Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Tüm yayınladıklarını okuduğum iki yazardan birisi İnci ARAL. Kendi Gecesinde, yazarın son romanı. Aslında okuyalı epey zaman oluyor, ancak üzerine bir şeyler yazmak için öncelikle benim, ardından blogun yeniden aktif hale geçmesi gerekiyordu. Her iki koşul da yerine geldiğine göre Kendi Gecesinde üzerine düşünebiliriz.
Romanı okurken, sondan bir önceki romanı geldi aklıma İnci ARAL'ın. Önce yazdığı eserlere göre daha kolay okunabiliyor oluşuna üzülmüştüm. ARAL'ın kaleminin gücünü bilmesem, daha önce kısa öykülerinde bile başardığı kurguları okumamış olsam fark etmezdim belki de bu durumu. Okuyucudan çaba isteyen kitaplarını daha bir seviyorum ARAL'ın. Son roman, beni epey şaşırttı.
Romanın konusundan bahsetmek gerekirse, kahramanımız Yeni Yalan Zamanlar üçlemesinden geliyor. Hayali, üçlemede öyle üzerinde pek de durulmamış bir karakterdi. Safran Sarı'da Melike Eda'nın hayatına kısa bir süreliğine giren tarihi eser kaçakçısı olan Hayali'nin hikayesi var Kendi Gecesinde'de. Romanın her bölümü kendi başına roman olacak şekilde genişletilebilecek hikayeler içeriyor. Bu anlamda bir gün, dizi senaryosu haline dönüştürülse, yıllarca sürecek bir iş çıkabilir ortaya. Önemli ve her biri üzerinde ayrı romanlar yazılabilecek çatışmalar işlenmiş. Baba/oğul, anne/oğul, aşk/konfor, cinsel tercihler, toplumdaki iki yüzlülük, dincileşen ülke. Bunlar ilk aklıma gelenler. Tüm bunları teklemeyen bir kurgu bütünlüğü ile 360 sayfaya sığdırmak herkesin başarabileceği bir şey değil.
Her ne kadar Yeni Yalan Zamanlar romanını, Unutmak'taki Karanfil Saksılar öyküsünü daha bir sevsem bile Kendi Gecesinde'de ARAL, zor bir işten alnının akıyla çıkmış. Belki bu kadar konuya değinmek yerine bunlardan bir kaçını başka romanlara bıraksaydı kimi bölümler daha farklı olabilirdi. Elbette sonuçta yazarın tercihidir.
Kırmızı Kedi yayınevinden çıktığını ekleyerek bitireyim bu yazıyı.
Her ne kadar Yeni Yalan Zamanlar romanını, Unutmak'taki Karanfil Saksılar öyküsünü daha bir sevsem bile Kendi Gecesinde'de ARAL, zor bir işten alnının akıyla çıkmış. Belki bu kadar konuya değinmek yerine bunlardan bir kaçını başka romanlara bıraksaydı kimi bölümler daha farklı olabilirdi. Elbette sonuçta yazarın tercihidir.
Kırmızı Kedi yayınevinden çıktığını ekleyerek bitireyim bu yazıyı.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.