Ana içeriğe atla

yürüyen merdiven

Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu.  Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı.  Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu.  Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı.  Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim.  Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...

DRM Konsorsiyumu Başkanı Ruxandra Obreja ile e-söyleşi

DRM, sayısal radyo standartlarından birisidir. Daha önce WorldDMB Başkanı Patrick Hannon ile bir söyleşi yayınlamıştım. Bu söyleşi ile birlikte DAB/DAB+'ın yanı sıra DMB30 ve DMB+ konusunda da fikirleri öğrenmiş olacağız. Bu iki söyleşi için aynı soruları kullandım. Eğer herşey planladığım gibi gerçekleşirse, sayısal radyo teknolojileri konusunu, DVB-T2 Lite profili üzerinden radyo yayını seçeneği hakkında yapacağım son bir söyleşi ile kapacağım. Bu söyleşileri bir araya toplayıp bir e-kitap haline dönüştürebilirsek ne güzel olur...
Bayan Obreja, DRM Konsorsiyumu Başkanlığı'nın yanısıra BBC'de Sayısal Radyo Gelişmeleri Bölümü Başkanlığı görevini de yürütmektedir. Huzurlarınızda kendisine bir kez daha teşekkürlerimi sunarım...

1. Sayısal radyo dönüşümü için dünya çapında birçok örnek var. Kimileri başarılıyken kimileri ise tam anlamıyla hezimet. Sanırım izlenecek tek bir doğru yok. Bu deneyimler ışığında bize, yani Türkiye’ye ne önerirsiniz?

Radyo, evrensellik, mobilite, samimiyet ve son olarak da sayısallığı ile tanınır. Radyoyu sayısallaştırmak, onu geleceğe uyumlu hale getirmektir. Sayısallaşma, enerji ve tayfta (spectrum) ciddi tasarruf sağlamanın yanı sıra, ister Ankara’da isterse küçük bir köyde yaşasın, dinleyicilere daha fazla içerik seçeneği ve bilgiye, eğitime ve eğlenceye eşit erişim şansı sağlamaktadır.
Digital Radio Mondiale (DRM) üç standardın arasında [ç.n. DAB, DRM ve HD Radyo kastediliyor] en genci, en esneği ve tüm frekans bandında çalışan bilen tek sayısal radyo standardıdır.
Mükemmel sinyal kalitesinin yanı sıra elektronik gazete, görseller ve düşük çözünürlükte video yayınları gibi ek veri hizmetleri anlamına gelen sayısal radyonun DRM standardınca gerçekleştirilebildiği gösterilmiştir.
DRM (www.drm.org) VHF bandının yanı sıra, kısa, orta ve uzun dalgada da düzgün temiz sesi sunabilen tek sayısal standarttır. Bu şekilde büyük (kamusal) yayıncılar kadar bölgesel, yerel ve komünite istasyonlar için de verimli bir sayısal yol sunabilmektedir. Bu durum, potansiyel olarak bir milyar kişiden fazla sayıda kişiden oluşacak bir sayısal radyo pazarı oluşturacak, dünyanın en büyük sayısallaşma sürecinin yaşanmakta olduğu, Hindistan’da tanınmıştır.
Potansiyel olarak dünya nüfusunun yarısı DRM sinyaline ulaşabilecektir. BBC, Radyo Fransa, Nijeryanın Sesi, Tüm Hindistan Radyo, Slovakya ve Romanya kamu yayıncıları, Güney Afrika’daki yayıncılar, Botsvana ve Yeni Zelanda DRM’i başarıyla ya test etmekte ya da yayınlamaktadır.
DRM vericileri tüm kıtalarda bulunmaktadır. Uzmanlar ve dinleyiciler, mükemmel ses kalitesini ve ekstra kapasiteyi (aynı frekanstan üç program ve bir veri kanalı) deneyimlemiştir. Ayrıca internet veri akışları, terör ve doğal afetlerde acil durum uyarı sistemleri ile trafik bilgileri hizmetleri de DRM ile olanaklıdır.
Türkiye çok büyük, coğrafi ve etnik olarak çeşitlilik gösteren bir ülkedir. Büyük kentsel alanları olmakla birlikte nüfusun seyrek olarak yer aldığı bölgeleri de vardır. Ayrıca güçlü bir kamu yayıncısı ve gelişen özel sektörü bulunmaktadır. DRM, bu yüzden ulusal, bölgesel ve yerel ihtiyaçları karşılamak için ve ek kapasite sunması bakımından ideal çözümdür.
Tek bir multiplekste “komünsel olarak birlikte yer almak” gereği yoktur [ç.n.:DAB/DAB+ teknolojisinde bir multiplekste 16’ya kadar yayın olabilmektedir. Tek bir radyonun 16 kanalı olamayacağı için bir multipleksin paylaşımı söz konusu olacaktır.] Ayrıca tamamen yeni bir altyapı kurmaya da ihtiyaç yoktur. DRM’de mevcut altyapı [ç.n: FM altyapısından bahsediliyor] güncelleştirilebilir.
40 kW güç çeken bir DRM vericisi ile 15 FM vericisinin kapsayacağı alana yayını ulaştırabilirsiniz. DRM ile ulaştırdığınız bu yayında 3 radyo kanalı olacaktır. 15 FM vericisi ile ise sadece bir radyo kanalı iletebilecektiniz.  Bu durumda DRM’de üç radyo kanalı ve bir veri kanalı için 50 kW enerji tüketerek 600 km kadar bir alan kapsanabilmektedir. Aynı büyüklükteki bir alan için 15 FM vericisi kullanılması gerekir ki bu da tek radyo kanalı için 250 kW enerji tüketimi demektir.
Bu yüzden, eğer Türkiye sayısallaşmak istiyorsa önerilerim:
  • İster Avrupa ister Asya’da olsun, başka bir ülkenin ihtiyaçlarını karşılamak için değil, Türkiye’nin ihtiyaçları için bir çözüm veya çözümler kombinasyonu seçin. Başlangıcı doğru yapın ve tüm ülkeye sayısal kaliteyi eşit bir şekilde sunun.
  • Seçilen standart ya da standartlar kombinasyonunu açık olarak duyurun ve sayısal için bir “başlangıç tarihi” belirleyin. Bu, alıcı endüstrisini, dağıtıcıları ve yayıncıları hazır olmaları gereken tarih için bilgilendirmiş olur. Bu, zihinleri ve çabaları konsantre edecek bir kilometre taşıdır.
  • Ülke için açık ve kapsamlı bir plan oluşturulması sürecine  tüm paydaşları (düzenleyiciler, kamu – özel ve kominite radyoları, endüstri, reklam verenler) dahil edin. Öncelikle endüstri (üreticiler ve dağıtıcılar) ile açık iletişim içinde olun. Başlangıç zamanına yakın dinleyicilerle iletişime geçin. 
  • Sayısal radyonun avantajlarını net olarak yaygınlaştırın. Sayısal seçeneği, heyecan verici ve ilgi çekici alıcılarla cazip kılın.


2. Analog ve DRM (AM için DRM30 ve FM için DRM+) eş zamanlı olarak var olduğu süreç sayısala geçiş için bir zorunluluk olsa bile yayıncılar açısından ek maliyet demek. Bu eş zamanlı yayın sürecinin uzunluğu konusunda ne önerirsiniz?              
   
Elbette analog yayınlar sonlandırılmadan once, eş zamanlı yayın döneminde, yayıncı için ek bir maliyet gelecektir. Bu yüzden, ideali eş zamanlı yayın döneminin olabildiğince kısa tutulması gerekir. Bunu söylemek, yapmaktan kolaydır. Bu, aşağıda sıralanan noktalara bağlıdır. Geçiş sürecinde değerlendirilecek iki önemli konu vardır:
  • Eş zamanlı yayın, dinleyicilerin otomatik olarak yeni alıcıları satın almasını sağlamayacaktır. Dinleyicilerin sadakatini kaybetmeden, iyi iletişim eşliğinde hızla özel ve cezbedici bir sayısal seçenek sunulmalıdır. Aksi durumda, eş zamanlı yayın yayıncıların kaynaklarını kurutan ve sayısal radyonun imajını zedeleyen bir sürece dönüşebilir.
  • Tam olarak sayısala dönüşüm gerçekleştiğinde yayıncı, enerji maliyetinde ciddi tasarruf elde edecektir (Kısa ve orta dalgada DRM ile %80’e kadar tasarruf, FM içinse onda bire inecek bir enerji maliyeti). Bu yüzden dikkatli bir planlama ile eş zamanlı yayın maliyeti azaltılabilir. Ayrıca eş zamanlı yayın, geçis sürecinde bile ek reklam olanakları da yaratmaktadır.


3.  Bildiğim kadarıyla Avrupa’da, özellikle C+ sınıfında, kimi otomobiller DAB+ alıcılı radyo ile birlikte satılıyor. Ancak, sonuçta yollarda sadece FM radyolu bir çok otomobil var. Bunlar için çözüm nedir? 

Dünya çapında bir çok araç üreticisi, sayısal radyo gelişmelerinin farkında ve pazarın seçeceği standart veya standartları yükleme ve aktifleştirmeye hazır durumdadır. Hindistan’da bir çok araç üreticisi DRM konusunda çalışmaktadır. Yeni modellerinde DRM çözümleri bulunmaktadır. Aynı araç üreticilerinin, başka pazarlar için, iki standardı da destekleyen çözümler geliştirmesi gerçekleşebilir. Gene de halihazırda yollarda olan milyonlarca araç söz konusu olacaktır. Biz, varolan radyoların dönüştürülmesi ve değiştirilmesine ilgi gösteriyoruz. Türkiye için, sayısal radyo üretimi ve analog radyoların adaptasyonu konularında bir çok fırsat olduğunu görüyorum. Sadece DRM’I destekleyen ve birden çok standardı destekleyen çipler şimdiden hazır durumda.
Benim görüşüme göre, üç aşamadan oluşan iletişim ve bilgilendirme, teknikten daha önemlidir:
  • Standart konusunda karar verin.
  • Başlangıç tarihini duyurun.
  • Doğru içeriği oluşturun

Otomobiller, sayısal radyoyu sürükleyen güç olacaktır. Doğru iletişim, iyi içerik ve destekle yayıncılıkta yeni bir alan Türkiye’de de açılabilir.

4. Kimileri 3G/4G/İnternet Radyosu radyo dinlemek için en iyi yol olduğunu ve sayısal radyo için yeni bir şebeke kurmaya gerek olmadığını ileri sürüyor. Unicast/multicast şebekeden ve ayrıca önerdikleri çözümlerdeki veri maliyetlerinden bahsetmiyorlar. Bu konuyu nasıl yorumlarsınız? 

Bu soru için benim basit bir yanıtım var: PC’nizi arabanıza, banyonuza veya mutfağınıza götürmeyi deneyin. Ayrıca, çok sevdiğiniz programı veya şarkıyı dinlerken kaç kere kesintiye uğradığınızı sayın. Bu, dinleyicinin tarafından bakıldığında görülen kısmıdır.
Yayıncı için ise; daha başarılı olabilmesi için, her bir dinleyici için geniş bant anlamında daha fazla ödeme yapması gerekecektir. Geniş bandın kendisi sonsuz değildir, bir maliyeti vardır, afet ve acil durumda güvenilir hareketlilik sunmaz.
IP, “tek noktadan tek noktaya” belli bir ücretle sunar. Karasal yayın ise (sayısal veya analog) tek noktadan çok noktayadır ve ücretsizdir. Neden basit bir karasal yayın çözümü varken bilgisayarın işlemci gücünü kullanalım ki?
DRM’in güzelliği, tamamen yeni bir şebeke kurmak zorunda olmamanızdır. Varolan vericilerinizi güncelleyebilir ve antenleri ve yer ekipmanlarını bu iş için kullanabilirsiniz. Bir miktar sayısal kapasite ekleyerek, şu an için tek programın olduğu yerde üç program ve bir veri alışı elde etmiş olacaksınız.  Veri akışı yayıncının RSS beslemelerini kullanarak işe yarar herhangi bir bilgi olabilir (spor sonuçları, piyasa verileri, afet uyarıları, sağlık bilgileri vb.) Bu sayede, IP üzerinden radyo göndermek yerine, gelişmiş bilgisayarları, tabletleri ve hatta elektriği olmayanlara DRM radyo ile internet içeriği ulaştırabilirsiniz.
Sonuç olarak Türkiye için en iyi sayısal radyo çözümü, teknolojinin seçimi ve tüm yurttaşlara eşit erişim olanağının tanınmasıyla başlatılabilir.
Günün sonunda, mesele teknoloji değildir. Mesele iyi, özel ve heyecan verici radyo programları; başarma iradesi ile Türk radyosunun, DRM veya çoklu standart alıcılar ve platformlarla sayısallaştırılması amacıyla endüstri ve kamu ile doğru iletişim programıdır. 

Yorumlar

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

bir kez daha, nedir bu sayısal karasal televizyon?

Blog sayfamda DTT etiketiyle yayınlanmış 100'e yakın içerik bulunsa da, geçenlerde buluştuğumuz lise arkadaşlarımın sorusu üzerine, bir kez daha yazmaya karar verdim. Bilenler, okumadan geçebilir. Bilmeyenler ve sektörün uzağındaki kişiler düşünülerek hazırlanmış bir yazıdır.  Soru - yanıt şeklinde kurgulanmış yazılarımın daha çok okunduğu gözlemi üzerine, buyurun sık sorulan sorularla Sayısal Karasal Televizyon: Şimdi tam olarak neden bahsediyoruz? Çanak ile izlediğimiz televizyon mu?

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Civitas - Suadiye / İstanbul

Sadeceözgür, 2004 doğumlu bir blog. Başlangıç senelerinde, "mekân" etiketli bir çok yazı yayınladım. O tarihlerde Google Haritalar hizmeti yoktu hayatımızda. Artık, ben de bir çok kişi gibi, Google Haritalar'a yazdığım yorumlar ile gittiğim mekânları değerlendiriyorum. Bu yüzden "mekân" etiketli son yazım 2019 tarihli ve o yazı film yıkatıp negatiften baskı alabileceğiniz mekânlarla ilgili .  Bu giriş paragrafının ardından gelelim bu yazıyı neden hazırladığıma. Malûmunuz, İstanbul sokakları ve kafelerini keşfetmeye devam ediyorum. Bu keşifleri, zaman zaman blogda da paylaşmaya karar verdim. Civitas , bu serinin ilk yazısına konu oldu.  İstanbul'un Anadolu Yakası'nda, Marmara kıyılarına yakın, güzide semtlerinden Suadiye'deki bir kafe Civitas . Mekâna ilk ziyaretimde sadece kahve içmiş, vitrindeki tatlıların görüntülerine hayran kalıp, bir daha gelmeliyim diyerek, ayrılmıştım. İstanbul gibi devasa bir şehirde yaşayınca, bir daha, bir sene sonraya den...

Dünyaya Yeni Gelen Okurlar İçin / Barış Bıçakçı

Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum.  Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte.  Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor.  Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...

Füreya Koral ve İMÇ

NOW kanalında dün (15 Aralık 2024) tarihinde gösterilmeye başlanılan Şakir Paşa Ailesi Mucizeler ve Skandallar adlı diziyi büyük bir ilgi ile izledim. Dekorundan kıyafetlerine özenli bir iş çıkmış.  Dizide kucakta çocuk olan, ünlü seramik sanatçısı Füreya Koral'ın bir panosunun İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (İMÇ) 1. Blok'un duvarını süslediğini hatırlatmak istedim.  İMÇ'nin farklı bloklarının duvarlarında Bedri Rahmi ve Eren Eyüpoğlu'nun da eserleri yer alıyor. Yolunuz Unkapanı'na düşerse görmenizi öneririm.

Sokakbaşı Meyhane, nam-ı diğer Hüseyin'in Meyhanesi

Uzunca bir süredir izlediğim tek televizyon yayını Behzat Ç.'nin Hüseyin'in Meyhanesi mekanı olarak kullandığı Sokakbaşı Meyhanesi'ne sonununda gittim. Hatta yanda gördüğünüz üzere Behzat'ın masasında fotografım da var. Mekan, aslında Behzat Ç. öncesinde de bölgede bilinen sevilen yerlerdendi. Esat dörtyolda, köşebaşında yer alan burayı Behzat Ç.'de mekan olarak kullanmak, muhtemelen Erdal Beşikçioğlu'nun zamanında Sokakbaşı'nın çaprazında bir yer işletmesinden kaynaklanıyordur.  Sokakbaşı'na diziden aşinayız. Havalar iyi olduğunda açık havada büyükçe bir yerleri var. İçerisi de küçük sayılmaz. Mezeler lezzetli, fiyatlar pek ucuz sayılmaz. Dizinin etkisi fiyatlara yansımış görünüyor. Behzat'ın masası rezervasyonlu oluyormuş genelde. Yurt içi ve hatta dışından rezervasyon yapılıyormuş. Mekanın garsonları, kim bölümlerde rol almış. Duvarlarda gazete küpürleri ve diziden görüntülerin yer aldığı fotograflar var.  Yakında final yapacak olan Behzat ...

yine yeni bir yıl

Havaların gidişinden anlamak pek mümkün olmasa da Aralık ayının sonuna yaklaşıyoruz. Mağazalarda ve caddelerde ışıklı, geyikli süslemeler yeni bir senenin geldiğini hatırlatıyor.  Herkesin yeni yıldan bekledikleri farklı elbette. Ben huzur ve sağlık diliyorum, tüm insanlık için.  2025 yılı içinde her hafta en az bir blog yazısı eklemeyi kendime hedef olarak koydum. Bu yazıların belirli bir konusu olmayacak. Doğaçlama, aklıma gelenler, aklıma takılanlar.  Video izlemektense okumayı tercih edenlerdenseniz, beklerim bloguma.  Yazıları, çeşitli tarihlerde farklı mekânlarda çektiğim fotograflar süsleyecek.  Bir de sürpriz bekliyor, 2025 yılında okurlarımı.  Umarım beğenirsiniz...

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Emeklilik

Emeklilik başlıklı yazımı hazırlamanın kolay olacağını düşünmüştüm. Yazıp sildikçe, tahminimin doğru olmadığını gördüm. 1995'te üniversiteden mezun oldum ve çalışmaya başladım. Bu sene Mart'ın son günü emekli olana dek neredeyse kesintisiz çalıştım.  "Emeklilik" kavramı üzerine yazmak istiyorum ancak söz dönüp dolaşıp neden emekli oldum, emekli olduktan sonra büyük bir heyecanla başladığım ve kelimenin gerçek anlamıyla gecemi gündüze katıp çalıştığım yeni işimden 3 ay sonunda neden ayrıldığım gibi konulara geliyor. Aynı tuzağa bu kez düşmeyeceğim ve emeklilik kavramı üzerine kalem oynatacağım. Osmanlıca'da tekaüt ya da takaüt kelimesi kullanılırmış, ki oturmak kökeninden gelirmiş . Emekli olana ise mütekaid denilirmiş. Emek sahibi, emek vermiş anlamına gelsin diye mi emekli kullanılıyor günümüzde emin değilim. 18-20'li yaşlarda başlayan çalışma hayatı, ömrün sonuna kadar sürmüyor. Çalışma hayatı boyunca, hafta içi günlerin gündüzlerini kapsayan vakitlerimi...