubat 2013 Digital Radio Action Plan (sayısal radyo eylem planı) başlıklı çalışma, yazının başlığındaki sorunun da yanıtı. Son güncellemesi 9 Ocak 2014'te yapılmış olan bu çalışmada sayısal radyonun BK'daki durumu tespit ediliyor öncelikle. Daha önceki çalışmalara atıflar yapılarak onların sonuçları değerlendiriliyor. Ardından takvime bağlanmış bir eylem planı var. Eylem planında yer alan maddelerin büyük bölümünün karşısında Completed (Tamamlandı) yazılı. Tüm çalışmaya ve güncellemelerine internete bağlanabilen herkes kolayca ulaşabiliyor. Belirsizlik yok. Dün ne olduğu biliniyor, yarın ne olacağı, neler gerçekleşirse hangi yönde ilerleneceği kesin olarak ortaya konuyor. Çalışmanın sunuş bölümündeki ifade ise ders niteliğinde:
The Government cannot, nor should it, tackle these issues alone. The broadcasters, manufacturers and, importantly, consumers must have a role in shaping the Government’s thinking and future polices.
Gene benim çevirimle:
Hükumet bu konularla tek başına ilgilenemez ve ilgilenmemelidir. Yayıncılar, üreticiler ve özellikle tüketiciler Hükumetin düşüncesine ve gelecek politikalarına şekil vermede rol sahibi olmalıdır.
Peki bizde işler nasıl yürüyor? Siz dinleyiciler, bir anlamda tüketiciler olarak, sayısal radyoya ilişkin hükumetin politikası hakkında ne biliyorsunuz? Hükumet politikasını geçtim, sayısal radyo denilince aklınıza ne geliyor? Cep telefonundan dinlediğiniz radyo mu? Karnaval.com mu mesela? Peki düzenleyici denetleyici kuruluş RTÜK'ün bu konudaki görüşlerini diliyor muyuz? RTÜK'ü geçtim, siyasi partiler nasıl yaklaşıyor konuya? Sonuçta RTÜK'teki üyeleri seçen TBMM'deki grupları oluşturan dört parti var. Onlar ne düşünüyor sayısal radyo ile ilgili?
Geçe geçe bir şey kalmadı elimde.
Son olarak DAB/DAB+ konusunda WorldDMB'nin Başkanı Patrick Hannon ile yaptığım e-söyleşiyi hem Türkçe hem İngilizce olarak iki ayrı blogumda yayınladım. Söyleşide ağırlıklı olarak Türkiye'de sayısal radyoya geçişte izlenmesi gereken sürece ilişkin tespitler vardı. Okunma sayıları ise şöyle: Türkçe olanı 10, İngilizce olanı 75.
Ne diyeyim: İnsan BU!
ingiltere (dil alışkanlığı :) ile türkiye'yi ben de derslerimde çok karşılaştırırım, ama bunu fizikteki extremum kuralı adına yaparım. birbirine benzer unsurlar (toplum-lar) arasındaki farkı daha iyi gösterebilmek için. o yüzden, türkçesini okuyan 10 kişi gayet iyi bile olabilir.
YanıtlaSilbelki de haklısınız. şunu anlamıyorum, klasik iktisatta rasyonel tercihler teorisi diye bir şey vardı yanlış hatırlamıyorsam. bizim yayıncılık dünyasına uymuyor bu teori. rasyonel insan kendi çıkarını en çoklayacak tercihlerde bulunur, hizmetleri talep eder. ama çoğunlukta ya hiç ses yok, ya da "ne gerek var ki" diyor...
YanıtlaSilhala frekans isini cozemedi memleket neredeyse 25 yili gecti...rtuk mu durum ortada ....
YanıtlaSil