Dalgaların sesini dinlemeyi seviyorum. Huzur veriyor. Kimi arkadaşlarım denize girip, suların içinde oynuyor. Bense denizi seyretmeyi, dalgaları dinlemeyi tercih ediyorum. Havalar soğumaya başladı. Kalabalık azaldı. Çocuk parkında yaramazların cıvıltıları yok artık. Salıncağın gölgesinde pinekleyen bir kaç arkadaş var parkta canlı namına. Sabah, daha güneş doğmadan gelip oltasını sandalyeye sabitleyen adam da olmasa, sahile de gelen yok. Kasabanın bu halini seviyorum. Tüm kasabanın tek sahibi bizmişiz gibi geliyor. Yemek bulduğumuz sürece değmeyin keyfimize. Adam bugün balık tutabilecek mi acaba?
2004ten bu yana yazdığım blog son bir yıldır kapalıydı. Yazmanın, başka bir çok şey gibi, anlamsızlaşması başlıca nedendi. Arabadaki navigasyon yazılımının 'yolun akışında devam ediniz' komutunu uygulayacak enerjiyi bulamıyordum bir türlü. Yarın, sonraki hafta, önümüzdeki yaz birbirinin kopyası geçecek günlerdi sadece. Plansız, heyecansız, coşkusuz.
Sonra yavaş yavaş eskiden yaptığım ve beni mutlu eden şeyleri hatırlamaya başladım. Haftalık yayınlanan dergilerim vardı takip ettiğim. Eski dergi artık yayınlanmasa da yerine koyabileceğim bir aylık dergi buldum. Ardından bir kaç yıl önce başladığım tarihimizin bir dönemini anlatan kitap okumalarına döndüm.
Tıpkı herşeyin anlamsızlaşmaya başladığında olduğu gibi kendini besleyen bir sarmal bu. Hayat bir yerinden toparlamaya başlayınca çökmüş gibi duran diğer yerler de düzeliyor ya da bir yerinden bozulmaya başlayınca sağlam duran bölümler de enkaza dönüşüyor.
Bu gereksiz görünen yazıyı kendime yazdım. Hayatın da mevsimler gibi değişken olduğunu kışın da yaz gibi hayatın içinde doğal olduğunu ve herşeyin geçiciliğini unutmayayım diye. Unuttuğumda bana hatırlatsın diye.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.